GÜNDEM

Ağaya İsyan

Ağaya İsyan
“Başka olur ağaların düğünü” diye bir söz vardır atalarımızdan yadigâr. Feodalizme ince göndermeler içeren bu atasözümüzün doksanlarda birkaç bölümlük dizi filmini falan da yaptırmıştı TRT, ağalık sisteminin nasıl çalıştığı daha iyi anlaşılsın diye. Eskiden böyle güzel ve faydalı işler de yapıyordu açıkçası, bakmayın şimdilerde modernizme ayak uydurup Hollywood tarzına döndüğüne.Yeni dizilerde yirmi beşinci kare metodunu falan da kullanıyorlardır diye de düşünmeden edemiyorum hani. Yoksa yüzde elli dediğinde az buz bir rakam değil yani, öyle değil mi?

Ara ara haberlerden Amerika başkanlık seçimleri ile ilgili olanlara göz attığımda aklıma hep bu söz gelirdi.“Başka olur ağaların düğünü” veya yeni versiyonu ile “Başka olur Amerika’nın seçimi”. ABD faşo maşo ama en nihayetinde dünyamızın ağası durumunda. Bugün geldiğimiz bu noktada yeryüzünü globalleşme, küreselleşme, modernleşme gibi birçok bize yabancı kavram ile bir köye dönüştürdüler, başımıza da ağa olarak da Amerika’yı diktiler. Yeşilçam ağalık filmlerinde ezberlediğimiz repliklerin belki şekli değişti ama muhteviyatı hiç değişmedi. Feodal ağaların “Sataram bu köyü ha!” tehditlerine benzer,“yakaram bu gezeni ha!” cümlelerini duyuyoruz yeni ağamızdan…

Başkanlık sistemi ülkemizin bayadır en önemli gündem maddelerinden biri malumunuz. Hal böyle olunca bu sistem ile idare olunan bir devletin seçim sürecini de ülke olarak mercek altına aldık. Partilerin adayları nasıl belirleniyor? Eyaletlerde ön seçimler nasıl oluyor? Başkan adaylarının televizyon programlarında karşılıklı atışması nasıl oluyor? Cumhuriyetçiler ile Demokratların birbirinden farkları neler? Sorular sorular…

Seçim süreci ta yılın ilk aylarında başladı. Biliyorsunuz öncelikle partilerin aday adaylarının belirlenmesi için ön seçimler yapılıyor başkanlık sisteminde. Amerika Birleşik Devletlerinde iki önemli parti var. Cumhuriyetçiler ve Demokratlar. Cumhuriyetçiler adına Donald Trump, Demokratlar adına ise Hillary Clinton önce seçimleri kazandı ve partilerinin başkan adayları oldular. 

Uzun ve yorucu bir sürecin ardından 8 Kasım 2016 Salı günü Amerikan halkı sandığa gitti. Hafta içi hiç seçim mi olur demeyin,bizde bilmiyorduk, oluyormuş demek ki.Sanırım başkanlık sisteminin başkaca güzelliklerinden biri herhalde bu durum.Yani hem amirin memurun pazar gününü ziyan etmediler, hem de öğrenciler için okullar bir iki gün tatil oldu. Buradan bakınca fena bir sistem gibi de durmuyor aslında dimi?

Yapılan seçimler sonucu iki dönemdir muhalefette olan Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump seçimi kazanarak Amerika’nın 45. başkanı olma hakkını kazandı. Lakin bu sonuç dünya gündeminde adeta şok etkisi yaptı. Çünkü medya tarafından sürecin başından bu yana seçimi Demokratların kazanacağı haberleri paylaşıyordu. Öyle ki anket firmaları bile daha çok yakın bir zamana kadar iki aday arasında yüzde onluk bir farkın olduğunu, açık ara Clinton’un önde gittiğini duyurmuşlardı. Fakat sonuç tam tersi bir şekilde Trump’ın lehine gelişti. O halde buradan çıkarmamız gereken en önemli ders nedir? Anket firmalarını çok da şeyapmamamız lazım, sonuçta onlarda bizim gibi insanlar, yanılabilirler, hata edebilirler. Biliyorsunuz ülkemizde de Refah Partisi’nin yüzde 21’den fazla oy aldığı 1995 seçimler için, anket firmaları Refah Partisi’ni barajın altında gösteriyordu. Merhum Erbakan hocamızın “Ey anketörler, siz bizi barajın altına gösteriyorsunuz.İyi hoş da sizin dudağınız niye uçuklamış, önce bunu bir söyleyin bakalım” sözleri hala kulaklarımızdadır.

Seçimleri Trump kazandı. İyi güzel de herkesin aklında aynı soru var, peki şimdi ne olacak? MalumuzTrump’ın seçim vaatleri hayli enteresandı. Belki seçimi kazanmasında bu enteresan vaatlerin de büyük katkısı oldu. Örneğin ülkesindeki yasadışı barınan göçmenleri sınır dışı edeceğini ve Müslümanların Amerika’ya girişini engelleyeceğini ifade etmişti bir keresinde. Hatta Meksika sınırına bir duvar örmeyi ve illegal geçişlerin bu şekilde önüne geçmeyi düşündüğü bile söyledi. Ekonomik anlamda vergileri yarı yarıya düşürmeyi vadetti. Ayrıca Çin ekonomisine karşı radikal tedbirler alacağını, gümrük vergilerini artırıp Çin’in Amerika üzerindeki ekonomik etkinliğini minimuma indireceğini dile getirdi. Dış politikada Obama yönetimini sert bir dille eleştirip, “Amerika’yı tekrar büyük yapalım” sloganı ile daha sert bir dış politika belirleyeceğinin tüm dünyaya sinyallerini vermişti.

Tüm bu enteresan seçim vaatleri ile yürütülen propaganda sonucunda seçimin galibine belki de Amerikan tarihinde ilk kez yaşanan yoğun bir protesto süreci başladı. Birçok kentte sokak çatışmaları başladı, araçlar yakıldı, güvenlik güçleri ile çatışmalar çıktı. Televizyon, müzik ve sinema dünyasından tutun da, ünlü sporculara, politikacılara, hatta bazı eyalet yöneticilerine kadar birçok isim sonuçları kabul etmediklerini söylediler. Tabi bu tepkiler kısa bir zaman sonra sindirilmek zorundaydı. Çünkü demokrasinin başşehrinde, bir nevi ağanın evinde bu tür durumlar pek hoş karşılanmazdı. Tabiri caiz ise kol kırılsa bile yen içinde kalmalıydı, aynen de öyle oldu…

Yeni başkan göreve Ocak ayı içerisinde başlayacak. Seçim vaatlerini harfiyen uygulayacak mı uygulamayacak mı ya da vaatlerin ne kadarlık kısmına bağlı kalacak, bunu şuan bilemiyoruz, hep birlikte göreceğiz. Yalnız bildiğimiz bir şey var ki o da, Amerika’nın yönetiminin her halükarda ırkçı emperyalizmin elinde olduğudur. Bunu seçim sonucunda İsrail devlet başkanı Netanyahu’nun açıklamalarından net bir şekilde anlayabiliyoruz. Ne demişti Netanyahu? "Başkanlık seçimini kazanan Trump'ı tebrik ediyorum. Trump, İsrail'in gerçek dostudur. Bölgenin güvenliği, istikrarı ve barışı için birlikte çalışacağız”. Bu açıklamalardan sonra Ortadoğu’nun geleceği ile ilgili şimdiden daha çok endişe etmeye başlasak iyi olacak…

Bildiğiniz üzere Amerika’nın bölgemize ilk direk müdahalesi yine Trump gibi Cumhuriyetçi başkan George Bush (Baba Bush) döneminde Körfez Savaşı ile olmuştu.  Doksanların başından itibaren bölgemize yerleşen Amerika, bu tarihten itibaren resmiyette olmasa bile artık bizim komşumuz durumundadır. Bölgede İsrail’in güvenliği ve vadedilmiş topraklara yerleşimi için öncelikle BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ve ardından Arap Baharı projelerinin birinci elden uygulayıcısı olmuştur. 

Bu icraatları dost, müttefik ve stratejik ortakları ile birlikte yapan ABD’de, gerek Cumhuriyetçi başkanlar, gerek Demokrat başkanlar aynı amacı gerçekleştirmek için yoğun mesaiharcamışlardır. Buna Kenya asıllı ve ön adı Hüseyin olan, son iki dönemdir devlete başkanlık yapan Obama’da dâhildir.

Trump başkanlığındaki yeni yönetiminde bu minvalde çalışacağı şüphe götürmez bir gerçektir. Yine başta bölgemiz olmak üzere bütün İslam coğrafyasında hali hazırda devam eden kaos ortamı devam edecek, belki daha da artacaktır. Fırat ile Nil arasındaki toprakların bir şekilde boşaltılmasına devam edilecektir. Taşeron örgütler eliyle Müslümanlar arasında mezhep savaşları körüklenecek, büyük ölçekte çatışmalar organize edilerek kitlesel cinayetler vuku bulacaktır. Bombalar patlamaya devam edecek, kan ve gözyaşı akmaya devam edecektir. 

Elbette ki bu durum biz müslümanların şuur katsayısı ile ters orantılı çalışmaktadır. Biz bölge Müslümanlarının kulluk şuuru, dava şuuru ve ümmet şuuru ne kadar gelişirse, küffarın tüm bu planları aynı oranda boşa çıkacaktır. Şimdi yapmamız gereken en önemli şey, Obama başkan oldu diye kurban keserek dua eden değil, İslam ülkelerini nasıl olurda bir araya getirip İslam birliğini kurabilirim diye dert edinen şuurlu Müslümanlar yetiştirmektir. Yine hamasi nutuklara aldanıp dünyanın kendi etraflarında döndüğünü sanan değil, bölgede uygulanmak istenen plan ve programların farkında olan ve bunu etrafına anlatmakla kendisini görevli addeden gençler yetiştirmektir.  Bizler biliyor ve inanıyoruz ki, Rabbimizin zaferi haktır ve elbet bir gün gerçekleşecektir. Önemli olan bu uğurda ne kadarlık bir mücadele ortaya koyduğumuzdur. Ves’selam… 

YAZAR HAKKINDA
Fatih Tutkun
Fatih Tutkun
1981 Karabük, Safranbolu doğumlu. Ortaöğretimi Safranbolu İHL, liseyi Karabük İHL'de okudu. 1999'dan beridir Antalya'da yaşıyor ve bu şehri çok seviyor. AGD Antalya Şubesinde Tanıtım ve Medya Komisyon Başkanlığı vazifesidir. Özel bir şirkette muhasebe ve finans müdürü olarak iş hayatına devam ederken evli ve üç evlada babalık görevini ifa etmektedir.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN