GELİŞİM

Ah Kudüs

Ah Kudüs
Kudüs Filistin’in orta kısmında yer alır. Stratejik bir mevkidedir ve çok büyük öneme sahiptir. Pek çok bölgeye giden yolda önemli bir ulaşım ve ticari merkez konumu bulunmaktadır. 2017 yılında yapılan nüfus sayımına göre Filistin’de yaklaşık 5 milyon Müslüman yaşamaktadır.

Kudüs; mukaddes şehir. Üzerinde binlerce şehidin manasını taşıyan kutsal belde. İlk kıble. Merhametin, birliğin, güzelliğin şehri. İçerisinde her türlü fedakarlığın barındığı yüce kent. Yıllar boyunca İslamiyet’in sancaktarlığını yapmış bu şehir günümüzde dahi eski öneminden hiçbir şey kaybetmemiştir. Nasıl ki yüzyıllar boyunca Müslümanlığın, barışın, huzurun, dostluğun, kardeşliğin ciddiyeti ve düsturuyla yaşadıysa bugün de aynı önemiyle varlığını devam ettirmektedir.

Fakat bir farkla ki bugün işgalci, hayırdan yoksun, kendini bilmez, batıl ve yıkılmaya mahkûm İsrail tarafından işgal altındadır. Günümüzde ülkelerin nezdinde burası İsrail’in başkenti olarak verilse de Kudüs, hiçbir zaman İsrail’in başkenti olmamıştır ve olmayacaktır. Burası Müslümanların onuru ve şahsiyetini temsil eden bir şehir olarak Filistin’in başkentidir ve böyle olmayada devam edecektir. 

Müslümanlar şehre çeşitli isimler vermişlerdir. Bunların en başında bereket ve mübarek olma anlamlarında kullanılan “Kuds” yer almaktadır. Kur’an-ı Kerim’de Kudüs ismi doğrudan geçmez ancak el-Mescidü’l-Aksa gibi tabirlerle söz konusu şehrin içinde bulunduğu Filistin toprakları kastedilmektedir. Tarihselliği çok eskilere dayanır. Mezopotamya uygarlıklarından olan Babillerden sonra Perslere geçen bu şehir sonrasında Makedonya kralı Büyük İskender tarafından alınmıştır. Akabinde burası Roma İmparatorluğu’na geçmiştir.

Kudüs şehri Hz. İbrahim’den itibaren pek çok peygamberin yaşadığı bir şehir olup Hz. Süleyman’ın yaptığı Beytülmakdisi içerisinde barındırmaktadır. Diğer yandan Peygamber Efendimizin (sav) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksa’ya götürülmesi ile gerçekleşen İsra ve Mirac mucizeleri, Müslümanlar için bu şehrin önemini daha da artırmıştır. 

İlk olarak dört halife olarak adlandırdığımız Hulefa-i Raşidin döneminin ikinci halifesi Hz. Ömer (634-644) zamanında Bizans’la (Doğu Roma) yapılan Ecnadeyn Savaşı’yla feth edilmiş, İslam Devleti topraklarına katılmıştır. Emeviler döneminde ise Kudüs’te Halife Abdulmelik tarafından Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa inşa edilmiştir. Hem Emeviler (661-750) hem de bu devletin yıkılmasından hemen sonra kurulan Abbasiler (750-1258) devleti döneminde Kudüs şehri Mekke ve Medine’den sonra üçüncü kutsal şehir olma özelliğini devam ettirmiştir.

Uzun süre Müslümanların elinde kalan bu şehir 1099 yılında Haçlılar tarafından işgal edilmiştir. Burada haçlılar büyük katliamlar gerçekleştirerek neredeyse Müslümanların tamamını şehit etmiş ve şehri de yağmalamışlardır. Haçlıları buradan atmak için Müslümanlar yaklaşık 200 yıl mücadele vermiştir. Ve sonrasında Kudüs fatihi Selahaddin Eyyübi Mirac kandiline denk düşen bir tarihte, 2 Ekim 1187’de Kudüs’ü haçlılardan geri aldı ancak şehrin tamamıyla alınması 1244 yılına kadar sürmüş ve şehir ancak 145 yıl sonra tamamen haçlılardan temizlenebilmiştir.

Daha sonra Mısır’da kurulan Memlûklerin eline geçen şehir akabinde ilk Osmanlı Halifesi de olan Yavuz Sultan Selim tarafından 1516 yılında alınmıştır. Kudüs’teki Osmanlı hakimiyeti Aralık 1917’ye kadar yaklaşık dört asır devam etmiştir. Osmanlı burayı korumuş, kollamış ve buranın değeri ve kıymetini arttırarak önemli imar çalışmalarında bulunmuştur. 1917 yılı Kudüs şehri için bir kader yılı olmuştur ve bu yılda yayınlanan Balfour Deklarasyonu ile İngiltere, Yahudilerin bu bölgede siyasi bir varlık oluşturmasını sağlamıştır. Bu tarihten itibaren de artık Kudüs şehri İslami karakterlerinden uzaklaştırılmaya başlanmıştır. 1948’de işgalci İsrail güçleri, ilk kıblemizin bulunduğu mukaddes Kudüs şehrimizi resmen işgal etmiştir.

Şunu unutmamalıyız ki Kudüs’ü savunmak her bir Müslüman’a şarttır, bir vazife ve bir vecibedir. Üzerimize düşen her bir vazifeye sımsıkı sarılarak bu davayı ilelebet sürdürmeli ve tekraren bu coğrafyanın İslam’la şereflenmesi için tüm gücümüzle mücadelemize devam etmeliyiz. Aklımızdan hiç çıkarmamalıyız! Kudüs Müslümanlarındır ve varlığını da ilelebet böyle devam ettirecektir.

ÖNCEKİ YAZI GÜZEL
YAZAR HAKKINDA
Selman Güvenkaya
Selman Güvenkaya
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN