GÜNDEM

Ahir Zamana Tavsiye: Sabır

Ahir Zamana Tavsiye: Sabır
Hepimizin bildiği ama tanımlamakta zorlandığı sabır kelimesi, ahlak terimi olarak üzüntü, başa gelen sıkıntı ve belalar karşısında direnç gösterme manasına gelmektedir. İnsanlığın hayat rehberi Kuran-ı Kerim’de ve onu hayatına en güzel şekilde tatbik edip Müslümanlara örnek olan Rasulullah’ın hayatında sabır, önemli bir yer tutmaktadır. Zira onun hayatının her evresi sabırla geçmiş, Müslümanlara da çokça sabrı tavsiye etmiştir. Efendimiz’ in tarifiyle sabır üçtür: Musibetlere karşı sabır, kullukta sabır ve günah işlememekte sabır. Hepimizin mütemadiyen imtihan edildiği şu dünyada bize düşen, ayetin tabiriyle; sabır ve namazla Allah’tan yardım dilemektir. Sabır, Kuran-ı Kerim’de namazla birlikte zikredilmiş, namazın zorluklar karşısında ehemmiyetine de vurgu yapılmıştır.

Hz. Peygamber, bir kabrin başında çocuğunu kaybetmenin acısıyla feryat figan eden bir kadına, “Allahtan kork, sabırlı ol.” buyurmuş, kadın ise, “Sen benim halimden ne anlarsın.” diye karşılık vermiş. Ardından bu sözü söyleyenin Rasulullah olduğunu öğrenince kendisinden özür dilemiş, bunun üzerine Hz Peygamber, “Sabır, ilk sarsıntı anında gösterilen metanettir.” buyurmuştur.

Sabırla imtihanı en zor olan kişi muhtemelen Hz, Eyyüp (a.s)’dır. Kendisi, varlıklı bir peygamberdir ve malını Allah yolunda fakir ve düşkünler için kullanmıştır. Seksen sene bu hal üzere yaşamış, evinde meydana gelen bir göçükte çocuklarını kaybetmenin üzüntüsüyle seksen yaşında cüzzam hastalığına duçar olmuştur. Hiçbir merhem hastalığına şifa olmamıştır. Yaklaşık yirmi sene bu hastalığa sabretmiş, bizler gibi, “Ya Rab, başka kul mu yoktu da bu hastalığı bana verdin?” dememiştir. En sonunda hastalığın diline sirayet etmesiyle Rabbine şöyle dua etmiş: “Ya Rab, hastalığın dilime kadar gelmiş olması sebebiyle peygamberlik görevimi yapamıyorum. Gerçeği halkıma anlatamaz oldum, seni zikretmekte zorlanıyorum, şifa sendendir, şifa ya Rab...” Rabbimiz anında duasına icabet etmiş ve Eyyüp (a.s) iyileşip görevine geri dönmüştür. Şayet söylense, şikâyet etse imtihanı kaybedecekti. Lakin sabretti ve Allah ona şifa vermekle birlikte sabrına karşılık birçok güzellikler ihsan eyledi.

Ayet-i kerime de buyruluyor ki, “Onlara bir musibet gelse derler ki, muhakkak ki biz Allah’tan geldik ve yine O’na döneceğiz. İlk musibet anında bunu diyebilmek, Allah’ın has kullarına verilmiş bir ihsandır. Rabbimiz bizlere de musibetler karşısında metin durabilmeyi, ayetin gereğince muamele edebilmeyi nasip eylesin.

Sabır, her kul için elzem bir vazifedir. Lakin kullar arasında öyle bir zümre vardır ki sabır, en çok onlar için elzemdir. O zümre ki; hayata yeni başlayan, iş sahibi olabilmek için çabalayan, evlenebilmek için gece gündüz çalışan, aynı zamanda anne-babasına destek olan gençlerdir. Gerek okul hayatında gerekse iş hayatında hâsılı hayatın tüm alanlarında sabır, gençlerin kuşanması gereken koruyucu bir yelektir. Zira okul, sürekli çalışılması gereken dersler ve uzun eğitim hayatı sabır olmadan üstesinden gelinecek görevler değildir. Sınavları geçmek için ders çalışmayı sürdürmek bir sabır meselesidir. Zihni dinç tutmak için kitap okumak, kendini geliştirmek için araştırma yapmak, bir meslek öğrenirken tüm dikkatini vermek, sabretmeden başarılacak meziyetler değildir. Maalesef ki çağımızın getirmiş olduğu bir hastalık olan çaba sarf etmeden kazanç elde etme arzusu; insanlar içinde, en çok da gençler arasında yaygındır. Büyüklerimiz derler ki, “Cefa çekmeden sefa süremezsin.” Yani bir şey için çaba sarf etmeden o şeyin sefasını süremez, rahatlığını hissedemezsin. Söz gelimi okul derslerimiz için çalışmazsak diğer çalışıp uğraşan kardeşlerimiz tatil yapıp hobileri ile uğraşırken bizler çalışmadığımız, dolayısıyla kaldığımız derslerle boğuşuruz. Yahut öğrenmek istediğimiz işe yoğunlaşmaz, dikkatimizi vermezsek o işte başarısız oluruz. Üniversitenin hazırlık bölümlerindeki dil derslerini gerektiği gibi öğrenmez isek, üniversite hayatımız boyunca ve sonrasında diğer derslerimiz hep yarım kalacak ve başarılı olamayacağız. Zira ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır.” Bu sebeple ki insan çalışmakla mesuldür ve insanın bu mesuliyeti için gerekli olan en büyük şey sabırdır. Sadece derslerimiz ve çalışma hayatı için değil, ibadet hayatımızda da sabırlı olmak, sabırla hareket etmek zorundayız. Zira kulluğun tatili olmaz ve kulluk ancak ölümle son bulmaktadır. Namazlarımız ve oruçlarımız; anne-babamız, çevremiz ve doğa ile olan münasebetimiz hepsi bir bütündür ve tüm sorumluluklarımızı sabırla idame ettirmek zorundayız.

Çağımızda bir kısım gençler bir şey elde etmek için çalışmak, çabalamak yerine o işin kolayına kaçmaktalar. Kolay kazanç elde etmek için Allah’ın haram kıldığı yollara tevessül etmekteler. Bu tür yollar, ilk başta mutlu edici gibi gözükse de kısa süre içerisinde insana sıkıntı ve huzursuzluk vermenin yanı sıra Allah’ın gazabını da celbeden bir durumdur. Bu hususta da bize en büyük örnek Hz. Peygamber ’dir. Dolayısıyla gençler başta olmak üzere herkese gerekli olan, çabalamak ve sorumluluklarımıza sabırla yaklaşmaktır. Sabrın hayatımızdaki önemini kavrayarak hareket etmek, her şeye sabır gözü ile bakmaktır.

YAZAR HAKKINDA
Mustafa Gülege
Mustafa Gülege
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
O.S arslan
17-08-2022 - 11:47
Hocam bahsettiğiniz şey biyolojik açıdan da geçerli bir konudur. Dopamin dediğimiz hormon bağımlılık yapıcı bir içeriğe sahiptir. Bu hormono kisayoldan erişmek yerine, sabredip yararlı aktivitelerle bu hormona erisirsek alacağımız hazda aynı oranda artacaktır. Sosyal medyada bir beğeni tuşuyla bile bu hormonu salgilayabiliyorken bundan uzak durmak sizin gibi bize ışık olan sabırlı kulların ulaşabileceği bir mertebedir. Sağlığıniza duaciyiz, yolunuz açık olsun hocam
Mustafa GÜLEGE
09-11-2022 - 23:07
Estağfurullah muhterem kardeşim, iyi dileklerin için teşekkür ederim, Allah dileğinin kat kat fazlasını sana ve tüm kardeşlerimize ihsan eylesin.
YORUM YAPIN