FİKRİYAT

Ahlak Felsefesinde Orta Yol

Ahlak Felsefesinde Orta Yol
Hayatın doğumdan ölüme ilerleyen bir süreç olduğu sabit bir olguyken, sürecin içeriği fırtınalı ve git-gellerle dolu bir yoğunluk içermektedir. Bunu hepimiz kendi hayatımızda tecrübe edebiliyoruz. Yaşadığımız hayat içerisinde gerek davranışlarımız ve söylemlerimiz gerekse bütün bunlara yön veren düşüncelerimiz bizlere her an yeni bakış açıları sunabilmekte, bunun yanında hayatın akışında bizleri yeni rotalara yönlendirebilmektedir. Seçtiğimiz eylem ve söylemlerimizi gerçekten kendi özgür irademizle mi seçtiğimiz, yoksa bunları karakter haline getirdiğimiz ahlaki değerler neticesinde otomatik olarak seçme durumunda mı kaldığımız bir tartışma konusudur. Bunun da ötesinde hangi davranışların ahlaki olduğu, hangilerinin ise ahlak dışı olduğu konusunu da bu çerçevede değerlendirmek gerekebilir. Bunların hepsi ahlak felsefesinde, gerek antik dönemden klasik döneme; gerekse de modern ahlak felsefelerinden günümüz postmodern ahlak felsefelerine gelene kadar hep ana konu ve tartışmaları oluşturmuştur.

Ahlak felsefesi, Antik Çağ’dan itibaren insanlığın meşgul olduğu konulardan biri olmuştur. Çünkü insanların gerek birbirleriyle olan ilişkileri düzenleyecek; gerek iyi ve kötü kavramları arasında bir ayrım yapabilecek ölçütün konulması ve bunların herkes tarafından kabul görmesi günümüz dünyasında dahi önemini koruyan konular arasında yer almaktadır. Günümüz dünyasındaki insan neyse, Antik Çağ’da ki insan oydu diyemeyiz elbette. Fakat insanlar arasındaki ilişkiler bağlamında baktığımızda, ahlaki esaslar konusunda ‘iyi’ ve ‘kötü’ fikirlerinin varlığı evrensel konulardır. Bu açıdan bakıldığında, Antik Çağ’dan başlayarak ahlak felsefesinde çeşitli konuşmalar ve tartışmalar başlamış, sonraki devirlerde yaşayan insanları fikir boyutunda ve davranış boyutunda etkilemiştir.

Antik felsefenin en büyük isimlerinden Aristotales, birçok alanda olduğu gibi etik alanında da eserler vermiş, sonraki dönemdeki filozof ve düşünürleri etkilemiştir. Onun ahlak felsefesindeki en önemli eserlerinden biri olan Nikomakhos’a Etik isimli kitabında, ahlak felsefesinde neyin iyi neyin kötü olduğu konusunda hangi kriterleri ölçü olarak alacağını göstermesi, sonraki dönemde özellikle İslam dünyasındaki filozoflara da kaynaklık etmiştir. Onun bu kitapta üzerinde durduğu en önemli kavram, orta yolu benimsemek, aşırı uçlardan kaçınıp ölçü ve itidalli bir şekilde eylemleri seçmek ve uygulamaktır. Bunu çeşitli örneklerle açıklayan Aristotales, örneğin iki aşırı uç olan müsriflik ile cimrilik özelliğini eleştirmiş, ahlaki olanın orta yolu benimsemek olduğunu dile getirerek cömertliğin ahlaki açıdan iyi olduğunu söylemiştir.

Ortaçağ İslam filozoflarına baktığımız zaman, bu konuda benzer görüşler ileri sürdüklerini görebiliriz. İslam ahlak felsefesi Kuran ve Sünnet kaynaklarının yanında diğer filozofların görüşlerinden de faydalanarak önemli bir külliyat oluşturmuştur. Özellikle antik Yunan felsefesini tercüme ederek mantık başta olmak üzere, fizik, matematik ve doğa felsefesi gibi alanlarda sonraki dönemdeki İslam filozoflarının eserler ortaya koydukları göz önüne alınırsa, Aristo’nun sadece mantık alanında değil, ahlak felsefesi alanında da Müslüman filozofları etkilediğini çok rahat bir şekilde söyleyebiliriz. Önemli İslam ahlak filozoflarından İbn Miskeveyh, bu konuda Aristo’nun ahlak felsefesinin paralelinde söylemlerde bulunmuş, ahlaki davranışın iki uç konum arasında orta yolu tercih ederek gerçekleşeceğini dile getirmiştir. Bunu hayatın her alanında tecrübe edebiliriz. Mesela korkaklık ve aşırı cesaret arasında orta yolu tercih etmek hem insan hayatı için hem de ahlaki tavır konusunda doğru olandır. Bunu İslam’ın temel kaynağı olan Kuran’da çok net görebiliyoruz. Orta yolu benimseyen bir ümmet olma çağrısını bu bağlamda ele alabiliriz. Çünkü aşırı uçlar, gerek bireysel gerek toplumsal anlamda birtakım tutarsızlıkları, yanlışlıkları ve eksiklikleri beraberinde getirebilir. Orta yol ise hem itidali temsil etmesi bakımından olgunluğu, hem de ahlaki olanın ölçütünü belirlemesi bakımından denge ve düzeni temsil eder. Bu anlamda ahlak felsefesinin bu görüşü, İslam’ın ahlak esaslarıyla benzer bir konumdadır.

Tarihten günümüze yaşanılan süreçte, birtakım evrensel ahlaki ilkelerin varlığını gerek tecrübe gerekse de bilgi yönünden çok net bir şekilde görebiliyoruz. İnsanoğlunun bu evrensel ilkeleri belirli ölçütler neticesinde benimsemesi, toplum açısından denge ve düzenin sağlanması, bireysel açıdan da kişinin kendi potansiyelinin farkında olarak kendisine sınır çizmesi gibi etkilere sahiptir. Orta yolun bu derece önemli oluşu, farklı kültür ve felsefi görüşler tarafından kabul görmesi bağlamında ele alındığında, toplum yaşamı için insanlığın bütününe fayda ve refah getireceği geçmişten günümüze tecrübe edilerek geçerliliğini korumayı başarmıştır.

YAZAR HAKKINDA
Mehmet Emin Mertoğlu
Mehmet Emin Mertoğlu
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN