FİKRİYAT

Bilinçaltı, Din ve Tanrı

Bilinçaltı, Din ve Tanrı
Psikanaliz kuramı, 1890'lı yıllarda Viyana'da nevrotik ve histerik belirtiler gösteren hastalara etkili bir tedavi bulmaya çalışan bir nörolog olan Sigmund Freud tarafından oluşturulmuş ve geliştirilmiş bir tedavi kuramıdır. Freud, hasta rahatsızlıklarının kültür tarafından kabul edilmemesi sebebiyle bastırılmış ve bilinçdışı cinsel doğanın arzu ve fantazilerinden kaynaklandığına inanmıştır. Özetle Freud, insanların başlıca temel iç güdüleri olduğunu söyler. Bunlar cinsellik ve saldırganlıktır. Bunların haricinde aynı zamanda insanın bilişsel skalası id, ego ve süperego olmak üzere üçlü bir platform üzerinedir. İnsanın biliş ve fiilleri bu üç bilişsel süreç üzerinde saldırganlık ve cinsellik duygusunun zoraki bastırılması veya uygun bir şekilde giderilmesine göre değişkenlik gösterir.

19. yy.’ın sonlarına doğru ortaya çıkıp fazlaca dikkat çeken bu kuram önceleri ve az da olsa günümüzde çokça eleştirilirken; nörolojik ve psikolojik hasta diagnozu oluşturulmada çokça da rağbet görmüştür aslında. Fakat bu ay ki yazımızda psikanaliz kuramının tıbbi çevrelerce kabul edilip edilmemesinden ziyade; kuramın, insan fiilleri ve tanrı algısı hususlarındaki görüşlerini irdelemek üzere olacaktır. Kuramın genel beyanı, “İnsan, fiillerini gerçekleştirirken özgür değildir; bilinç öncesi veya geçmiş yaşantılara bağlı olarak fiillerini gerçekleştirir. Geçmişte yaşamış olduğu travmatik kıskaçtan ise tedavi edilmedikçe kurtulamaz.” şeklindedir. Bu beyanat dediğimiz üzere çok yersiz değildir. Fakat bu kuram, aynı zamanda insanın geçmişinden kolay kolay kopamadığını, yaşadığı bir travma sonucu kendini baskıladığını, her benzer durumda geçmişle olan bu bağını koparamadığını; hasılı insan bir kez bastırılmışsa ömrünün sonuna kadar -tedavi edilmediği sürece- bu pasifliğini yenemeyeceğini söylemektedir. Bu hüküm insanı oldukça basit bir varlık mertebesine çekmektedir.

Freud’un tanrı ve din algısı hakkındaki görüşleri de insanın diğer fiilleri ve bilişi hakkındaki görüşlerle paralellik göstermektedir. Freud’a göre tanrı inancı, hakikatte var olmayan ve bilinçaltındaki çatışmaların doğurduğu hastalıklı bir durumun sonucu olmaktadır. Diğer bir deyişle psikanaliz yöntemine göre dinin kökeninde, bireyin kendi iç bünyesinde geliştirdiği güdülerle kendi dışındaki dünyanın güçleriyle baş etmek zorunda kalan insanın âcizlik duygusu yatmaktadır. Çünkü dış dünya ile mücadele etmeyi başaramayan insan, bunu gerçekleştirmek için olağanüstü güçlerden yardım almak zorunda kalmaktadır.

Günümüze gelindiğinde, bilim ve teknolojideki baş döndürücü gelişmeler Freud’un, insanın acziyetini öncüleyen görüşlerini pek de haklı çıkarmamıştır. Geçmişte olduğu gibi günümüz toplumlarında da dinî inançlar, toplumu etkileyen en önemli fenomenlerden biri konumundadır . Genel anlamda pozitif bilimlerin, özel anlamda psikoloji/psikanalizin gelişmesine rağmen Freud’un öngördüğü gibi dini yaşantı aynı oranda azalmamış veya yok olmamıştır.

Diğer taraftan inanan bir birey, dinî inançlarını iç dünyasındaki çatışmanın veya dış dünya ile mücadelesinde âciz kalışının bir sonucu olarak görmez. Tam tersine dinî inançlar, bireylerin en kararlı eylemleridir. Bütün zihinsel bocalama ve kuşku durumlarının bertaraf edildiği ve olabildiğince kesinliğe/tasdike dönüştüğü bir süreci ifade eder dini yaşanmışlıklar. Freud’un iddia ettiği şekliyle nevrotik bir kalıntı değil, tam tersine bireylerin hayatını şekillendiren ve iç dünyalarına tutarlılık ve anlam kazandıran bir odak noktasıdır. Dinî inançlar sayesinde insan, iç dünyasındaki çatışmalardan kurtulur, kuşkulardan arınır ve sonuçta mutmain olup sükûn bulur.

Freud’un kuramına muhalif olarak insan, çok boyutlu bir varlıktır. İnsanın iki temel iç güdüsü olan cinsellik ve saldırganlık çok kuvvetli dürtülerdir, evet. Fakat insanın, bedenî ihtiyaçları kadar ruhî gereksinimleri de mevcuttur. İnsanı yalnızca tek bir boyuta indirgemek, bütün var oluş gayesini ve amacını yalnızca cinsellik ve saldırganlık gibi yüzeysel temelde açıklamak, insanın bütünlüğü açısından ne tam ne de sağlıklı bir açıklamadır.

YAZAR HAKKINDA
Yavuz Süleyman Kuş
Yavuz Süleyman Kuş
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN