GÜNDEM

Bir Bilim Adamı Olarak Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Bir Bilim Adamı Olarak Prof. Dr. Necmettin Erbakan
29 Ekim 1926 günü Sinop’ta doğan Necmettin Erbakan, babası Mehmet Sabri Erbakan Hoca’nın Ağır Ceza Reisi olması hasebiyle Kayseri’de başladığı ilkokulu 1937 yılında Trabzon’da birincilikle bitirdi. Aynı yıl İstanbul Erkek Lisesi’nde ortaöğretimine başladı.

Tarihi 1884 yılında kurulan Numûne-i Terakki’ye kadar dayanan İstanbul Erkek Lisesi; mezunlarının akademide, siyasette, iş ve sanat dünyasında bugün dahi söz sahibi olduğu göz önünde bulundurulursa itibarının haşyet duyulacak nitelikte olduğu söylenebilir. 1937-1943 yılları arasında ortaöğretim yıllarını  Almanca ders işlenen bir okulda geçiren Necmettin Erbakan, altı senenin sonunda kendinden taviz vermeyerek liseyi birincilikle bitirmeye hak kazandı. Böylece takdire şayan bir bilim adamı ve mühendis olacak potansiyele sahip olduğunu gözler önüne serdi.

O dönem sayılı ortaöğretim kurumu bulunan ülkemizde birincilikle mezun olan öğrencilerin sınavsız üniversiteye geçiş hakkı bulunuyordu. Erbakan Hoca, kendisine de sunulmuş olan bu hakkı kullanmamayı tercih ederek üniversite sınavlarına girdi. Bu günkü adıyla İstanbul Teknik Üniversitesi’de (İTÜ) Makine Mühendisliği tahsil etmeye hak kazandı. Tarihi Mühendishane-i Bahri-i Hümayun’a dayanan bu güzide kurum, milli ihtiyaçlar neticesinde kurulmuş olduğundan olsa gerek Erbakan Hoca’nın akademik çalışmalarına dünya üzerindeki emsallerinden farklı bir vizyon katmıştır. 

1943-1944 eğitim yılında İTÜ’nün Yüksek Mühendis Mektebi olan ismi değiştirilmiş ve altı sene olan mühendislik eğitimi beş seneye düşürülmüştü. Erbakan Hoca muafiyet sınavlarının neticesinde kendisinden bir sene önce okula kayıt yaptıran kişilerle birlikte eğitimine devam etmeye hak kazanmıştır. Bu isimler arasından daha sonra sıkça birlikte gündeme geleceği Süleyman Demirel ve Turgut Özal da zaman zaman kendisinin sınıf arkadaşı olmuştur. 1943-1948 yılları arasında lisans eğitimine devam eden Necmettin Erbakan, okulun eğitim verdiği aktif dönemlerin toplamı olan 3.5 senede, İTÜ Makine Mühendisliği’nde rekoru hala kırılamayan 3.96 ortalamayla, mezun olmaya hak kazanmıştır.

Daha sonraları milli görüş partilerinde milletvekilliği yapmış merhum Prof. Dr. Oya Akgönenç Hanım’ın hatıratında aktardığı üzere kendisi çocukken fakültede ders veren profesörlerden dinledikleriyle Erbakan Hoca’nın lisans öğrenciliği döneminde de, zeki, muhatap olduğunu anlayan, anladığını unutmayan, hızlı not alabilen, not alırken odağını kaybetmeyen, pratik çözümler ve modellemeler sunabilen, disiplinli, çalışkan bir öğrenci olduğunu biliyoruz. 

Mesleki ilgisinin motorlara yatkın olması hasebiyle bu alanda bitirme tezi hazırlama kararı alan Erbakan Hoca, aktarmak istedikleri için bir değil iki tez hazırlamıştır. Bu tezler İTÜ Gümüşsuyu Kütüphanesi’nde talep edenlerin erişimine açık olarak saklanmaktadır. 1948 yılında mezuniyetinin ardından Motorlar Kürsüsünde asistanlığa başlayan Necmettin Erbakan bir dönem kendi sınıf arkadaşlarına ders vermiş ve buradaki çalışmalarını 1951’e kadar sürdürmüştür.

1951 yılında doktorasını yapmak üzere Aachen Teknik Üniversitesi (Almanya) gönderilen Erbakan Hoca, burada Prof. Dr. Schmidt ile Alman Ordusu için araştırma yapan DVL Araştırma Merkezi’nde Leopard Tankları üzerine çalışmış, dizel ve benzinin yanabildiği bir yakıt odası tasarlamıştır. Yüksek maaş teklifleri ve konforlu hayat vaatlerine rağmen ülkesine dönmeyi tercih etmesi üzerine, bu kararının neticesinde patentinden vazgeçeceği beyan edilmiştir. Patentinden vazgeçmesi karşılığında yüksek mühendislik tezlerinin bulunduğu sınırlı erişime açık olan arşivde, bir defaya mahsus vakit geçirmiş, bu esnada okuduklarını hafızasında tutmayı başararak birçok projesini inşa etmiş, vefatına kadar da imkanı olanlara uygun gördüklerini aktarmıştır. 

Türkiye’ye döndükten sonra 1954-1955 yıllarında askerliğini yaptığı sırada üst düzey komutanlar tarafından dikkat çekmiş ve Marshall yardımları çerçevesinde alınan tezgahların Türkiye’de üretilebileceğini kanıtlamıştır. Bu sebeple askeri gözyaşlarına boğmuştur. 1956 yılında Türkiye’nin en genç doçenti olan Erbakan Hoca uzun bir süre bu rekoru da elinde tutmuştur. 1956-1963 yılları arasında 200 ortaklı Gümüş Motor’u kurmuş, çeşitli engellemeler sebebiyle istediği sonuca ulaşamayınca Avrupa standartlarından daha iyi bir ürün çıkarmasına rağmen küresel sermaye tarafından iflasa zorlanmıştır. Daha sonraları Pancar motoru olarak anılan o günkü ürünler bugün hala daha çalışmaktadır.

1961 yılında Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in talimatıyla başlanılan Devrim Arabaları projesine “dinci” olduğu için uygun görülmemiş, kendisine teklif edilmesi düşünülen Sanayi Bakanlığından da genç yaşından ve dünya görüşünden ötürü vazgeçilmiştir. Böylesi bir mühendisin projeden uzak kalması düşünülemeyeceği için o dönem faal olan Gümüş Motor vasıtasıyla zaman zaman denetleme ve imal süreçlerinde kendisinden destek alınmıştır.

Motorlar kürsüsünde çalışmaları neticesinde, birçok tez ve çeviri eseri Türk İlim Dünyası’na miras bırakmış; Leopard tankları hasebiyle Almanlar tarafından hala saygıyla anılan, bugün de çalışmaları devam eden insansız hava araçları ve güdümlü füzelerde imzası bulunan hocamızı rahmetle yad ediyor, kendisine şükran borcumuzu bir kez daha hatırlamış oluyoruz.

Bugün biz Müslüman gençlerin kendisini örnek alarak aşk ve azimle gayret etmeleri. İslam’ın yitik hazinesini tekrar ele geçirmeleri ve böylece yeryüzündeki zulümlere karşı durmaları boynumuzun borcudur. 

 

ÖNCEKİ YAZI MADDE VE MANA
YAZAR HAKKINDA
Ömer Efe Söyler
Ömer Efe Söyler
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
Ahmet TURGUT
29-03-2020 - 22:20
İlk defa o'nu gördüğümde, İmam hatip lisesi orta kısmına yeni kaydolmuştum.Yerler gökler O geliyor anonsuyla iniyordu. Beyaz bir mercedes 'in üzerinden evimizin önünden geçiyor ve yol kenarında kendisini merakla izleyenleri nur yüzü ve gamzesi ile selamlıyordu.Peşine takılıp meydana kadar takip ettik. Belediye balkonundan halka hitap ediyordu. Uzun yıllar sonra, bir öğrencim araştırmak üzere Bilim Adamı Olarak Prof. Dr. Necmettin Erbakan 'ı almak istiyorum dediğinde hemen ona tamam demiştim. Sibernenik ilminin kurucusu Cezeri veya torna tezgahının mucidi İbni Karaka' yı değilde, onların yerine, çift zamanlı tank motorun mucidi , yaşadığımız asrın dehası Necmettin ERBAKAN'ın tazecik beyinler e araştırılarak ve işlenecek olması beni mutlu etmişti. O gün geldiğinde, ERBAKAN 'ı araştıran öğrenci konuyu okuduktan sonra, mahallemizin çoçuklarına 40 dk. boyunca, iman aşk ve azimle O'nu anlatıp, öğrettim, ve son söz olarak dedim ki : Zulüm asla ebedi olamaz, kötülük mutlaka hüsrana uğrayacaktır. Gelecekten asla ümit kesilmez, tarihimize bakın, inancımıza sarılın. Biz Tarihimizdeki zaferlerin hepsini, iman, aşk ve azimle kazandık.
YORUM YAPIN