KÜLTÜR SANAT

Bir Tutam Adalet

Bir Tutam Adalet
Önce televizyonun sesini kıstım. Tekrar dikkat kesildim dışarıdan gelen seslere. Apartmanın en üst katında oturuyordum ve kulaklarımdaki işitme kaybı sesleri anlaşılamaz kılıyordu. Öyle mahallenin meraklı teyzeleri gibi de pencereden bakmayı kendime yakıştıramadığım için merakıma karşı kibirim galip geldi. Yerime oturdum bir süre sonra sesler kesildiğinde televizyonun sesinin hala kısık olduğunu fark ettim. Kumandayı, açma germe hareketlerinden birini yaprak aldım. Geriye doğrulurken kendi kendime " oğlum az spor yapalım artık iyice paslandık" diye serzenişte bulundum. 

Beden eğitimi öğretmeniyim ben. Yani daha doğrusu öyleydim. Hoş, hala diplomamız, formasyonumuz falan var ama ben kendi yolumu çizdim bir kere. Çizdim derken kazıdım desem daha doğru olacak galiba. Babam Osman namı değer Peri Osman. Yağlı güreş pehlivanıydı. Çok hızlı güreştiği için bu lakabı takmışlar. Kırkpınar’da üç kere ikinci oldu her seferinde Dombay lakaplı Aşkın Türkoğlu'na kaybetti. En son karşılaşmalarında babam bilerek ve isteyerek Dombay'ın elini bileğinden kırmıştı. Tabi bir sürü olay oldu ve babam emekliliğe ayrıldı. Bu sırada beni sürekli güreş kulübüne götürür onun başaramadığı Kırkpınar şampiyonluğunu benim başarmamı isterdi. Oradaki abilerin kulaklarını ve burnunu görünce ürperirdim, zira dikkat ettiyseniz güreşçilerin kulak kıkırdakları ve burunları genelde kırıktır. Ben yağlı güreşin atalarımızın sporu olduğuna inanmıyordum o abileri gördükten sonra. İnsan vücuduna neden böyle zarar verir ki? Velhasıl babam "ulan güreşçi olamadın bari antrenör ol" diyerek beni bu alana zorladı ve beden öğretmeni oldum. Oysa ben avukat olmak istiyordum. Ahlaken ve vicdanen haklı fakat hukuken haksız kim varsa onun hakkını savunacaktım fakat olmadı. 

Beden eğitimi öğretmeni yani öğrencilerin tabiri ile bedenci olduktan bir kaç sene sonra şuan da evimi paylaştığım arkadaşım Rıfat'ın teklifi ile futbol hakemi olmak için başvuru yaptık. Kurslar, seminerler, sınavlar derken önce halı saha turnuvalarında sonra bölgesel amatörde daha sonra bir üst klasman sonra bir üst derken kendimi; elimde uçak biletim evde oturmuş, çok sevdiğim Beşiktaş'ın kupa maçını yönetmek için gideceğim İstanbul uçağının kalkış saatini beklerken buldum. O kadar korkuyordum ki; ya Beşiktaş'a olan sempatim yüzünden yanlı karar verirsem ya da bunu takıntı yapıp aleyhinde karar verirsem. 

Hakemliği sevmemdeki en büyük neden çocukluğumda avukat olmak istememdi. Haksızlık karşısında durmak ezileni korumak hissi hiç bir zaman sönmedi içimde. Fakat hakem olunca anladım ki adaletin tesisi sadece kural işleticinin elinde değil. Bir kitap var ve ona göre karar veriyorsun. Ara sıra güncelleniyor iyi mi kötü mü karar veremeden tekrar güncelleniyor. Bakın sahada olan biziz bunun da şöyle olması gerekir desek de etkisi olmuyor. Bize adaletin tesisi için kolaylıklar yaptıklarını söyleyenler nedense bunu bizle hiç görüşmeden yapıyorlar. Adalet tesisi için adalet isteyenlerin de çok büyük önemi var. Eğer adaleti kendileri için istiyorlarsa, gördüm ki bu adalet istememekle aynı şey. Eğer herkes için adalet istiyorlarsa, evet işte bunun için mücadele edilir. Gördüm ki iki kişiden birinin kaybedeceği aksiyonlarda insanların adalet anlayışı sonuca odaklı.

Yıllardır kurduğum avukatlık hayalini bir nebzede olsun gerçekleştirmek üzereyken, biraz hayalperest olduğumun farkına vardım. Oysa benim inandığım din yüz yıllar önce adalet üzerine kurulmuş. Peygamber, en azılı düşmanlarının bile adilliğinden şüphe etmediği bir yasam sürmüş. Umudumu kaybetmiş değildim fakat bulunduğun kurumunda işlerin işleyişini değiştirecek gücüm de yoktu. Nitekim yönettiğim en üst seviye maç olan Beşiktaş'ın kupa maçından hemen sonra istifa ettim. Biraz birikimim vardı. Bir akademi kuracaktım. Eğer adaletin tesisini sağalmak imkânsızsa ben de adaleti kendine şiar edinen bireyler yetiştirmeye çalışırım dedim. Hem spor yapacaklar hem iyi insan, adil insan, merhametli insan olacaklar. Bu hayalimi kadim dostum Rıfat ile de konuştuktan sonra Godiva Akademi'yi kurmaya karar verdim. Godiva hani şu İsmet özel’ in şiirinde " ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur" diye bahsettiği Lady Godiva. Halkın zulüm ve baskı görmemesi için kendi onurunu hiçe sayan ve halkında aynı şekilde karşılık verdiği Lady Godiva. Zaten akademi girişinde de hikâyesi yazıyor. Bende hem İsmet özel’ in o şiirini hem de Godiva'nın hikâyesini yeni gelen her öğrenciye okuyorum. 

 

YAZAR HAKKINDA
Ersin Baş
Ersin Baş
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN