GÜNDEM

Bireyselleşme ve Tüketim

Bireyselleşme ve Tüketim
Benliğimiz karmaşık bir yapıdır. Hem sürekli bir şeyler ister hem de iç dünyamızda her isteğin yerine gelmesine karşı çıkar ve bazen kararsız kalır. Ama genelde bu isteklerin yerine getirilmesi ağır basar. Çünkü kolay olan odur. İnsan özellikle bu çağda mücadeleden kaçınan bir ruh haline bürünmüş görünüyor. Çünkü kolaylığa, rahatlığa ve isteklerinin birçoğunun yerine gelmesine alıştı. Bu yüzden de kendisine küçük bir zevk sunan her parıltının peşinden amansızca koşturmaktan geri durmuyor ve benliğinin kendisine dayattığı arzularla mücadele etmekten kaçınıyor. İnsanın mücadelesi bu çağda benliğinin isteklerinin peşinden gitme ve onları memnun etme mücadelesidir. Bu uğurda da birçok şeyden vazgeçebilmekte, kendisine bile yabancılaşmaktadır. Bunun ilk göstergesi ise insanın yalnızlaşması, yalnızlığı bireysellikle harmanlayıp bencil bir ruh haline bürünmesidir.

Tarihsel sürece baktığımızda insanın ekonomik olarak gelişmişliğiyle refah düzeyi arasındaki pozitif anlamda bir ilişkiyi rahatlıkla kurabiliyoruz. Bu ekonomik gelişmişliği aynı zamanda toplumun yapısında yahut iş kollarının çeşitliliğinde de görebiliyoruz. Söz gelimi, ilk çağlarda insan emeğinin ön planda oluşu ve birlikte hareket etmeyle birlikte edinilen yaşamı devam ettirme güdüsü, ilerleyen çağlarda farklılık göstermeye başladı. Özellikle sanayi devrimi sonrasında makineleşme ve fabrikalaşmadaki artışla birlikte teknolojinin de hızlı gelişimi, insanoğlunun hayatını devam ettirebilmek için bir arada hareket etme güdüsünü törpülemiş oldu. Önceden on kişinin yaptığı işi artık bir makine yapabiliyorken, hem iş kolları değişkenlik gösterdi hem de hayattaki temel kaygılar yön değiştirmiş oldu. Önceden temel olarak insanların kaygısı hayatı devam ettirebilmek iken artık yeni zevklerin arayışına giren ve yeni ihtiyaçlar belirleyen bir insanlığı görüyoruz. Bundan çeyrek asır önce telefon şarjının bitmesi insanlık için herhangi bir şey ifade etmezken, günümüz insanı için hayati bir mesele gibi görülebiliyor. Tabii teknolojinin hızlı gelişimi zararlar getirdiği kadar faydalar da getirmiştir. İnsanlık artık bilgiye daha hızlı ulaşabiliyor. Bu yüzden bilgiyle arasında önceki zamanlarda görünen engeller kalkmıştır diyebiliriz. Fakat burada bilginin niteliği, doğruluğu ve faydası gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Buna rağmen bilgiye olan bu kolay ulaşım, insanın ilerleyen zihin yapısında teknolojik bakış açıları geliştirmesine, yeni yollar aramasına yol açmıştır.

İnsanlar, tarihten günümüze kadar genel olarak hep mücadeleden kaçınmak, hayatını mümkün olan en kolay şekilde sürdürebilmek istemiştir. Bu yüzden hayatı kolaylaştırmak için çeşitli araç gereçler yaparak ilerlemiş, medeniyet oluşturmayı başarmıştır. Bunun yanında, hiç çalışmadan, kolay yollardan para kazanmak arzusu da tarih boyunca yine insanoğlu içerisinde kendisini göstermiştir. Bu yüzden insanlar kumar gibi kötü işlere meyletmişler; fakat birçok dinde ve çeşitli ahlak kuramlarında bu işler yasaklanmıştır. İllegal bir yol olarak görülen bu kumar oynama gibi meşgaleler, insanın içindeki doymak bilmeyen benliğinin bir dayatmasıdır. Hep daha fazlasını isteyen insan, elindekiyle yetinmeyip daha fazlasına göz dikmiş, bu uğurda hak çiğnemeyi de göze almıştır. Günümüzde ise bu tarz işler o kadar da illegal olarak görülmüyor. Yasal sınırı çizilen ve artık her an rahatlıkla ulaşılabilen kumar oynama mekanizmaları, günümüz dünyasında ahlaki kötülük olarak görülmüyor. Bunun sonucu olarak da kendisine sürekli daha fazlasını dayatan benliğinin peşinden giden bireyselleşmiş insan, oturduğu yerden sanal bir şekilde milyonlar kazanıp milyonlar kaybedebiliyor. Yaşam dört duvar arasında sürüp giderken, bir ekranın içinde milyonlarca lira dönüp duruyor. Bu sanal dünya da insanı kendi benliğinden iyice uzaklaştırıp hipnotize ediyor. İnsan bu hipnozun etkisiyle, benliğinden gelen bitmek tükenmek bilmeyen arzularının peşinden sürekli koşuyor. Elde ettiği şey ise sadece soyut ve elle tutulamayan geçici bir mutluluktan başkası olmuyor. Tabii ki bu iyi ihtimal… Kötü ihtimal ise insanın gittikçe dibe batması ve girdiği o bataklıktan çırpınarak çıkmaya çalıştıkça kurtulamamasıdır. İnsan, elini verdiği zaman kolunu kaptırabilen bir varlıktır. Benlik ise, insanı bu rüzgâra en kolay kaptırabilen yapıdır. Geri dönüşü olmayan bu yolda benliğinin farkında olan, benliğinin isteklerine set çekebilen, bireyselliğini dengede tutarak toplumla iç içe bir sosyal hayat kurabilen insanlar kurtulabilecektir.

Her an ilerlemeyi ve durmaksızın gelişmeyi esas alan günümüz dünyasının bireyleri, kendi içlerinde taşıdıkları bireysellik dürtüsüne engel olamayıp, durgun ve çalışmaktan kaçınan bir durumdadır. Bu da ilerlemenin, bu tarz isteklerin tatmin edilmesi kaygısına dayanan bir şekilde olmasını beraberinde getirmiştir. Artık ilerleme daha az çalışmayla daha fazla kazanma üzerine bina ediliyor. İnsan sürekli isteyen ve daha fazlasını arzulayan bir varlık olarak, bunu mümkün olan en kısa yoldan elde etmeyi amaçlıyor. Bu amaca ulaşmak için de her yolu mübah görüp haksızlıkları görmezden gelebiliyor. Benliğiyle mücadele edemeyen ve benliğinin esiri olan insanlar; hep daha fazlasını istemeye, daha fazla kazanmak için çalışmak yerine kolay yolları tercih etmeye mahkûmdurlar. Bu durum kâr getiriyor gibi görünse de ne ahlaki ne de vicdani açıdan kabul edilemez.

YAZAR HAKKINDA
Mehmet Emin Mertoğlu
Mehmet Emin Mertoğlu
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN