KÜLTÜR SANAT

Bu Yol Yine O Yoldur

Bu Yol Yine O Yoldur
Ülkemizde tanışılırken ‘memleket nere’ diye sorulur en baştan. İsimlerimizle birlikte anılır nereli olduğumuzda. İnsanın yolculuğu memleketinden başlar. Nereye gidersek ‘o yeri’ de götürürüz yanımızda. Herkes akıbeti üzere bir yere doğru gitmekte. Memleket neredir, yola çıkılan yerdir. Memleket, vazife yerine getirilirken, benimki-seninki-onunki diye düşünülmeyen, birinin diğerinden ayırt edilmediği, en zor günlerde birlikte mücadele edilmesi şuuruyla yaşanılan yerdir.

Kıyam çağrılarının minarelerden duyulduğu, birimize bir şey olursa hepimize olur denildiği, şimdi en zor vazifenin yerine getirilmesine ihtiyaç var şuurunun doğduğu bir gün herkes yine bir yerlerden yola çıkmıştır. Maraş’tan Konya’ya Erzurum’dan Rize’ye, Diyarbakır’dan Şam’a, Şam’dan Bağdat’a yolculuk farklı yerlerden başlamıştır. Fakat ‘memleket nere’ sorusunun bir önemi kalmamıştır, çünkü artık başlangıçtan ziyade varış önemlidir. Neticede hepimiz Anadolu’nun genciyiz, aynı memleketteniz. Önemli soru artık akıbet neresidir olmuştur. Gidiş Allah’ın rızasına doğrudur. Topraklarımızın emperyalizme kapatılması için bir yerde, bir el olmak, bir yürek olmak çabasının parçası olmaya doğrudur. İstanbul’un, Mekke’nin, Medine’nin ve Kudüs’ün işgaline dur denilmesi kararlılığının en keskin biçimde gösterileceği yere doğrudur. Bu gaye için nereden çıkıldığının bir önemi kalmamıştır. Varılacak yer, en ağır yükü en zor zamanda Allah’ın yardımıyla kaldırmaya kararlı insanların buluşma noktasıdır. Yol bir yanında zaferlere olan inançla dağların doruklarından geçmekte, diğer yanında Allah’ın rızası için canla başla çabalamanın ve can verebilmenin huzuruyla nehirlerin üzerinden geçmektedir. Kimisi yaya kimisi at arabasıyla kimisi trenle kimileri de otobüslerle geçer bu yolun gecesinden ve gündüzünden. Belki Eskişehir’de Porsuk Çayı’nın kenarında belki Bursa’da Uludağ’ın eteklerinde belki de Sakarya’da Sapanca Gölü’nün manzarasında mola verdiler. Allah’ın ülkemizi ne kadar muhteşem tabiat nimetleriyle donattığını düşündüler.  Namahrem eli bu topraklara ve istikbali, bu toprakların istikbaline bağlı coğrafyalara değmesin dediler. Bu yol hep aynı yaşlarda yüründü.

Onların yürüyüşü, Aliya’nın ‘’bu üzerine çokça düşünülmüş, uzun bir yürüyüştür’’ dediği gibidir. Erbakan Hocamızın “Zor bir yolda yürümek mecburiyetinde olan insanlar, yolda yürümeye başlamadan önce, gönüllerinde ve zihinlerinde yürümek ve yol almak zorundadırlar. Evvela, bu yolu ben nasıl aşarım korkusundan kurtularak yola çıktıklarında görürler ki, yol zor da olsa bir müddet sonra aşılmış, yürünmüş ve hedeflenen yere gidilmiştir. İşte o zaman, insanların yüreklerinde, aslında yolun zannedildiği kadar zahmetli olmadığına ve bütün sıkıntılı yolların aşılabileceğine dair bir iman doğar’’ diye söylediği gibidir yürüyüşleri. Onlar bu cümleleri duymadılar tabi ki. Ama üzerine çokça düşünülmüş zor bir yolu, yürüdüler, gönüllerinde zafere dair doğmuş kesin imanla. O yol yine bu yoldur işte. Biz o gün onlarla yürümedik ama onları, aynı yolu yürürken hatırlıyoruz. Anadolu’nun Gençliğine yine o yolu layıkıyla yürümek düşer; tarihinde, şahsiyetinde ve imtihanında hep bu nimet vardır.  

YAZAR HAKKINDA
Durmuş Ali Palaz
Durmuş Ali Palaz
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN