GÜNDEM

Çirkin Kadın Yoktur Muhafazakârlaşan Kadın Vardır

Çirkin Kadın Yoktur Muhafazakârlaşan Kadın Vardır
Yumurta, babadan gelen x gonozomunu taşıyan gametle birleşince, bir dizi hücre bölünmesi ve gen işleyişinde farklılaşma içeren olaylar dizisinin ardından dişi olarak dünyaya gelmek kaçınılmazdır. Övünmeyi ya da üzülmeyi gerektirecek bir olay söz konusu değildir. Zaten mayoz, crossing-over ve döllenmeye müdahale edebilecek durumda da değilsiniz. Kadın ya da erkek olmak biraz morfolojik, biraz anatomik, biraz fizyolojik farklılıkla ilgilidir. Kim ne derse desin mesele bazı hormonlar ile bazı organların farklı oluşudur ve insan türü şimdilik bölünerek çoğalamadığı için sonraki neslin oluşumunda en azından gamet düzeyinde kadın ve erkek birbirine muhtaçtır. Tabi bunu söylerken hazreti isa (as)`ın partenogenezle yani döllenmemiş yumurtadan dünyaya gelmiş olma ihtimali de yadsınamaz.

Kadın ve erkek farklıdır. Aynı zamanda tek yumurta ikizleri hariç bütün kadınlar ve bütün erkekler birbirinden farklıdır. Buna hepsini birbirine benzettiğimiz çekik gözlü ırkların mensupları da dâhildir. “bütün erkekler birbirinin aynıdır” önermesi doğru olmadığı gibi bütün kadınların da birbirinin aynısı olmaması elbette geleceğe dair bir ümit nedenidir ve bu bileşik cümlede kadın ve erkek öznesi rahatlıkla yer değiştirebileceği için bir aşağılama söz konusu değildir. Rahat olun, öncelikle birbirimizi doğru anlayalım.

Biyolojik olarak, türk olmak, kürt olmak, ermeni ya da rum olmak iyi ya da kötü olmak olarak ifade edilemez. Birilerinin kendi ırkını merkeze alıp seçilmişlik iddiasında bulunması, elbette aynı orijinden gelen azıcık uzak akrabalarına karşı en hafif tabirle ayıp etmesidir. Bu seçilmişlik iddiasına verilen isim faşizmdir, iddia sahibine de faşist denilmektedir. Örneğin ísrailoğulları'nın seçilmiş bir kavim olduğunu ileri sürenler için bu sıfat kullanılabilir, elbette ísrailoğulları'na mensup bütün insanlara karşı aynı tavrı almak da bir nevi faşistliktir. Yine, biyolojik olarak kadın ya da erkek olmak da iyi ya da kötü olmak anlamına gelmeyecektir. Elbette antony standen'in de dediği gibi, biyoloji iyi bir domuz hakkında fikir sahibi olmamıza yardımcı olabilir, ancak bir kadının ya da erkeğin iyi olup olmadığı konusunda en ufak bir yargı ortaya koyamaz.

Bir kız çocuğunun annesi tarafından “kocası olacak adama karşı” tam teçhizatlı yetiştirilmesi ne kadar iyi niyet içeriyorsa, bir erkeğin de “kadının iyisi altı ay yaşar” cümlesini kurgulaması o kadar iyi niyet içerir. Kadın da erkek de doğduklarında bakıma muhtaçtırlar, feminist olmak da ataerkil geleneği kutsamak da bu gerçeği değiştiremez. Aynı şekilde zamanın ilerleyişi kadın ya da erkek vücudunu çürütür ve onları gündelik ihtiyaçlarında başka insanlardan destek almak zorunda bırakır. Hele bir de engelli olarak doğma ya da sonradan engelli olma durumları vardır ki bunun düşüncesi bile insana acizliğini gayet net göstermektedir. İntihara yatkın olmayan ya da genlerinin gelecekte farklı genlerle oluşturacağı kombinasyonlara dair umut bağlayan herkes birlikte yaşamaya mecbur olduğumuzun farkındadır.

Feministler, “her kadın bir çiçektir” gibi kadının naifliğine dair vurgu iddiasında olan cümleleri bilakis kadını küçük görmek addetmektedirler. Kadın vücudu erkek vücuduna göre daha zayıf kaslar içerse de bir kadın da rahatlıkla sanayi devriminin ürünü kitle imha silahlarıyla acımasızca katliamlara ortak olabilir. Zayıf bırakılmış kadınların, çocukların ve yaşlıların yaşadığı bir şehri bombalayan pilotun erkek değil de kadın oluşu daha az incitici olmayacaktır. Hele hele o kadın pilotun adının tarihe savaş uçağı kullanan ilk kadın olarak bir başarı notu düşülmesinin saçmalığı su götürmezdir.

Kapitalizm, insan varlığı karşısında kitle imha silahlarından daha tehlikelidir ve insan etini, sütünü, el emeğini, alın terini en son noktaya kadar sömürmeyi esas alır. Kapitalist bir düzende sermaye karşısında insan itaatkâr olmalıdır ki işler yürüsün. Kadın ve erkeğin iyi günde - kötü günde birlikteliği elbette servet sahiplerinin işine gelmeyecektir. Sermaye, insanı karşısında yapayalnız görmek ister. Kadın ve erkek ne kadar birbirine düşman kesilirse kontrol edilmeleri o kadar kolaylaşır. Kapitalist anlayışın zirve yaptığı toplumlarda ailenin de çözülmüş olması bir tesadüf değildir. Hatta kadın ya da erkeğin, bırakın geniş bir aile olmayı, çekirdek aileyi bile dinamitleyen eşcinsellik tercihi kapitalizm tarafından kutsanır. İnsan ne kadar yalnız ise sömürmek o kadar kolaydır.

Bireysel hak ve özgürlükler kavramı kulağa hoş gelir. Dünyanın en zengin yüz kişisinin toplam serveti en yoksul üç buçuk milyar insanın servetinden daha fazladır ancak üç buçuk milyar yoksulun birlikteliği karşısında yüz kişi çaresizdir. Sermaye, kalabalık birlikteliklere karşı çözümü tüm yoksulların kulaklarına birey olduklarını, geleneğin saçmalığını, kadının özgürlüğünü, ebeveynlerin ceberrutluğunu ve toplumsal prangalardan kurtulmaları gerektiğini aşılamakta bulmuştur. Köyünü, toprağını, koyununu kuzusunu terk eden kadın ve erkek modern kentlerde çok uluslu şirketlerin köleleri haline gelmişlerdir. Patronun muhatabı aile değil çalışandır. İnek sağmaktan ya da toprağını işlemekten kurtulup bilgisayar başında “özgürleşen” kadın ve erkeğin aç kalmamak için sermayenin emrinden çalışmaktan başka seçenekleri yoktur. Öte yandan çocuklar en iyi okullarda okumalı, en prestijli diplomalarla sermaye sahiplerinin gözüne girmelidir. Durumun bir kölelik olduğunun farkına varan çiftler, “böyle acımasız bir dünyaya çocuk getirmek suçtur” moduna çoktan girmişlerdir.

Yeryüzünde hem nimetler ve hem de külfetler vardır. Kadın ve erkek nimete ortak olmak istedikleri gibi külfeti de paylaşmalıdırlar. Nimetin belirli ellerde toplanmasına ve de külfetin geniş yoksul kitlelerin omuzlarına vurulmasına karşı tavır almak için insan olmak yeterlidir. Mesele cinsiyet meselesi değildir. Zulme ortak olan bir erkek insanlıktan nasibini ne kadar almışsa zulme ortak olan bir kadın da insanlıktan nasibini o kadar almıştır. Zalim zalimdir, ister ebu leheb olsun ister karısı.

İnsan yaşama çıplak olarak başlar. Yaşamak için önce ana sütüne ihtiyaç duyar. Sonra her insanın suya, yiyeceğe, sıcaktan ve soğuktan korunmak için giyeceği, güvenli bir ortamda uyuyabilmek için meskene ihtiyacı vardır. Yeryüzü, bırakın yedi milyar insanı, toplam nüfus yirmi yedi milyar da olsa bu ihtiyaçlara cevap verecek donanımdadır. Íhtiyaçlarını sınırsız, kaynakları da sınırlı addeden kadın ve erkek elbette açgözlüdür ve acımasızdır. 

Açgözlülük ve acımasızlık kadını da erkeği de çirkinleştirir. Kozmetik için bir yılda harcanan paranın yeryüzünde açlığı önleyecek miktarda olması da tesadüf değildir. Komşusu açken tok yatmaktan ar eden kadın ve erkeklerin kalpleri ise güzelliklerine güzellik katar.

İslam, kadın ve erkeğe bir tekliftir. Müslüman olmak, kadın ve erkeğin sırtından yaşamı zorlaştıran ağır yükleri indirir, kadın ve erkeği prangalarından kurtarır ve bütün zincirleri kırıp atmalarına imkân verir. Peygamberlerin gönderiliş sebebi de vahyin çağrısı da budur. Oysa, namazı ekonomiye müdahale ettirmeyen bir ideoloji olan muhafazakârlık, tam tersine yaşamı zorlaştıran yükleri hem de allah adına din bağıyla kadın ve erkeğin sırtına sarıp sarmalar. İşte bu aldatıcıların insanları allah ile aldatmasıdır. Kadının ve erkeğin diğer kadın ve erkeklere rağmen servet yığmasına, konfor içinde yaşamasına ve hazzı putlaştırmasına müdahale etmeyen bir din elbette afyondur. Dün olduğu gibi bugün için de müslüman kadın ve erkeği bekleyen en büyük tehlike muhafazakârlaşmadır. Kur`an-ı kerim bize muhafazakâr adamlara ve kadınlara karşı mücahede eden peygamberleri anlatır.

Maun süresinde allah'ı, kitaplarını ve peygamberlerini yalanlayanlar olarak, yoksulu doyurmaya yanaşmayan, yetimi itip kakan, maun'a - en küçük yardıma engel olan namazlı abdestli kadınlardan ve erkeklerden bahsedilir. Bugün yeryüzünde patlayan bombaların, dökülen kanın, akan gözyaşının, açlık ve sefaletin ardında ırkçı emperyalizmin üçlüsü abd, ab ve ísrail vardır. Yine bugün birçok erkeğin ve kadının namazı bu üçlü ile birlikte hareket etmeye engel olmamaktadır ve yine bugün birçok erkeğin ve kadının tesettürü aynı ülkelerle stratejik ortaklığa da engel değildir. Allah, yeryüzünü muhafazakâr kadın ve erkeklerin şerrinden korusun.

ÖNCEKİ YAZI 14 TEMMUZ-16 TEMMUZ
YAZAR HAKKINDA
mb.
mb.
Okuma yazma öğrendiği günden beri okuyor, zaman zaman da yazıyor. biyoloji bölümü mezunu ama çiçeğin böceğin hakkının gözetilmesi için biyoloji bilmenin değil merhamet sahibi olmanın gerektiğine inanıyor. "allah'ını seven defanstan ayrılmasın" ve "dünya bir deplasman biz de yetimler gibiyiz" adlı iki kitabı var.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN