GÜNDEM
Davet, Samimiyet ve Saadet
Bu hususta üzerimize düşen ilk ve en önemli görev samimi olmaktır. İslam’da samimiyet esastır. Allah’a, Peygamberine, Kuran-ı Kerim’e ve Müslümanlara karşı samimi olmak boynumuzun borcudur. Samimiyet olmadan yapılan ve anlatılan her şey boşa çıkabilir. Şatafatlı cümleler kurup yüksek perdeden konuşmanın, samimiyet yanında hiçbir önemi kalmıyor sevgili kardeşim. Kalplere dokunalım. Güzel bir şiir, okunması gereken bir kitap, tüyleri diken diken eden bir türkü veya izlemeyenin çok şey kaybedeceği bir film önerelim. Çayımızı alalım. Dünyamızın halinden bahsedelim. Ölümü konuşalım. Ayrılırken sarılalım. En önemlisi de sevelim, iz bırakalım.Efendimiz(S.A.V) ne de olsa din nasihattir/ samimiyettir buyurmuştur. Nasihate de samimi bir şekilde karşımızdaki insanların iyiliğini düşünmek, kendimiz için istediğimizi onlar içinde istemektir diyebiliriz. Gerisi zaten iyilik, güzellik…
Samimiyetten kastımız ise ‘’Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol’’ sözü ve görüldüğünde Allah’ı hatırlatan insan olmaya çalışmak düsturudur.Yani kendi hayatımızda uygulamaya koymadığımız bir şeyi başkasına söylemememiz gerekir. Eğer böyle bir yanılgıya düşer isek hem bu dünyada, hem ahirette çabamızın karşılığını güzel bir şekilde almamız imkansızlaşır ve ayrıca orada samimiyetten bahsetmemiz de abesle iştigal olur. Şeytan belki de en çok bu konuda bizleri mağlup etmektedir ve edecektir de. Bu yüzden Allah bizleri ciddi bir şekilde şu ayetlerle uyarmaktadır. “Kitabı okuyup durduğunuz halde kendinizi unutur da başkalarına mı iyiliği emredersiniz? Hiç aklınızı çalıştırmaz mısınız?’’ (Bakara 44).
‘’Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz! Yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah katında büyük öfkeye sebeptir.’’ (Saff 3).
Davet, Allah’ın üzerimize yüklediği çok büyük ve sorumluluğu ağır bir görevdir. Haliyle bir işin mükafatı ne kadar fazla ise zorluğu da o kadar fazla olur. Ana-babalarımız dahil olmak üzere insanlar bize kızacaklar, defalarca söylememize rağmen belki bizi anlamayacak, bizden uzaklaşacaklar. Dünyanın kuralı ve bu işin zorluğu bu. Hep birileri anlatacak ve birileri onların karşısında olacak ,onları anlamayacak. Ama kimseye aldırmadan hak bildiğimizi, iyilik, güzellik, sevgi, şefkat ve merhameti kuşanarak anlatmaya devam edeceğiz. Çünkü başka çaremiz yok.Efendimiz(S.A.V) buyuruyor. Allah’a andolsun ki, ya iyiliği emredeceksiniz ve kötülükten men edeceksiniz; zalimin elinden tutup ona mani olacak ve onu hakka döndüreceksiniz, ya da siz de haksızlıkta ona yardım etmiş olursunuz.
Demem o ki, bu işin ortası yok. Ya bol bol okuyup, kendimizi Allah rızası için geliştirip, samimiyeti hayatımızın merkezine oturtarak birilerinin elinden tutup, iki cihan saadeti için onlara Haktan, adaletten, merhametten, sevgi ve kardeşlikten bahsedip zulme bir nebzede olsa dur diyeceğiz. Böylece sınıfımızda, okulumuzda, evimizde, yurdumuzda, mahallemizde yeni bir dünyayı kuracağız ki Allah bizlere yardım edecektir. Ya da zulmün içinde kendimizi koyuverip iyi bir kariyer, güzel bir yazlık ve lüks bir araba hayalleri ile etliye sütlüye karışmadan iki dünyada helak olacağız. Seçim bizim.
Son söz: Hem kendimizin hem de başkalarının hidayeti için sürekli dua etmemiz gerekli. Bakınız; (Kassas 56) ‘’ Şüphesiz sen sevdiğin kişiyi hidayete erdiremezsin. Fakat Allah dilediği kişiyi hidayete eriştirir. O doğru yola gelecekleri daha iyi bilir.
ÖNCEKİ YAZI
OLMAZ OLSUN BÖYLE ORTAK
SONRAKİ YAZI
AŞAĞIDAN YUKARIDAN YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR
YORUMLAR
YORUM YAPIN
GENEL YAYIN YÖNETMENİ