GÜNDEM

Faili Meçhul Gündemler

Faili Meçhul Gündemler
Her şey o kadar hızlı olup bitiyor ki şu hayatta, olayları idrak etmek şöyle dursun takip etmek bile mümkün olmuyor çoğu zaman. Etrafımızda neler olup bittiğini öğrenmek için harcadığımız süre, günümüzün büyük bir kısmını alıp götürüyor ömür sermayemizden. Kim? Nerede? Kiminle? Kimin için? Hep bir koşuşturma, sürekli bir aksiyon halindeyiz. Yazılı ve görsel basından anlık, sanal âlemden ise yukarıdan aşağıya akıp giden yığınla enformasyona maruz kalıyoruz. Bu şey bizi sarıp sarmalıyor, içine çekiyor, daha da kötüsü çiğnemeden yutuyor.

Gündem; hangi suçtan ötürü olduğunu bile bilmediğimiz uzun süreli mahkûmiyet durumu. İnfaz kurumu ise her tarafı gayet açık yeryüzü cezaevi. Üstelik televizyon, gazete, facebook, twitter ve daha birçokları açık konumda. Ayrıca her türlü eylem serbest, okumak, yazmak, izlemek, dinlemek. Gizemli bir mahkûmiyet bu, baksan şöyle bir etrafına, hüküm giydiğine inanan kimsecikler de bulamazsın…

Sabah ilk iş akıllı telefonumuzdan TT olan ülke veya dünya gündemine takılıyor gözlerimiz. (#) işaretiyle yazılan kelimelere kim hangi anlamları yüklemiş, lehte ve aleyhte yazılanlar neler, ben de sağlam bir aforizma kassam mı acaba? “Şu herif sağlam yazmış, ekran görüntüsü alıp yürüyelim buradan” diyerek başlamıyor mu günlerimiz? Ya da falanca yazarın köşesinde yazdıklarına aynen katılıyorum, altına imzamı atarım, hemen Facebook’tan paylaşmalıyım diye.

Televizyon kanallarında gazete manşetleri okunan onlarca program, sunucu ve konuk, düne ait yüzlerce haber. Cumhurbaşkanı, Başbakan neredeydi, kimlerle görüştü, neler söyledi, satır aralarında hangi gizli mesajlar vardı? Bugün neler olacak? Sıcak gelişmeler yaşanacak mı? Yaşanacaksa kaç derece olacak? Herhangi bir şey için şok olacak mıyız? Ya da son dakikada kaç gol yiyeceğiz? Bir hengâmedir gidiyor böyle lakin maçın başından bu yana yediğimiz gollerin sayısını hep unutuyoruz… 

Okulda, işyerinde, sokakta insanların hep günlük gündeme dair şeyler konuştuklarını görüyoruz, duyuyoruz. Sanki gizli bir el, söz konusu gün için bizlerin neler konuşması gerektiğini, hangi cümleleri sarf etmemiz lazım geldiğini önceden belirliyor ve bunu bize bir hap halinde ikram ediyor. Neticesinde bizler de ilacın etkisiyle hep o minvalde düşünüyor ve konuşuyoruz. 

Peki, eşrefi mahlûk olarak yaratılan insanın, dünyanın bütün nimetlerinin emrine verildiği, Allah’ın yeryüzündeki halifesi, akıl nimeti bahşedilen ve bu nimetle yaratılış amacını ve de sonunun ne olacağını kavrama yetisine sahip olan insanın sadece anlık gündemi düşünmesi, konuşması doğru bir davranış olabilir mi? Gündelik söylemlerin peşi sıra giderken, aslen hayata ve insana dair ifade etmesi gerekenleri es geçmesi kabul edilebilir mi? Elbette ki hayır. 

Bugün karşılaştığımız her durum ile alakalı bize gösterilenler perdenin ön yüzündedir. Fakat bilmeliyiz ki perdenin arkasında hep başka kişiler, başka şeyler vardır. İşte bu perdenin arkasında olanlara biz rejisör yani yönetmen diyoruz. Bu rejisörler kendilerini ifşa etmeden, plan ve programlarını kimseye belli etmeden uygulamak için bizleri perdenin önü ile meşgul etmektedirler. Bu sayede perdenin önüne motive olan kitleler, arkada hangi dolapların çevrildiğini anlayamayacak, gerçek niyetin ne olduğunu hiçbir zaman fark edemeyeceklerdir.

Ülkemiz 15 Temmuz gecesi büyük bir felaket ile karşı karşıya kalmıştır. Allah’ın yardımı ile milletimiz topyekûn bir mücadele örneği ortaya koymuş, bu belayı üzerimizden defetmiştir hamdolsun. Bizler biliyoruz ki bu tür kalkışmalar bir takım görevlendirilmiş kukla örgütler tarafından yapılmaktadır. Bu örgütlerin arkasında ise Siyonizm yani ırkçı emperyalizm vardır. 

15 Temmuzdan bu yana yaklaşık bir buçuk aylık bir zaman geçmiştir. Bu süreçte ülkemiz bütün basın ve yayın organları aracılığı ile kukla örgüt FETÖ ile yatıp FETÖ ile kalkmıştır. Görevden uzaklaştırmalar, gözaltılar, tutuklamalar, örgütün mal varlıklarına getirilen ipotekler ve daha neler neler. İtirafçılar, siyasi ve sosyal analistler, ağzı çok laf yapan köşe yazarları, ekranlarda ve gazetelerde yapılan yayınlar neticesinde 15 Temmuz darbe planını FETÖ’nün yaptığına bir halkı ikna etmişler, bu ikna sürecinde darbe planının arkasındaki gerçek güçleri bir şekilde gizlemişlerdir. En nihayet bu alçak kalkışma birçok olay gibi faili meçhule kurban gitmiştir.

20. yüzyılın başlarından itibaren coğrafyamızda işletilen büyük bir planın varlığından haberdarız. Genel anlamda Osmanlı devletinin yıkılması, Filistin’e Yahudi göçü, terörist İsrail devletinin kurulması ve genişlemesi, Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde Afganistan ve Irak’ın işgali, Arap Baharı adı altında bölge ülkelerinde çıkarılan iş savaşlar hep Fırat ile Nil arasında Büyük İsrail Devleti’nin kurulması amacıyla gerçekleştirilmiştir. Coğrafyamızda yaşanılan her olayın ardında bu gizli emel ve bu emelin uygulayıcısı İsrail, Amerika, İngiltere ve Avrupa Birliği ülkeleri vardır. Bu gerçek gün gibi ortada iken, meydana gelen olayların faillerini yalnızca taşeron örgütler olarak görmek eksiktir, yanlıştır. Tetikçilik yapanları tespit ederken, tetikçilere verilen silahı kimin temin ettiğini de görmek zorundayız. 

Müslüman kişi feraset ve basiret sahibi kişidir. Üstad Necip Fazıl’ın ifade ettiği gibi, zifiri karanlıkta sütün içindeki ak kılı fark edecek kadar gözü keskindir. Niteliksiz ve bayağı yayınların etkisiyle rejisörü gözden kaçırmaz. Ana haber bültenlerinin üçüncü sayfa haberleri ile kendisi meşgul etmez. Gereksiz ve faydasız bilginin peşine düşmez. Yanlış hedef göstermelere kanmaz, olayın kimin daha çok işine yaradığını tespit ettiği an gerçek faillerin kimler olduğunu bilir. 

Milli görüş gençliği olarak bizler, ülkemiz ve İslam âleminde sahnelenen binbir çeşit oyun varken, rejisörlerin ağzımıza doladığı suni gündemlere takılıp kalamayız. Onların istedikleri şekilde düşünüp, gerçekleri ıskalayamayız. Böyle bir hakkımız yok. Kim olursa olsun aleyhimize konuşanlara cevap verme gibi bir zorunluluğumuz da yok. Camiamızın her olayda haklı duruşunu tarih zaten yazmaktadır. Biz işimize bakmak durumundayız. Bir an olsun aklımızdan çıkartmamamız gereken yaşanabilir bir ülke ve yeni bir dünya kurma hedefimiz var. Gerçek gündemimiz sadece ve sadece bunlardır. Ves’selam…  

YAZAR HAKKINDA
Fatih Tutkun
Fatih Tutkun
1981 Karabük, Safranbolu doğumlu. Ortaöğretimi Safranbolu İHL, liseyi Karabük İHL'de okudu. 1999'dan beridir Antalya'da yaşıyor ve bu şehri çok seviyor. AGD Antalya Şubesinde Tanıtım ve Medya Komisyon Başkanlığı vazifesidir. Özel bir şirkette muhasebe ve finans müdürü olarak iş hayatına devam ederken evli ve üç evlada babalık görevini ifa etmektedir.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN