FİKRİYAT

Fethetmek Bir Yurdu

Fethetmek Bir Yurdu
Yurt kavramının çeşitli tanımları vardır. “Yurt: bir kişinin doğup büyüdüğü yer, baba ocağı” şeklindeki tanımı yaygın olarak kullanılır. Kişinin kendini emniyette hissettiği, temel ihtiyaçlarını karşılayabildiği, aile kurup neslini sürdürebildiği yerdir yurt.

Toplumlar, kendi inanç, değer ve kültürleriyle kendi yurtlarında yer alırlar. Yeryüzünde çok sayıda kültür olduğu gibi farklı inançlar ve yaşam tarzları vardır. Aslında toplumu oluşturan en küçük yapı taşı olan aile kendi içinde bir birlikteliği oluşturur. Her ev/aile bir yurttur diyebiliriz. Bir yurdun yaşanabilir olup olmadığı konusu ise benimsenen inanç, hâkim olan ahlak ile doğrudan ilgilidir. Dünyanın farklı yerlerinde aynı sınırlar içerisinde yaşayan insanların çatışma halinde olduğunu görüyoruz. Dünyayı baskı ve şiddetle kontrol altına almak isteyen güçler, sömürmek istedikleri ülkelerde bu çatışmaları körüklüyorlar. Bugün milyonlarca insanın yurdu işgal edilmiş ve bu insanlar mülteci konumuna düşürülmüştür. Bir yanda yurtsuz kalmış milyonlarca insan varken diğer yanda kaynakları sömürerek büyümüş emperyalist ülkeler var. Bu emperyalist ülkelerde yaşayanlar imtiyazlıdır. Onlarla sömürülmüş insanlar arasında ciddi farklar vardır.

Hakkı gasp edilenin hakkını teslim etmek, yeryüzünde her insana kendini güvende hissedeceği bir yurt temin etmek, hakkı üstün tutan insanların ödevidir. Çünkü hakkı üstün tutmak, yeryüzünde bütün insanlığın ortak faydasını gözeterek çalışmayı zorunlu kılar. Bugün bütün dünyaya pazarlanan batı kültürü, gücün üstün tutulduğu ve dolayısıyla zayıfın ezilmeye mahkûm olduğu bir temel üzerine inşa edilmiştir. Bu anlayışta zayıflara yer yoktur. Bizim ders kitaplarımızda yer alan, evimizin içine kadar sirayet eden bu kültür “gücün üstünlüğü” esasına dayanır. Bu anlayışın dayatılmasıyla yeni ezberler, yeni kavramlar edindik. Farkında olmadan değişip dönüştük. Hâlbuki değişmesi gereken şey bize dayatılan bu alafranga kültürün kendisidir. Batının, “insan insanın kurdudur” ezberinin yerine inancımızın, “insan insanın yurdudur” esasının hâkim kılınması zaruridir.

Bütün insanlığın ortak faydasına olanın hâkim kılınması evvela bu ortak faydaya davet ile olur. Bunun hâkim kılınması ise fetihtir. Bugün yeryüzündeki birçok coğrafyada yeni bir inşaya ihtiyaç vardır. Bir yurdu fethedebilmek büyük iştir. Emek, gayret ve hassasiyet ister. Çünkü fetih dayatma değil, davettir. Fetih öncelikle gönle hitaptır. Yunus Emre’nin ifadesiyle;

Biz gelmedik kavga için, bizim işimiz sevgi için,

Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik.

Bugün ne yazık ki gönüllere hitap eden fetihlerin özlemiyle yaşıyoruz. Her gün çocukları katleden, insanları yurtsuz bırakan elim işgallere tanıklık ediyoruz. İşgalci, tahakküm kurmak için her yolu mubah sayıyor. Filistin’de yaşananlar işgalin en açık örneklerinden biridir. İşgalci İsrail, Filistin’de çocukları katlediyor, Filistinlilerin evlerini yıkıyor, Mescid-i Aksayı postallarıyla kirletiyor. Bu elim işgal karşısında Müslüman devletler sessiz sedasız. Reel politik, uluslararası dengeler derken bu işgale karşı sessiz kalınıyor. Aslında marifet görkemli mabetler yapmakta değil, mirası korumaktaydı. Yağmalanan Müslümanın sadece mirası değil, aynı zamanda idraki, zihni, şuuru…

Bizler müjdelenen fethin bir gün mutlaka gerçekleşeceğini biliyoruz. Fetih ehline korku yoktur, endişe yoktur, ümitsizlik yoktur. Yeryüzünde işgalle tahakküm kurmak isteyen nice imparatorluklar tarihin mezarlığına gömülmüştür. Gönlünde bütün mahlûkata karşı tükenmez bir merhametle, elinde zalime karşı keskin kılıcıyla, fetih ehli olabilenlere selam olsun.

YAZAR HAKKINDA
Selam Yağmur
Selam Yağmur
Lisans eğitimini 2016 yılında Hacettepe Üniversitesinde tamamladı. Edebiyat okumayı istedi ancak puanı fazla kaçırınca mahalle baskısına maruz kaldı. "Edebiyat karın doyurmaz" kabulünün kurbanı oldu. Direniyor..
YORUMLAR
Rukiye Anar
20-11-2022 - 16:13
Kalemin keskinligi daim olsun. Yalnız işgal konusunda Filistin evet ama doğu Türkistan daha vehamet içinde. Onun da anılması gerekirdi. Saygılar...
YORUM YAPIN