GÜNDEM

Gündemimiz Her Dem Kardeşliktir

Gündemimiz Her Dem Kardeşliktir
Kürt, İngiliz, Türk veya Fransız olmak kardeş olmaya engel midir?

İnsanoğlu, Dünya’ya geldiği ilk andan itibaren toplum ile iç içe yaşamayı öğrenmek zorundadır. Yaşadığımız evren ortamdan farklı bir yapıya bürünmeyi pek kabul etmez. Ta ki düşünmeye ve sorgulamaya başlayana dek bu böyle devam edecektir. Çocukluğumuzdan beri AGD’de öğrendiğimiz en önemli şeylerden biri “Elhamdülillah Müslümanım” şuuru oldu. Hiç bir zaman “Elhamdülillah Ermeni’yim, Türk’üm, Arap’ım” diye bir şükür de bulunmadık. “Üstün ırk, Türk ırkıdır.” diyerek tepki verenlerde oldu elbette. Bütün bu olup bitenlere rağmen AGD’nin misyonu bize ne için şükretmemiz gerektiğini ortaya koymuştu. Doğu Anadolu, Türkiye’nin kanayan yarası değildir. Doğu Anadolu bizdir, ümmettir. Medya ve iletişim organlarının nasıl ve hangi güç tarafından destekli konuşursa konuşsun biz kesinlikle ayrımı kabul etmiyoruz. AGD olarak gündemimiz her dem kardeşliktir.

Hangimiz doğmadan önce ırkımızı seçmek için, Allah’a dilekçe sunduk ki!

Yakın zamanda yapılan Doğu Anadolu ziyaretlerinden kardeşliğimizi nasıl kaybettiğimizi, aslında bizim kaybetmek istediğimizden değil de zorunda bırakıldığımızı bir kez daha çıplak gözler ile görmüş olduk. Vakit namazlarında camilerin hınca hınç dolduğu Hakkâri mi daha iyi İstanbul’dur, yoksa yolda kalanlara yardım etmek için mücadele eden Şırnaklı mı daha çok Konyalı’dır? Hayır hayır, mesele aslında insanın ait olduğu yer değil, sahip olduğu zihniyettir, bunu idrak etmemiz gerekmektedir. İnsanların hiçbir zaman seçme hakkının olmadığı ırkı ve dilinden dolayı aramızda ki ötekileştirmenin kime, nasıl fayda sağladığı açıkça ortadadır.

Ziyaretlere başladığımız da dikkatimizi çeken en büyük eksikliğimiz Kürtçe bilmemek olmuştur. O andan itibaren düşündüğümüz tek konu “Okullarda neden Kürtçe eğitim verilmemektedir?” AGD olarak okullarda öğretilen zorunlu İngilizce dersine karşı değiliz. Bilâkis dillerimiz bizim zenginliğimizdir. Fakat sömürünün dili ne olursa olsun karşısında durduğumuzu da ifade etmek istiyoruz. Bir Türk olarak en büyük talebimiz okullarda Kürtçe eğitimin neden verilmediği hakkında görüş beyan etmek olacaktır. Şehrin içinde gözlem yaparak ilerlediğiniz zaman göreceksiniz ki normal şartlar altında bir yaşam sürülmediği için sinir ve sabır katsayılarını gerçekten kontrol etmek pek mümkün değil. 10 metrede bir toma ve uzun namlulu ağır silah taşıyan bir askerin bulunduğu, iki gencin kavga etmesi üzerine 5 toma ve 20 özel harekâtçı polisin intikal ettiği bir yer olan İzmir-Çeşme’de elbette insanlardan normal düşünmesini bekleyemezsiniz. Yaşam standartların yüksek olduğu sahil kenti olan Hakkâri-Yüksekova da ise insanların hafta sonunu değerlendirmek için gittiği kumsalda doğu ilimiz olan İzmir’de yaşanan olaylara baktığı zaman ne kadar sağlıklı bir değerlendirme yapacağı yorumlara açıktır. Biraz garip oldu değil mi? 

İller ve şartlar yer değiştirince yadırgıyoruz.

AGD olarak ifade ediyoruz ki: Çözüm, empati kurmakta yatmaktadır. Konya’da Mevlana Kitabevi açılsa ve içerisinde insanın fikren kirlenmesine sebep olacak okumalar yapılsa Türkiye olarak ayağa kalkardık değil mi? Peki, Şırnak’ta Ahmed-i Hani adında bir kitap-kafe açılıyor ve içerisinde evrim kitapları okutuluyor. Konya’nın isyan ateşi yaktığını duyar gibiyiz değil mi? Hiç zannetmiyorum. Çünkü bir evin derdi bir odadan diğer odaya taşınamazken, kilometrelerce mesafe uzaklıkta olan kardeşlerimizin derdi ve sıkıntısı kimin umurunda olacak?

İzmir kumsalında haber okuyan bir gencin, tomaların ve ağır silahların gölgesinde okula gitmeye çalışan bir gencin derdi ile uykusu kaçar mı?

Gençlerimiz bizim umurumuzda ve uykularımızı kaçırmaktadır. Lise çağındaki tüm gençler bizim gözbebeğimizdir. Etnik kökeni, inancı ne olursa olsun hiçbir gencimizi ayırmadan çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Gündemimizde varlık sebebimiz olan kardeşlik var, saygı var ve doğuştan verilmiş olan özelliklerimize O’nun hürmetine sevgi var olacaktır.

Her üç evin ikisinden gençlerin dağa zorla çıkarıldığı bir ortamda güvenliği sağlayamayan devlet gerçeği bir yana, okuldan sakın kaçmayın çocuklar diye sıkı sıkı tembihleyen öğretmenlerimizin hizmet içi eğitim kılıfı ile şehirlerden kaçtığı bir ortamda sevgi ve kardeşliği tesis etmek elbette bize düşmektedir. Sınıfa girerken, kantinde otururken, sıra beklerken “rojbaş” diyerek selamlamanın günaydın/iyi günler arasında bir fark olmadığını gençlere anlatma görevini üstlenecek, siz AGD’li genç kardeşlerimize düşmektedir. Her zamankinden daha çok sağduyu ve kardeşliğe ihtiyaç duyulduğu zamanlarda elbette mücahademiz son genç kalıncaya devam edecektir.

 

YAZAR HAKKINDA
Ömer Yazgan
Ömer Yazgan
Bursa Yıldırım doğumlu. İlkokul ortaokul ve Lise öğrenimini İnegöl de bitirdi. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi fen bilgisi öğretmenliği mezunu. Kırşehir Üniversitesi eğitim programları ve öğretim bilimi üzerine yüksek lisans yapmaktadır. 6 yaşında gözlerini açtığı MGV'nin şimdi Genel Merkez Liseler Komisyonu Teşkilat Başkanlığı görevini yürütmektedir.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN