GÜNDEM

Güneşli Günler Yakın

Güneşli Günler Yakın
20.00

Dolmuştan indi. İhtişamlı bir bina vardı karşısında. Ağarmış saçlarını kaşıdı ve kendi kendine “Vay be! Bizim Recep neler yapmış böyle!” dedi. Recep’le Çeçenistan dağlarından tanışırdı. Omuz omuza savaştığı arkadaşıydı onun.  O dağlardan sonra hiç görüşmemişlerdi. Yıllar sonra arkadaşını görmek için bu ülkeye gelmişti.

20.45

Yılların vermiş olduğu yorgunluk, ağarmış bir tutam saç ve garibanlıkla bakıyordu arkadaşına. Recep ise yüz bin liralık takım elbise ve sekreterleriyle karşılamıştı onu. Kısa sohbetten sonra Recep’e nasıl bu kadar zengin olduğunu sormuştu.

Recep taviz vererek zengin olduğunu söylemiş sonra da: “Bazen taviz vermek iyidir. “ diyerek devam etmişti konuşmasına.  Arkadaşı Recep’in bu cevabını beğenmiyor onun değiştiğini konuşmalarından anlıyordu.

 Çok geçmeden ona bir soru daha sordu: “Çeçenistan’da ikimiz beraber savaştık. Bu savaş için şimdi ne düşünüyorsun?”

Recep kaşlarını çatmış ve arkadaşının hiç beklemediği bir cevabı vermişti:

“Hata yaptık, Ruslara o toprakları vermeliydik.”

Bu cevaba çok üzülmüştü. “Yazık! Sen nasıl olur da böyle bir cevap verebilirsin?” dedi ve Recep’in yüzüne bir kâğıt fırlattı. Bu kâğıtta kaldığı otelin adresi yazıyordu. ”Al! Kendini bulmak istersen gel.” diyerek odadan çıktı ve otele doğru yürümeye başladı.

21.30

Odasına girdiğinde hala Recep’i düşünüyordu.  Uyuyarak unutmak istiyordu her şeyi. Bir süre sonra da sızmıştı.

01.05

Uykudan birden bire uyandı. Ayak seslerini duymuştu anlaşılan. Uzandığı koltuktan ayağa kalktı ve hızlıca pencereye koştu. Pencereden dışarı baktığında onları gördü. Polisler. Ardından kapıya doğru yöneldi. Sesleri iyice dinledi. Apartman koridoruna yayılan o postal sesleri artık yakından gelmeye başlamıştı. Belinden silahını çıkardı. Ve gülümsedi.

Tekrar pencereye koştu. Perdenin altından usulca etrafı süzmeye başladı. Dışarısı kalabalıktı. Yeterli mermisi de yoktu. Önce bir dua etti rabbine. Sonra yıllardır dostu olan silahını öptü. Ve ilk hamleyi bekledi. Ama bu bekleyiş uzun bir bekleyiş olacaktı onun için.

Postal sesleri kesilmişti. Yaklaşmışlardı.

Pencerenin altında pusmuş bir şekilde elinde silahla beklerken eski günleri hatırlamaya başlamıştı. Adı Covhar’dı. Bu adı duymayalı ne kadar da uzun bir süre olmuştu. Savaştan önce resim öğretmeniydi. Daha genç diyebileceğimiz bir yaştaydı o zamanlar. Mavi gözlü bir kızı ve onu daima bekleyen bir eşi vardı. Savaş başladıktan sonra öğretmenliği bırakmış mücadeleye katılmış eşine sabır kızına ise boyalarını bırakmıştı.

Savaşın yoğun olduğu zamanlardı ama bazı günler çatışmaların durduğu anlar da olurdu. Hatta bazen ailesini bile görürdü bu günlerde.  O günlerden birinde kızının yapmış olduğu resimleri gördü ve ona  “Güneşli günler yakın kızım.”  dedi. Gerçekten de ailesi için güneşli günler yakındı. Rus askerlerinin sivillere yönelik yapmış olduğu bir baskında eşi ve mavi gözlü kızı için güneşli günler gelmişti artık.

 

21.10

Covhar gittikten sonra televizyonlar da bir haber gördü Recep. Haber de üst düzey yöneticilerin Ruslarla anlaştığını, ülkelerinde bulunan Çeçen askerlerinin Ruslara verilmesi halinde büyük yatırımların yapılacağı söyleniyordu. Covhar’a kızgın olan Recep kâğıda baktı. Ruslarla yapabileceği ihracatları düşündü… Eline telefonu aldı ve…

“Alo! Bir ihbar da bulunacaktım...”

01.07

Kapıya vuran polisler. Ve bağırışlar. Teslim ol!

Teslim ol seslerini duyuyor ama o; onu nasıl bulduklarını düşünüyordu. Adresimi sadece o biliyordu dedi kendine. Çeçenistan’da özgürlük için beraber savaştığım Recep biliyordu. Sonra yüreği yanmaya başladı. Eskilerden kim varsa ya mezarda ya da yanlış taraftaydı. Bir silahı kalmıştı, ama onu kullanmanın ne yeri ne de zamanıydı. Silahından da vazgeçti ve kapının kilidini kaldırıp, yatağın karşısındaki koltuğa oturdu. Dışarıdaki sesi delen bir ses ile "kapı açık" diye bağırdı, mezarda olamamanın acısıyla teslim oldu.

Dünya da ki insanların bir kısmı; mevki, makam ve para için inandıkları değerleri bırakıp gitse de bu dünya mutlaka bir gün değişecektir. Güneşli günler yakın sevgili okur yeter ki biz dertlenelim, düşünelim, anlatalım, dinlemiş olanlara da bir kere daha anlatalım…

Rahman diyor ki: “Hikâyeyi onlara anlat umulur ki düşünürler.” (A’raf Suresi 176.)

ÖNCEKİ YAZI YAŞAMA HAKKI
YAZAR HAKKINDA
Harun Katırcılar
Harun Katırcılar
Doğumundan önce milyarlarca ölüm gerçekleşti dünya da. Doğduktan sonra da devam etti ölümler... Ölümleri anlayamadığı yaşlarda biraz büyüyeyim derken hemen "okul" dediler ona. 7- 22 yaşları arasında ayaklarını yere sürüye sürüye gitti, insanların okul dedikleri yere. Gençliğinin en güzel yıllarını Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve Müslüm Gürses sevgisiyle yaşadı. İnsanları anlaması için 2 yıl yurt başkanlığı görevi verildi ona AGD Samsun Üniversite Komisyonu tarafından... Şuan ise üniversite komisyonunda Allah rızası, garipler, yetimler ve çocuklar için çalışmaktadır.. Kendisi kitapları çok sevmiştir ama Lanetli Sınıf kitabını çok başka sevmiştir. Halen soğuk, efkarlı geceler de Lanetli Sınıf kitabını okumaktadır...
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN