KÜLTÜR SANAT

Güzel

Güzel
Gündelik hayatta en çok kullandığımız kelimeler arasına girer “güzel” kelimesi. Tabii hayata bakış açımız da bu kelimeyi kullanıp kullanmama hususunda oldukça etkin rol oynar. Mesela yağan yağmur, bir evsiz için ya da pamuk tarlası olan birisi için, hele hasat zamanı yağarsa, kötü olabiliyor ancak bir şemsiye satıcısı için o an ondan daha güzel bir şey olmayabilir. İşte bu ve buna benzer durumlarda bazen kelimelerden ziyade o an yaşamakta olduğumuz duygu durumu önemli hale geliyor.

Peki, güzel kelimesi yeni mi icat oldu? Eğer güzel denilen şey yeni icat olduysa güzel kelimesi de ortaya yeni çıkmıştır denebilir. Ancak güzelin karşıtı olan çirkin ne zamandan beri varsa; o zamandan beri güzel olan da karşısında durmaktaydı. Laf kalabalığından sonra birazda kökenine inelim bu kelimenin.

Kelimemiz isim ve zarf anlamlarına gelecek şekilde kullanılsa da genellikle sıfat olarak karşımıza çıkıyor. Yani biraz önce bahsettiğimiz duruma uygun bir şekilde, güzel olan, güzel olma niteliğine sahip olan bir şey varsa, o kelimenin başına ya da sonuna “güzel” sıfatı gelmekte. 

Eski Türkçede “körk/körük/körklü” gibi kelimelerle ifade edilmiş bir müddet. Daha sonra “Gözel” olarak kullanılmaya başlanmış. Sonra da ünlü daralmasına uğrayarak günümüz halini almış. Bugün Türkiye’nin pek çok yerinde “güzel” yerine “gözel” denilmekte. Özellikle Akdeniz ve Toros Dağları üzerinde yaşayan insanlar tarafından bu şekliyle kullanılmakta. Daha da derine inersek göz+el > kör+el diye inciğine cıncığına ayrılabilir. Burada şimdi şuna dikkat çekmek istiyorum, meseleye güzel bakacaksak eğer: Göz+el dediğimizde göz bildiğimiz göz, yani görmek anlamında karşımıza gelmekte. Sondaki -el ise fiil ancak biz bunu gelin de insan uzvu olan el olarak düşünelim. Göz+el. Bu şekilde düşününce ne kadar anlamlı oldu değil mi? “Göze ve ele uygun düşene güzel denir’’ desek çok mu yanlış demiş oluruz? Belki de gerçekten öyledir. Bize böyle güzel geliyorsa ve güzel dediğimiz şey göreceli diyorsak güzel gördüğümüz şeyleri “el”imizden almalarına izin vermemek gerekli.  Gözel denebiliyorsa “gözgönül” de denebilir mi mesela? Varsın birileri böyle saçmalık olmaz desin. Güzel bakan güzel görür demeyeceğim sadece. Anlatmaya çalıştığım, kelimelerin bir derya deniz barındırdığı hususudur. 

Gelin bakalım başka ne anlamlarda bu kelimeyi kullanıyoruz;

Mesela göze ve kulağa hoş gelen: Güzel kaşlarının arasında incecik bir çizgi belirmişti. (Tarık Buğra)

İyi etki bırakan, takdir uyandıran: Güzel huy, güzel fikir, güzel görüş.

Hava için: Hava çok güzel

Çekici, cazip kimse: Güzelsiz yaylaya konup göçülmez. (Karacaoğlan)

İyi, hoş, âlâ: Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler. (Erzurumlu İbrahim Hakkı)

İstenilene uygun şekilde: Güzel güzel yemeğini ye.

Bu ve buna benzer daha onlarca anlama gelmekte. Dilimiz o kadar zengin bir anlatıma sahip ki kelimeleri ne yana çekersek çekelim bir anlama büründürebilmekteyiz. Özellikle ülkemizde bunun örnekleri, siyasiler ya da bir takım topluma yön verme gayesi güdenler tarafından kimi zaman kasıtlı olarak kimi zaman bilinçsizce uygulanmakta. Kelimelere hangi anlamı yükleyeceğimiz konusunda bir özgürlüğe sahibiz. Hatta bunu kelimenin hiçbir harfini değiştirmeden bile yapabiliyoruz. Üslubumuz can vermekte kelimelere.

Örnek mi istiyorsunuz? O zaman aşağıdaki cümleyi vurgulu şekilde okuyunuz.

“Hadi canım bu metin mi güzel şimdi?”

YAZAR HAKKINDA
Cihat Kara
Cihat Kara
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN