FİKRİYAT

Helvadan Rozet

Helvadan Rozet
Nebukadnezar, Nemrut, Marduk, ve Firavun… Bunların ortak özelliği kral olmaları değil, aynı zamanda rablık iddia etmiş olmalarıdır. Peygamberler tarihine baktığımızda ya kendi kavimleriyle mücadele ettiklerini ya da krallara karşı bir direniş başlattıklarını görürüz. Eski inançların hemen hepsinde İlah Krallar mevcuttur. Eski Türk geleneklerinde de bu anlayış görülür. Kut İnancına göre hükümdara yönetme gücü Tanrı tarafından verilmiştir ve hükümdar, Tanrı tarafından kutsanmıştır. Hükümdarlar, halkı hep kendi dinleri üzerine yönetmişler. Konstantin’in  Hristiyanlığı seçmesiyle beraber, Hristiyan nüfus hızla yayılmaya başlamıştır mesela. Halkın çoğu güçten yana tavır koyup yaşamını sürdürebilmenin telaşında olmuştur. Bugün de hala Afrika kabilelerinde Kral Tanrılar görebiliyoruz. Hala onlar adına kurbanlar kesiliyor ve bir kraldan çok ilah olarak saygı duyuluyorlar. 

Son yüzyıl, dünya tarihinin alışılagelmiş yönetim biçimini yıkmıştır. Tanrının kutsadığı krallar yerine artık halkın kutsadığı yöneticiler iş başına getirildi. Güç tanrıdan değil doğrudan doğruya halktan alınacaktı bundan sonra. Şekil değişmişti ama yöneticiler yine sorgulanmıyordu. Ömer bin Hattab cahiliye devri ile ilgili iki anısını anlatır. Yolculuğa çıkarken kendilerini koruması için helvadan putlar yaptıklarını ve acıkınca da o putları yedikleri günler aklına geldikçe, çok güldüğünü söyler. Arkasından da, itibarı uğruna kızını diri diri toprağa gömdüğü günler aklına geldikçe ne kadar çok ağladığını ifade eder. Peki, şimdi neler gömülüyor itibar uğruna? Herkes birbirini sandığa diri diri gömme derdinde. “Sandıklara gömeceğiz” sloganlarının çıkış noktası cahiliye itibarından başka bir şey değildir. Yıllar sonra bu duruma ağlayacak gibi de durmuyoruz hiç. İnsanlar kendi elleriyle onlara her şeyi verecek olan parti lideri yaratıyor, ekonomi biraz bozulup acıktıklarında ise onları yemekte bir beis görmüyorlar. Ey insanlar! kendi ellerinizle yaptığınız parti rozetlerine tapmayınız. Hesap günü onlardan size ne bir destekçi ne de bir şefaatçi bulamayacaksınız!

Partizanlık uğruna yeni bir din ihdas ediliyor bilinçli ya da bilinçsiz. Parti binaları mescid tutulmuş, sadakalarsa üyelik aidatı olmuştur. Parti tüzükleri kutsal metinler halinde okunuyor, mübarek salı günleri meclis kürsülerinden. Bütün tüzüklerin bir diğerini nesh etmek için yazılmış olduğuna inandırılıyor halk. “Biz de eski tüzükçüyüz ama artık onlar bitti” söylemleri günden güne çoğalıyor. Yeni bir peygamber gelmeyeceği için, insanlık kurtuluşu yeni tüzüklerde arıyor. 

Partizan dininin cenneti, iktidar olmaktır. Onlar iktidar cennetinde, düşündükleri her şeyin nimet olarak bir anda önlerine gelmesini isterler. İlçe teşkilatından başlar, basamak basamak bakanlığa kadar yükselir bu dinin cennet mertebeleri. Bu dinde kurtuluşa ermek yalnızca bir sınıfın tekelindedir. Başka bir parti hakkında olumlu yorum yapmak şirk olarak kabul edilir. Ayrıştırma ve kutuplaştırma ameli en mühim ibadetlerdendir. Parti liderleri her gün birbirine söverek, zikirlerini gerçekleştirirler. Seçim seçim büyüyen bir cennet işte böyle onları bekler.

Partiler din olmamalı. Musa için “Asa”, Nuh için “Gemi”, Yusuf için “Rüya” ne ise halk için de parti bu olmak zorundadır. Asaya taparak değil, asayla denizi yararak kurtuluşa erilebilir ancak. Gemiye taparak tufandan kurtulamayız. Gemi, bizim için kurtulmanın aracıdır. Rüya tabirleri bizi zindandan kurtarmaz, zindandan kurtulmaya bir vesiledir bizim için rüyalar. Rüyası olmalı bir insanın. Bütün insanlığı dünya zindanından kurtaracak bir rüya. İşte o zaman, gerçek manada cennet serilir ayaklarımıza.

ÖNCEKİ YAZI ÇOK SIKILIYORUZ
YAZAR HAKKINDA
Süleyman Mücahit İyiyolbulan
Süleyman Mücahit İyiyolbulan
Genç İstikbal Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN