GÜNDEM

İnananlar Daima Muzafferdir

İnananlar Daima Muzafferdir
İnsanlık, varlık âlemine indiğinden beri daima bir şeyler için çabalamış, bir şeyler elde etmek için uğraşmıştır. Amaçladığı şeyleri kazandığında mutlu olmuş, başarısız olduğunda ise çöküntü yaşamıştır. Bu kazanma sürecinde maddi amillerin etkili olduğu kadar manevi etkenlerin de önemi yadsınamaz. Nasıl ki imkân dâhilinde paranın, yoldaşın etkisi büyük ise sabrın ve manevi bir koruyucu kollayıcının da etkisi çok büyüktür. Nitekim inancımıza göre elde ediş, bazen hakkımızda hayırlı olmayabileceği gibi bazen de kaybetmek hakkımızda hayırlı olabiliyor. Bunu ancak ilerleyen zamanlarda anlayabiliyoruz. Nice kazananlar vardır ki kaybetmiş; nice kaybedenler vardır ki kazanmıştır. Kur’an’da bu husus şu şekilde ifade edilmektedir: “Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysaki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için şerdir.” Onun içindir ki insanoğlu daima nefsinin arzuladığını değil, hayırlı olanı istemelidir.

Dünya denilen şu diyarda bir gerçek vardır ki o da daima çalışanların kazandığı gerçeğidir. Yani insan hayır olsun şer olsun ne için çaba gösteriyorsa mutlaka kazanacaktır. Bu belki uzun bir zaman periyodunu da kapsayabilir, hemen de olabilir fakat mutlaka olacaktır. Bu gerçek, Kur’an’ı Kerim’de şu şekilde geçmektedir: “İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır.” Bu Allah’ın adaletinin bir göstergesidir. Nitekim öyle olmasaydı Allah’ın düzeni yeryüzünde daimi bir hâkimiyet kazanırdı, Müslümanlar ne zaman gevşedi, ne zaman dünyalık peşine düştü, ne zaman “bana ne” demeye başladı işte o zaman şer güçleri zafer üstüne zafer kazanmaya başladı. Biraz önce demiştik ki mutlak kazanç zaman alabilir, belki de uğruna kazanmak için savaştığımız dava biz hayattayken zafere ulaşmayabilir; bu sebeple denmiştir ki bizler zaferden değil, seferden yani çaba göstermekten sorumluyuz. Zafer için de tek yürek olmak gerekir, azınlığın çalışması pek bir mana ifade etmez. İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy şu beyitle bu gerçeğe vurgu yapmıştır:



“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez,

 Toplu vurdukça sineler, onu top sindiremez.”

Bu sebepledir ki zafer için her bir fert üzerine düşeni yapmalı, zafer yolunda üşengeçlik yapmamalıdır.

Zaferler elde etmiş topluluklara ve ya kişilere bakıldığında karşımıza çıkan en önemli özellikleri inançtır. İnanmak... İnanç olmadan bir davanın kazanılması asla düşünülemez. İnanç, bir davanın yapı taşıdır. İnançla birlikte bir de çaba varsa o dava mutlaka zaferi elde eder. İslam’ın ve Müslümanların dünya muvazenesinde hakir görülmesinin sebeplerinden bir tanesi de budur: İnançsızlık. “Avrupa bizden gerek teknolojik gerekse içtimai olarak ileride, biz Avrupa’yla asla yarışamayız, onları geçemeyiz.” düşüncesi maalesef ki çoğu Müslümanda hakimdir. Oysa ki bizler Allah tarafından desteklenmekteyiz, onlardan öndeyiz lakin inanç ve çaba Allah’ın desteği kadar önemlidir. Bedir Savaşı’nda, kendilerinin üç katı büyüklükte olan ve Müslümanlardan daha donanımlı teçhiz edilmiş düşmana karşı Müslümanlara zafer kazandıran şey inançtır. Allah’a olan inanç...

Avrupa medeniyeti tarihte birçok topluluğu- ki aralarında çoğu Müslüman topluluklardır- emperyalist inançlarının bir gereği olarak sömürmüştür. Aslında sömürdüğü yerlerdeki insanları güçsüz oldukları için değil, diğer Müslümanların “bana ne’cilikleri” ve tembellikleri yüzündendir. Bunların sebepleri arasında birçok şey zikredilebilir ama en dikkat çeken özellikler bunlardır. Mesela bu hususta karşımıza çok ilginç bir kişilik çıkmaktadır: T. E. Lawrance. Kendisi; İngiliz diplomatı, ajan ve İngiliz ordusu mensubudur. I. Dünya Savaşında Araplar arasına fitne salarak Osmanlı Devleti’nden ayrılmalarının daha faydalı olacağı fikrini aşılamıştır. Nihayetinde tek lokma haline gelmiş, İngiliz Devleti’nin ve kardeşlerinin sömürebileceği birçok Arap devleti kurulmasına sebep olmuştur. Nitekim birçok devletin sınırlarını da kendi eliyle çizdiği tarih kaynaklarında aktarılmıştır. Lawrance, devletinin bekası için inançla vazgeçmeden çalışmış ardından çabaladığı şey zafere ulaşmıştır.

İslam davamıza gelecek olursak işimiz vaktimizden çoktur. Dünyalık derdine düşmüş, sekülerizme köle olmuş biz Müslümanların acilen ihyası gerekmektedir. Bunun için inançla ve azimle çalışmalı, Allah’ın dinine hizmet etmeliyiz. Nitekim İslam’a sarıldığımız müddetçe huzur bulur, felaha erebiliriz. Bunun için bize gerekli olan sadece inanç ve çabadır. O zaman İslam, olması gerektiği yere gelecek, Müslümanlar zulümden kurtulacak hatta İslam her yere huzur saçacaktır. Zafer, inanmışlarındır ve inşallah zafer yakındır.

YAZAR HAKKINDA
Mustafa Gülege
Mustafa Gülege
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN