EDİTÖR

İnancın Zaferi

İnancın Zaferi
1915 yılının Şubat ayında, I.Dünya Savaşı’nın en çetin cephelerinden birinde savaş başlamıştı. Binlerce insanın savaşın her yönünü yaşadığı, parçalanan insan bedenleri arasında şiddetin ve vahşetin insanın aklını başından aldığı, direncin ve inancın birçok farklı etkenle sınandığı bir ortamda toplam 900.000’e yakın insan süngü süngüye savaşmıştı. Elbette Çanakkale Savaşlarından Bahsediyoruz. Diğer bir deyişle ecdadımızın yedi düvele meydan okuduğu ve I. Dünya Savaşı’nın en şiddetli cephelerinden biri olan Çanakkale Cephesi’nden  bahsediyoruz. 

Çanakkale ve İstanbul Boğazları stratejik açıdan önemli olan,  Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan iki önemli boğazdır. Aynı zamanda İstanbul Boğazı’nın anahtarı da Çanakkale Boğazı’dır. Savaşından başından beri hem İtilaf hem de İttifak Devletleri, gerek Osmanlı Devleti’nin jeopolitik üstünlüğünden gerekse de demografik üstünlüğünden yararlanmak için kendi taraflarında savaşa girmesini istiyordu. Osmanlı Devleti ise savaşa o zamanın hızlı gelişen ülkelerinden biri olan Almanya tarafında girmeyi seçmişti. Savaş başlamış ve Osmanlı bir anda birçok cephe açmıştı. Bu cephelerden en önemlisi ise Çanakkale Cephesiydi. Çanakkale Savaşları Kara ve Deniz Savaşları olmak üzere ikiye ayrılır. İtilaf Devletleri savaşı kara harekatına gerek kalmadan, deniz harekatı ile bitirmeyi planlıyordu. Güçlü ve seri top atışı ile boğazı yararak İstanbul’a yol almak veya en azından birliklerini Osmanlı ordusunun arka tarafına geçirmek istiyorlardı. Aslında strateji iyiydi, Osmanlı ordusu gibi kara savaşlarında büyük bir üne sahip bir orduyla uzun kara mücadelesine girmek yerine, hızlı ve güçlü bir darbeyle boğazı yarmak ve içerilere ilerlemek daha mantıklıydı. Yüksek ihtimalle bütün bu hesapları  içinde unuttukları bir tek şey vardı! Allah’ın inanlara olan yardımı. Eğer Nusret’in döşediği mayınlar ve Seyit Çavuş’un tek başına kaldırarak sürdüğü top mermisi olmasaydı, İtilaf Devletlerinin deniz stratejisi işe yaramış ve savaşın seyri bambaşka bir noktaya dönmüş olabilecekti, ancak Allah’ın inananlara olan yardımı ile İtilaf Devletleri hem kara hem de deniz savaşlarında geri çekilmek zorunda kalmışlar ve Çanakkale’yi terk etmişlerdir.

Çanakkale, ecdadımızın her anlamda yokluk içinde mücadele ettiği ama direnmekten vazgeçmediği bir cephedir. Ecdadımız bu yokluk içerisinde, yedi düvelin güçlerine karşı mücadele etmiştir. Nesiller boyunca örnek alıp örnek olarak anlatacağımız bir destan yazmışlardır. Bize sadece üzerinde yaşayacağımız bir toprak değil, zulme ve zalime direnme ruhunu da bırakmışlardır. 

Ruhları şad olsun! 



Sevgili okur! 

Yine bu ay senin için elimizden geldiğince güzel bir sayı hazırlamaya çalıştık. Çanakkale Zaferi’nin 105. Yılındayız ve bu yüzden bu ay gündemimizde Çanakkale Zaferi var. Bilim ve Teknoloji’de kripto bilimini ve Schrödinger’in kedisini ele aldık eminim okurken her ikisini de çok heyecan verici bulacaksın.  Kültür & Sanat editörlüğümüz yine birbirinden güzel hikayeler, gezi, müzik ve sinema köşeleriyle seninle. Umarız okurken keyif alırsın.

Selam ve dua ile, iyi okumalar!

YAZAR HAKKINDA
Enes Yıldırım
Enes Yıldırım
Genç İstikbal Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN