FİKRİYAT

İstanbul’u Yenmek Vatandaşlık Görevi Mi?

İstanbul’u Yenmek Vatandaşlık Görevi Mi?
Tarihin çeşitli dönemlerinde köyde ya da kentte yaşamak toplumun genel ‘güç’ ve ‘güzel hayat’ kavramıyla alakalı olmuştur. Örneğin, orta çağ Avrupa’sında, bugünün aksine, toprak sahibi olmak bireyi daha güçlü kıldığından köylerde ya da kırsalda yaşamak toplum tarafından daha çok tercih edilmiştir. Günümüzde ise dünyada hakim olan medeniyet anlayışı, güzel hayatı sadece toprak sahibi olmaktan ibaret görmediği için şehir yaşamı daha çok tercih edilir olmuştur. 

Göçün ne için yapıldığından bahsettikten sonra, göçün kişi ve toplum üzerindeki etkileri hakkında düşünelim. Göç, sadece bir ya da birkaç kişinin gerçekleştirdiği, toplumun genel yapısını etkilemeyen bir fiil olsaydı, üzerinde durmamızın çok da anlamı olmayabilirdi. Ancak görebiliyoruz ki, özellikle son birkaç on yılda gerçekleşen ülke içi göçler, gerek toplum yapımızı gerekse toprak yapımızı ciddi manada etkiliyor.

Bir yerden başka bir yere göç edenler, gerekli gördükleri eşyalarını, ruh kimliklerini, geleneklerini ve yaşam tarzlarını da heybelerine sıkıştırırlar. Komşuluk ilişkileri, gündelik yaşam, hatta çocukların sokak oyunları… Sonra, güzel bir hayat hayaliyle yola revan olunuyor.

Köyünü bırakan ya da bırakmak zorunda olanlar, yeni bir hayata yani şehre geldikleri zaman ilk şoku otogarda yaşıyorlar. Kentin kalabalığı, büyüklüğü, hengamesi, onlara bir ‘hoş geldiniz ama hoş kalmayacaksınız’ der gibi. Kentin hengamesi, bir hortum gibi geliyor ve göç edenleri de kapıveriyor. Hortum fırtınası dindikten sonra, geriye ahlak ve samimiyet enkazı bırakıyor. Kentteki ilk yıllarda yaşanılan kimlik krizi de bu fırtınanın habercileri. ‘Köyden indim şehre’ filmindeki otobüs sahnesini hatırlayalım. Topluluk içinde yüksek sesle ve argo konuşan 4 göçmen. Ya da kent kıyafetiyle köylü kıyafetinde orta yolu bulmak isteyip de ikisi de olamayan anneler. Süreç nasıl mı ilerliyor? Göç eden anneler, köyden gelirken getirdikleri ‘komşuluk’ anlayışlarının basit bir ütüden daha kullanışsız olduğunu görüyor. Babalara ise ‘helal kazancın’ ve  ‘dürüstlüğün’ kent sözlüğündeki karşılığının ‘enayi’ olduğu teori ve pratikte gösterilince, bu anne-babalar da getirdikleri ‘değerleri’ rafa kaldırıyor. Göç eden, kente mağlup oluyor. ‘Seni yenicem İstanbul’ diye başlayan nice serüvenler gördük, Boğaz’ın martılara yem olan. İstanbul’u yenmek vatandaşlık görevi mi?

Giden ile kalanın durumu sorulursa; giden yalnızdır, kalan yapayalnız. Kentte kendi benliğini kaybeden insan ilerleyen süreçte yalnızlaşıyor. Ya kalan topraklar? Anadolu’da köylerin satılığa çıkarılması artık alıştığımız bir durum. İnsansız köyler, sadece korku filmleri için kullanılıyor. Fakat bizim yalnız kalmak pahasına yapayalnız bıraktığımız toprakları bizden daha çok sahiplenenler de olmuyor değil. Bizim beton konserveler yani binalar için terk ettiğimiz Yozgat’ı neden yabancı yatırımcılar daha çok sahipleniyor? Google çok uzakta olamaz, bi sorun derim. 

Belki 20. ve önceki yüzyıllar için bunu pek söyleyemeyiz ama bugün için göç, insanın toprağı betona tercih edişi oldu. 7 saatlik uykuya rağmen işe asık suratla giden insanlar merak konusu olmuyor. Toprak vücudun elektriğini alırmış, bu gerçekten doğru. Toprağı bırakıp betona, demire, dumana ve plastiğe gidenler, insanlığını unutur oldu. Affetmek bile ne uzak bir fiil artık bize. İnsan topraktan yaratıldıysa, topraktan niçin kaçıyoruz? Hammaddemiz toprak değil mi? Topraktan uzaklaştıkça, insanlığımızdan da uzaklaşmıyor muyuz? Topraktan uzaklaşınca bir de zannediyoruz ki toprağa hiç dönmeyeceğiz. ‘Şehir’ inşa ettiğini iddia eden ağa oğulları neden bu şehirlere mezarlık koymuyor?

YAZAR HAKKINDA
Enes Malik Yılmaz
Enes Malik Yılmaz
İstanbul'da doğdu. Doğduğu şehrin karmaşası içinde büyüdü. İlk ve orta öğrenimini hala tamamlamadığını düşünüyor. Liseyi İstanbul, Eyüp'te bitirdi. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi. Arkadaşı vasıtası ile tanıştığı ve Necmettin Erbakan'ın cenazesinde idrak etmeye başladığı Mili Görüş'te mücadele etmeye çalışıyor.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN