GÜNDEM

Kayıp İnsan

Kayıp İnsan
Zaman, varlığından emin olduğumuz fakat kıymetini bilmediğimiz adeta bir kuş misali avuçlarımızın arasından uçup giden geleceğimiz. Kendi geleceğini çalan fakat bunun farkında olmayan insan. İnsan; zaman. Hele bir zamana sahip çıksak neleri değiştiremezdik ki? Şeytanın herhalde bizden çaldığı en değerli şey. Vaktini boşa harcatarak insanı iğfal ediyor ve bu suretle hak yoldan ayırıyor. Bizi bizden alıyor. 

İmamı Razi, pazarda buz satan bir adamın ‘’sermayesi eriyen bu adama merhamet edin!’’ diye bağırdığını duyar ve ‘’Şüphesiz, insanı sonsuz huzura erdirecek olan zamanın tıpkı buz gibi insanın hayatından eriyip giden bir sermaye olduğunu o zaman anladım’’ der.

Cennet teminatımız ve belki de cehennem sebebimiz zaman.

Ne kadar garip mahluklarız. Ömrümüzün kısa olduğundan yakınır, sonsuza kadar yaşamak isteriz fakat vaktimizi nasıl boşa harcasak, günlerimizi bir an evvel nasıl geçirsek diye birbirimizle yarışırız. En büyük imtihan meselesi. İsraf sözcüğünü duyunca ilk akla gelmesi gereken. Belki de günümüzde, eş anlamlısı. Her gün bir adım öteye gitmek için mücadele edeceğimiz yerde televizyon ve telefon karşısında geçirdiğimiz manasız saniyeler, dakikalar, saatler, günler, aylar, yıllar ve toplamında ömürler.

Herkes günde 1 saatini boşa geçirse ki çok daha fazla ve insanın ortalama 60 yıl yaşadığını farz edersek yılda 365 saatten 60 yılda 21 900 boş saat yapar. Bu da yaklaşık olarak 913 güne yani 2.5 yıla tekabül eder. İyimser yaklaşımlarla vaziyetimiz ortada. Anın hesabını veremeyecekken…

Kendi kendimizi yitiriyoruz. Biz zamanı değil adeta zaman bizi içinde kaybediyor ve kim olduğumuzu, niçin burada olduğumuzu unutmuş bir şekilde ölmeye devam ediyoruz. Veya ölü bir şekilde yaşamaya.

Gelin, bir devrim yapalım. (Öncelikle elindeki o telefonu yavaşça yere bırak ve teslim ol dostum.) Kendimizden başlamak üzere tüm dünyayı kuşatacak ve Yeni bir dünya hayallerimizi hayalde bırakmayacak bir devrim. Müslümanlar için yenilmişlikten ve sömürülmekten kurtuluşun belki de tek çaresi.

Evet,  Saatleri Ayarlama Enstitüsünü yeniden kuruyoruz. Saatleri olmayanlara saat vereceğiz, bozulmuş veya ayarı kaçmış saatleri ayarlayacağız demiyorum. Bizim işimiz her an kaybolan ömürlerimizi bulmak olacak. Birbirimizin elinden tutup boşa geçirdiğimiz bir saniyenin bile hesabını veremeyeceğimizi anlatacağız. Etrafımıza zaman şuurunu vereceğiz. Saniyenin değerini bilen Müslümanın ancak ve ancak Allah’ın istediği İslam’ı yaşamaya aday olabileceğinden bahsedeceğiz. Çalışmak ve tefekkür etmek varken üzerimizdeki bu uyuşukluk neden? Niçin ayağa kalkmıyoruz? Deyip silkelenecek ve silkeleyeceğiz. Allah aşkına arkadaşlar biz ne yapıyoruz?  Allah bile İmam-ı Şafi’nin Kuran’ın tamamı olmasaydı tek başına o sure yeterdi dediği As-r Suresinde zamana yemin ederken biz kim oluyor da bu konuda bu kadar cömert davranabiliyoruz. Bir an dahi olsa bunu düşündük mü? Allah’ım bana verdiğin ömrü ben nasıl ve nerede harcıyorum? Ne olur bizleri affet. Bu yaşa nasıl geldik biz? Göz açıp kapayıncaya kadar dedikleri şey ne kadar da doğru imiş.

Yunus, 

Sular hep aktı geçti - Kurudu vakti geçti

Nice Han, nice Sultan – Tahtı bıraktı geçti

Dünya bir penceredir – Her gelen baktı geçti.

Diyor. Biz de Şuandan itibaren, pencere kapandıktan sonra pişman olacağımız şekilde çok değerli saatlerimizi çarçur etmeye son veriyoruz. Çünkü Hayat İman ve Cihattır sözü bunu gerektirir. En azından sözün sahibinin hayatını bir nebze de olsa anladıysam, bu sözü ben bu şekilde anlamlandırıyorum. Yoksa hayaller İman ve Cihat, hayatlar Facebook, Twitter ve Instagram… oluyor Allah muhafaza.

Son söz : Ahmaklar, zamanı nasıl öldüreceğini, akıllılar ise nasıl kazanacağını düşünür. (Emile Alain)

 

ÖNCEKİ YAZI BENDE Kİ SANA
YAZAR HAKKINDA
Kadir Özdemir
Kadir Özdemir
Kadir özdemir. Karli bir Kadir gecesinde Bursa'da dünyaya geldi. Ortaokul ve lise yıllarını amatör futbol oynayarak geçirdi.Futbol, hayatında hala önemli bir yere sahip. Okumaya dayısının hediye ettiği Ömer seyfettin hikayeleriyle başladı.O günlerden beri çok yönlü bir kütüphaneye sahip olmayı hayal ediyor. Yazmaya lisedeki edebiyat öğretmeninin teşviki ile başladı. Sıkı bir Onur Ünlü, Murat Menteş ve İsmet Özel hayranı. İhsan Oktay Anar kitaplarında aradığı lezzeti buldu. Neşet Ertaş dinlemeye ve Yeşilçam filmlerini tekrar tekrar izlemeye bayılır. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce İşletme bölümü öğrencisi. İzmir'e yolunun düşmesinin hayatının dönüm noktası olduğunu ve şiirsiz olmayacağini düşünüyor...Onun için dünyayı değiştirecek tek şey Allah'ın adıyla okumak.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN