GELİŞİM

Kırılmasın Düşlerimiz Diye

Kırılmasın Düşlerimiz Diye
Merhaba, ben A sadece biz’den biri. Girdiğim/iz her ortamda aynı şeyler konuşuluyor. (Anahtar kelime(ler): Ortadoğu, İran, Türkiye, Şia, Vahhabiler, Işid, mezhebimiz, mezhepleri, mezhepler.) Koca bir coğrafya kana bulanıyor ve sık sık aynı kelimeyi duyuyoruz; “mezhep”.

Biz de tekrar etmeye başlıyoruz; “hep bu mezhepler!.” Peki mezhep denen şeyin ne olduğunu, İslam medeniyetindeki fonksiyonunu, bireyin kimliğindeki yerini, nereden çıktığını, nasıl kurumsallaştığını, sınırlarını, çapını hakikaten biliyor muyuz? Bunun eğitimini aldık mı, abilerimiz ablalarımız hiç bahsettiler mi İmamiyye’den Zeydilik’ten İbazilik’ten? Onlar biliyorlar mıydı?  

Çocukken her birimiz Müslümanları kolayca birleştireceğimizi hayal ettik; çünkü hepimiz aynıydık, paylaşamadığımız ne vardı ki? En kötü birkaç taviz verir, bir yerimiz kanayınca abdest almazdık, olur biterdi. –Fena da olmazdı hani.- Müslümanlar arasındaki en büyük ihtilaf bu değil miydi zaten? – Çorap üstüne mesh etme meselesi için söz veremezdik ama o da halledilirdi, yeter ki gönüller bir olsun.-

Büyüyünce dehşete kapıldık haliyle. Coğrafyamıza bir baktık, çeşit çeşit adamlar var. “Kim bu adamlar?” dedik, “Bunların rengi bize yakın ama tonlarımız epey farklı”. Neden sonra zor geldi öğrenmek, “neyse ne” dedik.. Zannettik ki biz gözümüzü kapatırsak yok olacak milyonlarca insan. Zannettik ki 40 kere çağırırsak gelirler; anmadık isimlerini.

İşin bu kısmı “ilgi meselesi kardeş, merak eden açar okur” sihirli formülüyle halledilebilirdi. Bence de alsın okusun. Amma bir de ne görelim; her birimizin zihninde Şia’ya, Mutezile’ye, Ehl-i Sünnet’e, Alevilere biçilmiş birer kaftan var. Çoktan etiketleri yapıştırmış, fiyatları belirlemişiz.

İşte tam da bu noktaya dikkat çekmek için buradayım. Hiç düşündük mü bu kaftanları kimin biçtiğini? Hakkında adamakıllı bir şey okumadığımız, aralarında yaşamadığımız, neye inandığını, ne yiyip ne içtiğini, çocuğuna hangi masalları anlattığını bilmediğimiz milyonlarca insana yapıştırdığımız o etiket nereden geldi? Neden hiç tanımadığımız insanlardan bahsederken kendimizden bu denli eminiz? Coğrafyamızdaki çıkar savaşlarını, iktidar mücadelelerini, kirli oyunları gördüğümüz halde her şeyin bir “mezhep savaşı” olduğu söylendiğinde hemencecik ikna olmamız nedendir? Milyonlarca insandan nefret etmemiz gerektiğini bize kim öğretti?

Çok fazla soru var ama hiç biri cevapsız değil. Sadece Rabbimize sığınıp, hakikate odaklanmamız gerekiyor, o kadar. “İşin aslını bilmeden” ümmetin üyelerine yapıştıracağımız her etiket bizi “yönlendirilmeye” ve “kandırılmaya” daha müsait bir hale getirebilir, getirecek ve de çoktan getirdi.

Önerim basit; işe mucizevi zihnimizde ufak bir temizlik yaparak başlayalım. Sağlam dayanaklardan yoksun etiketlerden kurtulalım. Vesselam.

YAZAR HAKKINDA
Zeynep Sena
Zeynep Sena
Genç İstikbal Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN