GELİŞİM

Konstantinopolis’ten İstanbul’a Bir Fethin Anatomisi

Konstantinopolis’ten İstanbul’a Bir Fethin Anatomisi
İstanbul! Medeniyetlere ev sahipliği yapmış, yıllar boyunca İslam’ın başşehri olmuş kadim şehir… Taşı-toprağı, suyu, denizi, tarihi kalıntıları, camileri, medreseleri gibi birçok doğal ve beşeri güzellikleri ile karşımıza çıkan; öneminden geçmişte olduğu gibi bugün de hiçbir şey kaybetmeyen mukaddes kent.

İstanbul denince aklımıza kim gelir dediğimizde, bu şehri İslamiyet ile şereflendiren II. Mehmed gelir. Nam-ı diğer Fatih Sultan Mehmed.

Peki, İstanbul nereden gelir, II. Mehmed kimdir? İstanbul, en eski medeniyetlerin oluştuğu ve ortaya çıktığı yer olan Anadolu’ya ve Asya’ya kapısını açan, iki kıtayı birbirine bağlayan Karadeniz ve Marmara denizi ile çevrili çok önemli stratejik bir şehirdir. Hem kara yoluyla hem de deniz yoluyla Avrupa’ya geçiş güzergâhıyla önemini ve stratejisini daha da arttırmıştır. Burası Kostantinapolis ismiyle önce Roma İmparatorluğu’nun daha sonrasında ise Bizans İmparatorluğu’nun başkenti olarak varlığını binlerce seneden beri sürdürmektedir.

İstanbul İslam tarihi açısından çok ama çok önemlidir. Buranın alınması hem iki kıtayı(Asya-Avrupa) birleştirecek, hem de Balkanlarda kurulacak hâkimiyet açısından Osmanlı Devleti’nin önünü açacaktı. Yıllar boyunca Bizanslı devlet adamlarının eziyetleri altında yaşayan Rum halkını esaretten de kurtaracak ve hem zulmü yok edecek hem de buranın İslam sancağı olmasını sağlayacaktı. Boğazlar alınarak Marmara, Karadeniz ve Akdeniz de hâkimiyet altına alınacak, buralarda fetihler ve ticaret yapılması kolaylaşacaktı. Burasının Müslümanların elinde olmadığı müddetince hiçbir zaman rahat olunmayacak ve fetihlerin önünde hep bir engel teşkil edecekti.

Ayrıca İstanbul’un feth edilmesi Müslümanlara ve Osmanlı’ya karşı çıkabilecek bir Hristiyan birliğini önleyecek ve onların hezimete uğramasını sağlayacaktı.

Genç- delikanlı, kendini bilen bugünkü tüm gençlerimize öncülük, rehberlik, liderlik edebilecek; yaşayışıyla bize örnek olacak bir sultanın varlığını ve bize bıraktığı mirası en iyi şekilde anlamalıyız. Henüz 12 yaşında, babası II. Murad tarafından tahtın yegâne varisi olarak başa geçirilen Fatih, çocuk yaşta olmasına rağmen büyük bir olgunluk göstererek sultanlığın hakkını vermiştir. Devlet adamlarından, hocalarından ve babasından aldığı ilhamla kendisini çok iyi yetiştirmiş ve 9 yıl sonra 21 yaşında İstanbul’u feth etme başarısına ulaşmıştır.

7 dil bilecek kadar büyük bir kültüre ve dehaya sahip olan Fatih, kendi zamanının en büyük devlet adamıdır. 1000 yıl süren Bizans İmparatorluğu’na son veren II. Mehmed, İslam tarihinde bu şerefe ulaşmak isteyen onlarca devlet adamının da hayaline erişmiştir. En önemlisi “İstanbul muhakkak feth olunacaktır. Onu feth eden komutan ne güzel komutan, onu feth eden asker ne güzel askerdir.” hadis-i şerifine nail olmuştur. Kendisini çok iyi yetiştirmiş, tarihinin ve zamanının en büyük toplarını döktürüp yaptırmış, düşman kalelerini yerle yeksan eden bu devasa topların mucidi olmuştur.

Mücadelesi, azmi, gayreti, inancı, dehası, bilgisi, kıvrak zekasıyla planlı ve programlı harekete girişerek kendisine güveniyle karar alıp uygulamaya geçmesi takdire şayandır ve bugün bu yaşayışıyla örneklik temsil edecek ve incelenecek bir kişiliğe sahiptir. 1048 Pasinler, 1071 Malazgirt, 1176 Miryakefalon, 1389 I. Kosova, 1396 Niğbolu, 1448 II. Kosova savaşlarının ortaya çıkardığı büyük zaferlerle İstanbul’un fethine girişen Fatih, yine atalarının zaferlerine zafer katarak büyük bir mücadele sonucunda İstanbul’u İslam beldesi haline getirmiştir. Kendisinden önce dedeleri zamanında başlayan şehir kuşatmalarını da kendisine örnek alan II. Mehmed, tahta geçtikten sonraki tüm mesaisini öncelik olarak İstanbul’un fethine hazırlamıştır.

Eğitim süreçlerinden geçerken, Amasya’da şehzadeliği zamanında, tahta hazırlarken hep fetihler üzerine ve bu kadim şehri almak üzerine hayaller kurmuş, bu minvalde hazırlık yaparak harekete geçmiştir. Fetih sırasında rum ahali üzerinde bıraktığı izlenim, merhamet, güzellik ve tevazu ile düşmanının bile kendisine hayranlık kazandırmasına vesile olmuştur. Rum alimleri ona “Romalılar ve Dünyanın İmparatoru” ünvanını vermişlerdir.

Nihayetinde bugün tüm gençlerimize örnek olacak Fatih (II. Mehmed);  53 günlük süren kuşatmadan sonra 29 Mayıs 1453’te şehre girerek İstanbul’u feth etmiştir. Fetihle beraber Ayasofya kilisesini hemen Cami haline getirmiş, İslamiyetle şereflendirmiş ve yıllar boyunca burada Müslümanların rahatça ibadet yapmalarını sağlamştır. İstanbul’un feth edilmesiyle Bizans İmparatorluğu tarihten silinmiş, Osmanlı Devleti devletten İmparatorluk haline gelmiştir. Orta Çağ (375-1453) kapanmış, Yeni Çağ (1453-1789) açılmış, Osmanlı Devleti’nin Avrupa’ya gidiş engeli kalkmıştır. Bu zafer Malazgirt zaferini geride bırakmış ve Müslüman milletine ait en büyük şereflerinden biri olarak tarihte yerini almıştır.

Bu fetihten güzel manalar çıkartmalı, şehitlerimizin kanıyla emanet bırakılan topraklarımıza ve bu kadim şehre sahip çıkmalı; yurt edindiğimiz bu toprakları ilelebet İslam beldesi olarak muhafaza etmeliyiz. Tarihimize, kültürümüze, inancımıza, dinimize ve topraklarımıza göz diken düşmanlara karşı bir ve beraber şekilde hareket etmeliyiz. Bilmeliyiz ki tarih bize bırakılan en büyük hazinedir. Geçmişimizden kalan neden, nasıl şekilde, hangi mücadelelerle bu yollara geldiğimizin farkında olmalı ve bu fetih gibi bütün fetihlerden kendimize hisseler almalı ve ona göre hareket etmeliyiz. Unutmamalıyız ki her bir fetih güzelliğe kapı aralayan ve bu kapının kilidini açan büyük bir mirastır...

YAZAR HAKKINDA
Selman Güvenkaya
Selman Güvenkaya
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN