KÜLTÜR SANAT

Kral ve Çocuk (Ashab-ı Uhdut)

Kral ve Çocuk (Ashab-ı Uhdut)
Yaşanmışlığın, tecrübelerin bir başka tesiri vardır insanoğlunda. Bir film izlerken dahi eğer yaşanmış bir hikâyeden esinlenilmişse o filme bir başka açıdan bakarız. Veya insanlara bir şeyler anlatırken misaller verme ihtiyacı hissederiz, bazen kendimiz kurgularız bu misalleri, bazen de alıntı yaparız. Hayat kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de de Allahu Teâlâ bizlere geçmiş ümmetlerden misaller sunup, onların hayatlarından dersler çıkarmamızı istiyor.

Yusuf (a.s.) kıssası gibi bazı kıssalar âliminden âvamına kadar toplumda meşhurdur. Fakat kimi ibret verici kıssaların unutulmuşluğa yüz tutması, toplumun din bilgisinin kulaktan kulağa, babadan oğula gelen bir süreçle edinildiğinin en bariz örneklerindendir. Oysa hayat kitabımızda Rabbimiz bizlere “hidayet kaynağı” misaller vermiş ve bizlere “Oku!” demişti.

Ashab-ı Uhdud kıssası, Allah’ın, “bir ümmetin îmânına vesîle olan bir genç” hakkındaki bu kıssayı kitabında vahyetmesi itibariyle bu ümmetin gençlerine lütfedilmiş büyük bir ikramdır.

“Kral ve Çocuk (Ashab-ı Uhdut)” kitabı, Ebu Sümeyye’nin kaleme aldığı, takdire şayan, zihinlerimizde ve kitaplıklarımızda Ashab-ı Uhdut kıssasının yerini ve bilgisini dolduracak bir kitap. Kitap, üzerinden ders yapılabilsin diye 26 bölümde tasnif edilmiş. 1.Ders’in, Ashab-ı Uhdut kıssası hakkındaki hadisi rivâyet eden sahabe Süheyb-i Rûmî’nin (r.a.) hayatının anlatılarak başlıyor olması, kitabın sunum şeklinin bir tezahürü. Akıcı üslubun sağlanmasında ilmî yaklaşımdan uzaklaşılmadan, kıssanın günümüz meselelerine ışık tutan yönleri başarılı bir şekilde açıklanmış.

Allahu Teâlâ’nın Kur’ân’da açık bir şekilde ifadet ettiği “tağut” kavramının günümüz meallerinin bazılarından kaldırılmış olması, günümüzdeki tağutlar hakkında şüpheye neden olmaktadır. Kitapta, tağut kavramının yanı sıra, bel’am, sihir-medya, Rabbani Âlim, keramet, sır, musibet, şehadet gibi kavramlar üzerinde de dikkatle duruluyor.

Esen serin, tatlı rüzgârın keyfini, lezzetini çıkaranlar olacağı gibi, çürük dişli kimseler de rüzgârdan sakınmaya ve hatta rüzgârı kesmeye yelteneceklerdir. Bu kişilere tavsiyemiz, kusuru rüzgârdan önce kendilerinde aramaları, mümkünse rüzgârdan kaçmak yerine rüzgârlara kendilerini hazırlamalarıdır.

Kitabı, Kelime-i Tevhid ilmini bilmeyenlere tavsiye etmiyoruz. Olur da bir hakikati hevalarına yahut olağan bilgilerine ters görüp de reddedebilirler. Kitabı özellikle tavsiye ettiğimiz kişiler ise, kendisini İslam Sancağını taşımaya adamış, şuurlu dâvâ erleridir.

Bu kitabın okunması için belkide tek başına “Rabbani Âlimler” bahsinde geçen “ilimle amel etmek” ve “Rabbani Âlimlerin Hakkı Beyanı” bölümleri yeterlidir. Maalesef dinini, tarihini unutmuş bir milletiz. Bu yakınmadan kasıt, bin ya da iki bin yıllık tarih yahut bir takım dini kaideleri bilmek değildir.

Hanefî mezhebine göre amellerini yerine getirdiğini ifade eden bir Müslümanın Hanefî mezhebinin görüşlerini bilmesi kadar İmâm-ı Âzam Ebu Hanife’nin hayatını ve onun nasıl şehid edildiğini de bilmesi gerekir. Bu ümmetin âlimlerinin ne çileler çektiğini ama zulme yarım kelimeyle dahi meyletmediklerini, kimlere ne şartlarda boyun eğmediklerini öğrenince, Ashab-ı Uhdut’daki, içtiği şehadet şerbetiyle bir ümmete “Biz, Delikanlının Rabbine iman ettik” dedirten gencin duruşunu onların nasıl sergilediklerini göreceksiniz.

Hani bir ezgi sözü var, “Rasul’ün canı yanmış, benim canım mı tatlı” diye. Kitabı okuyup, peygamberlerin, sahabelerin, âlimlerin, sâlihlerin, şehidlerin yolundan gitmeniz, bu dinin dünyada acı, ızdırap, çile dini olduğunu ve inananların da bu dünyadan “garipler” olduğunu idrak etmeniz temennisiyle...

YAZAR HAKKINDA
Muhammed Zeyd
Muhammed Zeyd
Rize’de doğdu, Rize’de okudu ama Rize’li değil. İlâhiyat okuyup İlâhiyatları, Medrese okuyup Medreseleri, kitap okuyup kitapları eleştirenlerden. Edebiyat’ta “edeb” mücadelesi için, kitap yazmadan kitap eleştirmeni.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN