FİKRİYAT

Kriz Yönetimi

Kriz Yönetimi
Doğduğumuz günden emaneti teslim edeceğimiz güne kadar hayatımızda önemli bir yere sahip kriz dönemlerimiz olmuştur, olacaktır. Hem bireysel hayatımızda hem de toplumsal hayatta varoluşun kaçınılmaz bir gerçeği olarak krizler, bizi birçok alanda olumlu ve olumsuz etkilemeye devam ediyor. Yaşam boyu süregelen krizleri maddi ve manevi, bireysel ve toplumsal olarak sınıflandırmak yanlış olmaz. Ayrıca bütün bunların veya bir kısmının birbirini tetikleyerek topyekûn saldırdığı dönemler de olmuştur. Bugün küresel dünyanın özelde İslâm milletinin mücadele ettiği kriz topyekûn bir kriz mücadelesidir.

Her toplum kendi yöntemlerine göre bir takım reçetelerle krizleri aşmanın daha doğru olduğunu iddia ediyor. Medeniyet birikimleri yani inançları, örf ve adetleri, töreleri mücadele etmenin kodlarını içlerinde barındırıyor. Özellikle dünyaya muktedir olanlar bu sözde şifa reçetelerini kendi medeniyet anlayışlarına göre bütün insanlığa çözüm olarak sunuyorlar. Ne yazık ki küresel muktedirlerin sundukları reçeteler, krizlere çözüm olmak bir tarafa krizleri derinleştirmek ve yeni krizlere kapı aralamaktan, krizlerden beslenen azınlığı mutlu etmekten başka bir işe yaramıyor. Çünkü biliyoruz ki bozuk tezgâhtan doğru ürün çıkmaz. Hâlbuki bizim medeniyetimiz en basit krizler diyebileceğimiz gelişim dönemi krizlerinde bile bize yön tayin etmiş, izlenmesi gereken prosedürle bizlere rehberlik ederek adeta şifa reçetelerini somutlaştırmıştır. Rabbimiz karşılaştığımız zorluklarda bir değil iki kolaylığın olduğunu müjdeleyerek bizi cesaretlendirmiştir. Ayrıca inancımız bizlere sadece bireysel çözümlemeler değil toplumsal ve hatta küresel düzeyde bütün insanlığı refaha ve huzura sevk edecek yolları sunmuştur. Örneğin bugün popüler kriz gündemimizle ilgili Rasul-i Ekrem (sav) “Faiz ayaklarımın altındadır.” diyerek birey ve toplumları maddi krizlere sevk eden en önemli enstrümana dikkat çekmiştir. Bugün küresel ekonominin temelini bizim ayaklarımızın altına aldığımız “faiz” oluşturmakta ve muktedir azınlık batıl anlayışları doğrultusunda milyarlarca insana zulmetmektedir. Hâlbuki Rabbimiz bizleri bu konuda çok açık uyarmış ve faize bulaşan kimseleri şeytan çarpmış kimselere benzeterek faizin sonucunun hüsran olduğunu ifade etmiştir. İşte bugün adil paylaşımın terk edilmesiyle modern ekonomik sistemden dolayı ülkelerin savaşlara sürüklenerek milyonlarca insanın hayattan koparıldığını, göçe zorlandığını, aç susuz bırakıldığını görmekteyiz. Bugün insanlık sadece maddi krizler değil birbirini tetikleyen manevi krizlerle de baş etmek zorundadır. Sistemi kuranlar öyle bir algoritma oluşturdular ki her çeşit kriz birbirini tetiklemekte ve daha çetrefilli yeni krizler doğurmaktadır. Aynı odaklar bugün, bütün iletişim kanallarında üretkenliği olumsuz etkileyen sapkın cinsel eğilimleri teşvik ederek, aile kurumunun kutsallığına darbe yaparak, sözde bir takım haklar başlığı altında kadın ve erkek fıtratına uygun olmayan roller vererek ve bütün bunları elleri altındaki televizyon, sosyal medya kanalları ve milyarlarca dolar değerindeki oyun yazılımlarıyla özendirerek insanlık tarihinin en büyük manevi krizlerini çıkarmayı da başardılar. Peki, biz ne yapacağız?

Bireylerde bebeklik, ergenlik ve hatta yaşlılık dönemi krizleri de dâhil bugün küresel düzeyde yaşadığımız bireysel ve toplumsal, maddi ve manevi topyekûn krizlerin her birinin mutlak çözümü olduğunun farkında olacağız. Bizim inancımız, medeniyet tasavvurumuz karşılaştığımız ve karşılaşacağımız bütün problemlere hem teorik düzeyde hem de pratik düzeyde çözüm üretmiştir. Tarihimiz buna şahittir. Sadece kendimiz için değil İslâm milleti ve hatta bütün insanlığın kurtuluşu için başka bir alternatifimiz yoktur. İnancımızda, tarihimizde bu ve bundan daha kötü kriz dönemlerinde Müslümanların ürettikleri çözümler ortadadır. Müslümanlar olarak maddi ve manevi kriz reçetelerini öncelikle kendimiz hazmetmeli, anlamalı ve kavramalı bireysel hayatımızda tatbik etmeli ve çevremizdeki insanlara rol model olarak krizleri fırsata çevirmek suretiyle insanları saadete ulaştırmak için canla başla çalışmalıyız.

YAZAR HAKKINDA
Emre Karayumak
Emre Karayumak
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN