GELİŞİM

Kuruluş

Kuruluş
“Yeryüzünü sâlih kullarıma miras bırakırım” (Enbiyâ: 105) Osmanlı Sultanlarını övdüğünü bildirmektedir, der İmam Nablusi. Buradan yola çıkarak kısaca Peygamber Efendimiz (sav)’in kurduğu Medine İslam Devletinden bugüne tarihsel bir analiz yapacak olursak, göreceğiz ki yeryüzünde en hayırlı dönem Rasulullah (sav)’in ve onun akabinde gelen dört halifenin yaşadığı asr-ı saadet dönemi olarak görebiliriz. Burada şunu kısaca izah edip asıl meselemize geçmek faideli olacaktır, çünkü bu izahatı yapmazsak Osmanlı Devleti konusunda da bazı meseleleri anlamamız zor olacaktır. 

Öncelikle Asr-ı Saadet dönemi refah içinde hiçbir sıkıntının olmadığı bir dönem olarak tanımlamak yanlıştır. Çünkü bu döneme baktığımız zaman Müslümanlar arasında fitneler, kargaşalar olmuş, işlenen günahlar vukuu bulmuştur, lakin bunlar asgari derecededir yani buradan anlıyoruz ki bu dünyada kusursuz bir toplum hayatı söz konusu değildir. Çünkü dünya hayatını Rabbimiz kullarını imtihan etmek için yarattı bu sebepten mütevelli herkes kendi imtihanını vermektedir, bu anlayışa sahip olursak tarihsel vakıaları ve olguları Müslümanca bir anlayış ile değerlendirmemiz daha kolay olacaktır.

Asıl meselemize yani Osmanlı Devletinin kuruluşuna dönecek olursak konu ile alakalı olarak şunu belirtmekte fayda var. Dört Halife dönemi akabinde kurulan Emeviler, Abbasiler, Harzemşahlar, Selçuklular vs. sayabileceğimiz nice İslam devletleri oldu lakin adalet mefhumu büyük bir coğrafyaya asırlar boyu hükmetme gibi sebeplerden dolayı Osmanlı Devleti bu devletlerin hepsinden ayrı bir yerde durmaktadır. Yukarda da belirttiğimiz gibi kusursuz bir devlet yoktur, yanlışları ile de doğruları ile de değerlendirmek zorundayız. Lakin genel çerçeveye baktığımızda İslam ümmetinin hamiliği, İlay-ı Kelimetullah davasını Avrupa’nın göbeğine kadar taşıması gibi sebeplerden mütevelli Osmanlı Devleti ayrı bir öneme sahiptir.

Peki üç kıtaya hükmetmiş ve altı asır ayakta kalmış bu devlet nasıl kuruldu hangi dinamikler onu böyle güçlü bir devlet haline getirdi sorusuna gelecek olursak, burada tarihçiler mevzuya değişik açılardan yaklaşmıştır, Halil İnalcık olaya demografik açık açıdan yaklaşırken Fuat Köprülü kuruluş aşamasında toplumsal uyumdan ahi teşkilatının öneminden ve Moğol istilasından etkilenmemesi noktasından mevzuya yaklaşmış Gibbons gibi oryantalist tarihçiler ise Osmanlı devletinin Türkler tarafından kurulamayacağı bunu olsa olsa Müslümanlaşmış Rumların kurabileceğini söylemiştir. Wittek ise mevzuya yaklaşırken Müslüman Türklerin gaza ve cihad anlayışına atıf yapmış ve bu dinamiğin devletin kuruluşunda etkin rol oynadığını söylemiştir.

Bu yaklaşımları değerlendirdiğimiz zaman şahsi kanaatimiz Gibbons’un mesnetsiz tezi hariç her tezin bir geçerliliği olduğu noktasında. Evet Osmanlı Devleti kurulduğu coğrafya itibari ile ahilik gibi bir teşkilatın toplumsal uyumu sağlaması ile ve de Allah yolunda cihad ve gazaya sarılarak  böyle bir devlet kurmaya muvaffak olmuştur.

Rabbimiz:  Kuran’ı Keriminde buyuruyor ki; Bizim uğrumuzda cihat edenleri elbette yollarımıza eriştireceğiz. Allah şüphesiz, iyi davrananlarla beraberdir. (Ankebut 69) aslında yukarıda saydığımız bütün meselelerin özü inancımızda yatmaktadır, Allah kendi yolunda ihlas ile mücadele edenleri yollarına eriştiriyor Osmanlı devletinin kuruluşunda ki mana işte burada yatmaktadır. Dört yüz çadırlık bir beylikten koca bir imparatorluğa evrilme sürecini anlayabilmek için elbette manevi dinamikleri anlamak mecburiyetindeyiz. Burada ki hikmetleri anlamak ve idrak etmek durumundayız. Çünkü Osmanlı bizim hafızamızdır, Emperyalizm bu hafızayı unutmamız için yıllardır elinden geleni yapmaktadır, çünkü Arnold Toynbee’nin dediği gibi ‘’Osmanlı yıkılmış bir medeniyet değil duraklatılmış bir medeniyettir.’’ Eğer tekrar harekete geçerse bu medeniyet bugün yeryüzünü fesada boğan tiranların, zorbaların hükmü kalkacak tekrar adalet tesis edilecektir. İşte bu manadan dolayı bizim bu mevzuları tam manası ile kavramamız icab etmektedir.

Osman Gazinin oğluna yaptığı vasiyetinden bir kesiti paylaşarak yazımıza son vermeyi uygun görüyorum aslında sayfalar dolusu anlatacağımız şeyleri bu birkaç satır tam manası ile özetlemektedir. ‘’Ey oğul Bizim davamız, kuru bir kavga ve cihangirlik değil, i’la-yı kelimetullah’dır. Yani Allah’ın dinini yüceltmektir. Cihadı terk etmeyerek ruhumu şad et!’’ Unutmamalıyız ki Cihad, Osmanlı Devleti’nin yaptığı gibi Herkese iyiliği ulaştırmak ve saadeti tesis etmektir.

 

 

 

YAZAR HAKKINDA
Ömer Aslan
Ömer Aslan
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN