GÜNDEM

Musul Bizim Neyimiz Olur

Musul Bizim Neyimiz Olur
Uzunca bir dönemdir hamasi söylemler ile yönetilen ülkemiz insanı, bu söylemleri öylesine içselleştirdi ki artık günlük yaşantısında kendisi hamaset üretir hale geldi. Örneğin bir yerde Musul ya da Kerkük kelimeleri duymaya görsün, hemen 80 – Osmaniye, 81 – Düzce, 83 – Musul, 84 – Kerkük saymaya başlıyor. Yapmayın abiler, etmeyin, bu milletin duyguları ile oynamayın! Saftır bizim insanımız, temiz kalplidir, kötülük yoktur içinde, inanıverir hemen, gerçek zanneder, gaza gelir, heyecanlanır, dili tutulur, âşık olur. Hem hangimiz sevmedik çılgınlar gibi?

Milli mücadele döneminde Misak’ı Milli sınırları içinde olan fakat önce Lozan ve ardından Ankara anlaşması ile veda ettiğimiz Musul, Kerkük ve Süleymaniye içimizde hep bir yaradır. Bu yaranın büyük ölçekteki kısmını, İslam coğrafyasından bir kara parçasının kaybedilmesinin verdiği üzüntüden çok, bölgedeki büyük petrol rezervlerinin kontrolünü kaybetme üzüntüsüaçmış gibi. Büyüklerimiz hep aynı cümleler ile söze başlıyor aynı temenniler ile sözü bitiriyor; “bölgenin zengin yeraltı kaynaklarında en çok söz hakkı olan ülke biziz”. Peki, sormazlar mı adam “sizin petrol rezervleriniz ne durumda, kim çıkartıyor, kim işletiyor, ne kadar petrol çıkarabiliyorsunuz?” diye. Şimdioturmuş, elimizden kaçırdığımız bölgenin petrol yataklarında hak iddia ediyoruz.Ayıptır!

Venezuela, Suudi Arabistan, Kanada ve İran’dan sonra dünyanın beşinci en büyük petrol rezervi bu bölgede bulunuyor. Petrol demek, enerji demek. Enerji demek, güç demek. Güç demek, gezegende benim borum ötecek demek. İşte bu sebepten dolayıdır ki, “emperyalist güçlerin” ya da daha güncel tabir ile “koalisyon güçlerinin” iştihanı kabartan bir coğrafyadır burası. O yüzden enteresan şeyler oluyor bölgede, o yüzden neyin ne olduğunu bir türlü kimseye anlatamıyoruz. 

Öncelikle yıllardır başımıza gelen yüzlerce olay neticesinde elde ettiğimiz ve defalarca sağlamasını yapıp doğru sonuçlarını teyit ettiğimiz formülleri şöyle yeniden bir hatırlayalım. 

1- Bir işin içinde Amerika varsa o işten sittin sene hayır gelmez... 

2- Ortadoğu bölgesinde bir olay meydana geliyorsa, altında mutlaka İsrail vardır…

3- İngiltere ve AB ülkeleri barıştan, demokrasiden, insan haklarından falan bahsedip İslam coğrafyasındaki olaylara müdahil oluyorlarsa,derhal ümmet için endişelenmeye başlamalıyız...

4- İslam ülkeleri liderlerinden “Bizden habersiz bölgede kuş uçamaz, yaprak kımıldamaz, o kuşun kafasını kopartırız, yaprağı kurutur kışın çayını içeriz” tarzı tehditkâr söylemler duyarsanız bilin ki o liderleri sallayan, ipleyen, dikkate alan hiç kimse yoktur... 

Musul’u DAEŞ ismi verilen örgütten temizlemek için Amerika ve Fransa (koalisyon güçleri) 15 Ekim akşamı apar topar bir operasyona başladılar. Amaç her zaman ki gibi bu coğrafyanın özgürleşmesi(!), radikal terör örgütlerinden temizlenmesi(!), barış ve esenlik yurdu bir yer olması(!) idi. Zaten bu iyi insanlardan başka ne beklenebilirdi ki? Binlerce kilometre öteden gelip bizim iyiliğimiz için kendilerini feda ediyorlardı. Aman Allah’ım! Ne kadar da kahramanca bir hareket. O halde dua edelim mi? Kahraman Amerikan askerlerinin(!)….Hatırladınız dimi? Bravo. Zekidir benim okurum, çalışkandır…

Pardon, ben bir şeyi anlamadım sanırım.Bu koalisyon güçleri hangi örgütten temizleyeceklerdi Musul’u? DAEŞ mi?Diğer adı ne bu örgütün? IŞİD? Hadi ya? Peki, kim kurdu bu örgütü? Ne, Amerika mı? Nasıl yani? Hem kendisi kurdu, şimdi de bitirmek için operasyonu da kendisi mi yapıyor? Ve sen de bunu yiyorsun, öyle mi? Yok artık, daha neler…

Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında, Fırat ve Nil arası topraklar Büyük İsrail Devleti için hazırlanıyor. Nasıl mı? Topraklar insansızlaştırılıyor, insanlar topraksızlaştırılıyor. Haritayı gözünüzün önüne getirin lütfen. 2003’ten bu yana en yoğun savaşların, çatışmaların yaşandığı yer neresi? Fırat ile Nil arası. Bu sınırların ülkemize dâhil olan yeri neresi? Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi. Peki, ülkemizde en çok çatışmanın ve terör olayının yaşandığı yerler neresi? Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi. Şırnak’a bakın, Cizre’ye, Silopi’ye, Sur’a, Nusaybin’e ve bölgelerimizin diğer şehirlerine. Bir kısmında bugün yaşam yok, bir kısmı aynı tehlike ile kısa bir zaman sonra karşılaşacak. Yıllarca “dikkat ediniz, ayağımızın altından toprak kayıyor” diye yapılan tüm çağrılara kulaklar tıkandı, duymamazlıktan gelindi. Son bir yıl içinde bine yakın güvenliğimizden sorumlu vatan evladımızı toprağa verdik, onbinlerce insanımız yerinden yurdundan çıktı, göç etmek zorunda kaldı. Buna bağlı olarak batı bölgelerimizde işsizlik artı, suç oranları yükseldi. Huzur ve saadetimiz kayboldu. Peki, tüm bunların sebebi nedir? BOP kapsamında coğrafyamızın yeniden dizayn edilmesi.

Evet, coğrafyamız birileri için dizayn ediliyor. Ve kimsenin bunu gizlediği sakladığı da yoktur. Yapılan her şey ayan beyan göz önünde gerçekleşmektedir. Önce Endonezya’dan Fas’a yirmi iki islam ülkesinin haritasının değişeceğini, bunun bir haçlı organizasyonu olduğunu ta on beş yıl önce ilan ettiler. Sonrasında bir bir operasyonları gerçekleştirdiler. Afganistan ve Irak ile başlayan süreç, Mısır, Libya, Tunus, Suriye, Yemen şeklinde devam ediyor. Ayrıca Afrika’da işgal ve sömürge edinimini hala bitmiş değil. Müslümanların her türlü kaynakları talan ediliyor, kıymetli malları ellerinden alınıyor, açlık ve sefalete mahkûm ediliyor. 

İslam dünyası olarak topyekûn bir mücadele içerisindeyiz. Bu mücadelemizde bizi üzen en önemli şey ise bir kısım müslümanların da kandırılarak bu mücadelede yanlış safta yer almalarıdır. Geçmiş süreçte büyük çoğunluğunu muhafazakâr camianın oluşturduğu bir camiadan çıkan devlet büyüklerimizin BOP Eşbaşkanı olduğuna şahitlik ettik. Diyarbakır’ın BOP için hayati önemli bir şehir olduğu konusunda açıklamalarını duyduk. NATO ile bazı müslüman ülkelere direk müdahale ettik, bazı ülkelerin işgaline çanak tuttuk, destek olduk. Aynı şekilde bölgenin İsrail için dizayn edildiğini bilip dururken, İsrail ile olan ilişkilerimizi normalleştirdik, üstüne üstelik onlarla anlaşmalar yaptık. Sözde komşumuz Suriye’nin toprak bütünlüğünün öneminden bahsederken, icraatta onların iç işlerine karıştık, neidüğü belli olmayan bir takım örgütlere lojistik sağladık, iç savaşı körükledik. İşte tüm bunlar, tabanın ekseriyetini muhafazakârların oluşturduğu bir iktidar eliyle gerçekleşti ve Büyük Ortadoğu Projesinin nihayetine adım adım hizmet etmiş oldu.

Şimdi aynı proje kapsamında bölgemizin en kritik şehir merkezleri olan Musul ve Kerkük şehirlerine koalisyon güçleri tarafından operasyonlar düzenlenmektedir. Bizler de bu operasyonlara koalisyon güçlerinin yanında katılmak için can atıyoruz. İstiyoruz ki pastadan biz de pay alalım. Bu operasyonların amacı bellidir, kime hizmet ettiği bellidir. Bizler müslümanız ve tüm bu işlerin islam topraklarında olduğunu görüyoruz. Öncelikle şer güçler ile coğrafyamıza herhangi bir kalkışmaya niyetlenmeden, bu şer odakların topraklarımızda ne işleri olduğunu sorgulamamız gerekmektedir. Yüz yıllık planların farkına varmalı, bu işin bir ucunun da yarın bize dokunacağının idrakine varmalıyız. Ayrıca müslümanlar ile birlikte islam birliğine tesis etmenin çalışmasını yapmak ve coğrafyamızdaki tüm pislikleri bir birtemizlemenin yoluna bakmalıyız. Unutmayalım ki, Hristiyanlar ve Yahudiler sen onların dinlerine girmeden asla senden razı olmazlar. Bırakalım artık Amerika’nın, İsrail’in, Avrupa Birliği ülkelerinin peşinden gitmeyi, özümüze dönelim, tarihimize bakalım, inancımıza sarılalım. Ve hep birlikte Allah’ımızın izni ile yeni bir dünyayı kuralım. Ves’selam…

ÖNCEKİ YAZI KAYIP İNSAN
YAZAR HAKKINDA
Fatih Tutkun
Fatih Tutkun
1981 Karabük, Safranbolu doğumlu. Ortaöğretimi Safranbolu İHL, liseyi Karabük İHL'de okudu. 1999'dan beridir Antalya'da yaşıyor ve bu şehri çok seviyor. AGD Antalya Şubesinde Tanıtım ve Medya Komisyon Başkanlığı vazifesidir. Özel bir şirkette muhasebe ve finans müdürü olarak iş hayatına devam ederken evli ve üç evlada babalık görevini ifa etmektedir.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN