GÜNDEM

Napolyon Başkan, Fransa Şampiyon

Napolyon Başkan, Fransa Şampiyon
Güzide bir futbol kulübümüzün altyapısında oynadım. Futbolcu olmak tek hayalimdi. Futbol topunu koynuma koyup yatarken, ilerde iyi bir futbolcu olmak için dualar ediyordum. Sakatlandım bir maçta, doktor uzun bir süre futbol oynamamam gerektiğini söyledi. Buraya kadarmış dedim, nasip değilmiş, olmadı. Sonra üniversiteye geldim, güzel insanlarla tanıştım. İyilik ve güzellik adına hep birlikte canhıraş bir mücadeleye başladık. Bazen kendime soruyorum, “futbolcu olamadığın için üzülüyor musun?” diye. Kendim cevap veriyorum, “bilakis, genç kardeşlerimin okuyacağı şu satırları kaleme alabilmek Mancester United’de forvet arkası oynamaktan çok daha hayırlı bir iştir”.  

Halen futbol oynamayı çok seviyorum. Tabi izlemeyi de. Ama büyük maçları takip ediyorum daha çok. Zaman çok kıymetli zira. Halı saha maçlarına vakit ayırmaya çalışıyorum. Sokakta gençleri top oynarken görürsem illa iki top tepiştirmeyi ihmal etmiyorum. Önceleri bu kadar çok bina yoktu şehirlerimizde, boş arsalarda oynardı çocuklar toplarını, ne güzel maçlar olurdu. Şimdi sokak futbolu için maalesef yeteri kadar imkânımız yok. Ne top koşturacak toprak arazi kaldı mahallede, ne de o eski arkadaşlıklar. Bu yüzden sokak futbolunu önemsiyorum, birlikte oyun oynamanın değerli olduğuna inanıyorum. 

Futbol büyük bir endüstriye dönüştü. Yıllık 500 milyar dolardan daha büyük iş hacmi olan devasa bir sektör haline geldi. Buna endüstriyel futbol diyorlar. Bir de “endüstriyel futbola karşıyım” diyenler var. Saygı duyuyorum. İnsanların parayla alınıp satılmasına ben de karşıyım. Onlar üzerinden devasa paralar kazanılmasına da karşıyım. Allah rızası için oynasın istiyorum futbolcular ama olmuyor, oynamıyorlar. “Futbol afyondur” diyenler de var. Haklı olabilirler. Günümüz futbol gündemi çok yoğun, insanların ilk üç gündemlerinden birisi olmuş durumda. Haliyle gerçek gündemimizi kaçırmamıza sebep olabiliyor futbol. O halde buna bir çözüm bulmamız lazım. Peki ne yapacağız? 

İşte bu kritik soru yukarıdaki futbolla ilgili üretilen teorilerin boşa çıkmasına sebep oluyor. Futbol bugün tüm dünyada oynanan ve her geçen gün itibarını büyütün bir oyun. Sizin endüstriyel futbola karşı olmanız, futbolun büyümesine engel olamıyor. Ayrıca futbolu afyon olarak görmeniz, bunu sohbet ederken sık sık vurgulamanızın da bir getirisi yok, belki götürüsü bile olabilir. Sanırım kaçırdığımız bir şeyler var. Toplum sosyolojisini iyi okuyamıyoruz. Doğru düşünüyoruz, doğru yerde duruyoruz ve olması gerekeni söylüyoruz ama insanlara düşüncelerimizi kabul ettiremiyoruz. Evet, sahipleneni az diye doğru bildiğimiz yoldan vazgeçecek değiliz ama neden sahipleneni az diye de düşünmek zorundayız.

Bildiğiniz üzere 2018 Dünya Futbol Şampiyonası bu yıl Rusya’da gerçekleştirildi. 32 ülkenin katılımı ile gerçekleşen turnuvanın seçim dönemine denk geldiği için bir kaç maçını ancak izleyebildim. Ama final maçını kaçırmadım. Fransa ile Hırvatistan ülkeleri arasında oynana final maçını Fransa kazandı ve bu dünya kupasının şampiyon oldu.  

Final maçından sonra dikkatimi çeken şeyler oldu. Örneğin, Fransa Milli Takımın oyuncularının kupa merasiminden önce çektirdiği secde fotoğrafları dolaştı sosyal medyada bolca bir müddet. Araştırdım, 23 futbolcusundan 19'unun göçmen olduğu bilgisine ulaştım Fransa milli takımının. Sonra düşündüm bu çocuklar nereden geldiler Fransa'ya? Ne için geldiler? Şimdi ne oldular?

20. yüzyıl Avrupa’sının sömürgeci devletlerinin başında geliyordu Fransa. Afrika’nın ciğeri sökmüştüler. Bugün Mali başta olmak üzere hala Afrika’da reel sömürüye devam ediyorlar. Bunun yanında finansal sömürüyü geliştirdiler, pc başından da talan ediyorlar adamların kaynaklarını vicdansızlar.

Önce Afrikalıları zincirlerle Fransa’ya getirdiler. Yıllarca en ağır işlerde çalıştırdılar. Yüzbinlerce insanı katlettiler, açlığa ve yoksulla terk ettiler. İkinci sınıf insan muamelesi bile yapmadılar bu insanlara. Batı medeniyetinin hangi temeller üzerine kurulu olduğunu gözler önüne serdiler. Anlayın dediler, anlatamadılar...

Bu durum elbette ki sürdürülebilir değildi. Modernleşiyoruz masalı ile sosyal statü verildi sonra sömürgelere, vatandaşlık, sosyal haklardan istifade falan… Ama tüm bu hakları verirken öncelik şart asimilasyona razı gelmekti. Böylece sömürü modernleşerek devam edecekti, öyle de oldu.

Sonrasında asimile olan Afrikalılar Fransa milli takım davetini memnuniyetle kabul ettiler, Fransa için top koşturmaya başladılar. Doksan dakika en büyük mücadelelerini ortaya koydular. Ve kazandılar. Fransa için dünyanın en büyük futbol şampiyonası kupasını ülkelerine götürdüler. 

Bu çocukların çoğu müslüman. Namazlarını kılıyor, oruçlarını tutuyor, hacca umreye gidiyor, muhtemelen zekatlarını da veriyorlardır. Fransa laik bir ülkedir, kimsenin inancına, ibadetine karışmazlar orada, hatta ibadet için imkan sağlarlar. Dolaysıyla islam inancının ibaretlerini harfiyen yerine getirebiliyorlar. Fakat yine bu çocuklar sömürüldüklerinin, asimile edildiklerinin, celladına aşık olduklarının farkında değillerdir. Merhum Erbakan hocanın “namaz kılan köleler” tabiri geldi hemen aklınıza değil mi? 

Sanırım meselemiz sandığımızdan çok daha büyük. O halde biz de daha etraflıca düşünüp, bu çerçevede  çözümler üretmeliyiz. Futbol, sömürü çarkının dişlilerinden sadece birisidir. Bu çarkın bunun gibi onlarca, yüzlerce dişlisi var ve her gün binleri, on binleri, yüz binleri ezip geçiyor. Vahşi kapitalizm sistemini kurmuş, tıkır tıkır işletmektedir.

Bizler sınıfsız, sınırsız ve sömürüsüz bir dünya isteyen, iyilik ve güzellik yeryüzüne hakim olsun isteyen insanlar, elbette bir şeyler yapmalıyız. Ama öncelikle hamasetten kurtulmalı, gerçeklerle yüzleşmeliyiz. Slogancı olmamayı, slogancı bir gençlik yetiştirmemeyi ajandamızın ilk sayfasına yazmalıyız…

YAZAR HAKKINDA
Fatih Tutkun
Fatih Tutkun
1981 Karabük, Safranbolu doğumlu. Ortaöğretimi Safranbolu İHL, liseyi Karabük İHL'de okudu. 1999'dan beridir Antalya'da yaşıyor ve bu şehri çok seviyor. AGD Antalya Şubesinde Tanıtım ve Medya Komisyon Başkanlığı vazifesidir. Özel bir şirkette muhasebe ve finans müdürü olarak iş hayatına devam ederken evli ve üç evlada babalık görevini ifa etmektedir.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN