KÜLTÜR SANAT

Papatya Devrinin Çocuklarıyız Biz!

Papatya Devrinin Çocuklarıyız Biz!
“Asırların ve zamanların ötesinde bir devirdi bizim devrimiz. Bu devir ne lale devriydi ne de karahindiba devri. Biz, papatya devrinin çocuklarıydık. İyilik, güzellik, adına ne varsa hepsini içinde barındırırdı. Kötülük ve çirkinlik sokaklarımıza uğramaya korkan ödlek yağmacılardı. Heyecanımız ilk günkü gibi tazeydi. Sadece biraz yorulmuştuk, önemli değildi.

Şiirlerimiz, kitaplarımız, insanlar ile olan samimiyet kavgamız hep umut dolu ve zarifçeydi. Umut ve aşk bu devrin en güzel rütbesiydi. Çocuklar ve anneleri o güzel varlıklar, henüz teknoloji cahiliyesine boyun eğmemiş fakat çürümeye yüz tutmuş papatyalardı. Adları, Leyla idi, Aslı idi, Züleyha idi.

Onlar temizliğin ve zarafetin çiçek bahçesiydi. Bakmak diyoruz ya hani? İşte her biri bir bakıştı. Boş beleş bir bakış değildi bu. Her bakış bir dünyaydı aynı zamanda. İnsanlık, geçen son yüzyılda yaşadığını hayretle izledi bu asırda. Bu izlenim ona, iblisi hatırlattı, Kabili hatırlattı, Firavunu, Nemrut’u, Ebrehe’yi hatırlattı. Düşündü! Kim daha zalimdi? Akrep ve yelkovan günün her saati, rüyasından uyanamadığımız şu şaşalı dünya için dönüyordu. Üstat şöyle diyordu ya hani; Dünya, bir tarla ekip biçip gideceğiz” hah işte bu tarla içindi bu kadar hengâme, kan ve gözyaşı. İnsanın bazen, “Ne tarlaymış, ek ek bitmiyor.” diyesi geliyor, değil mi? Şeytan sürekli insanı, iman ile alakalı konularda tehlikeli sözler ile küfür uçurumuna itmeye çalışıyor. Bize düşen şu dua; “Ey Rabbimiz, bizi rızana düşür. Babalar oğullarının uhrevi saadeti için kaygılanmıyor, anneler ise annelik mesleğini protesto ediyordu. Kız çocuklarımız önemliydi. Kız çocuğu, Allah’ın bizlere emaneti ve gelecek nesillerin ilk muallimeleriydi. Erkek çocukları da önemli tabi. Lakin, kız çocukları bir başka masum ve yetimdi. Hayatlarını ailesine, eşine ve çocuklarının güzel yetişmesine adayan papatya yetiştiricisiydi onlar. İlk papatya yetiştiricisine dayanaktı ilk papatya, Hz. Hatice(ra). Sonra Zeynep, sonra Ümmügülsüm diye devam ediyordu.

Zordu, taş duvarlar, diken ve zehirli sarmaşıklar arasında papatya yetiştirmek. Papatya, o efsunlu ve nazlı çiçek. İnsanı tabir eden bir sanat. Türlü türlü dertlere ve kederlere karşı kuvvetli bir teslimiyet. Koparılan yaprakların acısı, daha taze. Koparılma sebepleri dünyevi emellerin önünde bir şans beklentisi. Juliet bunun için severdi papatyaları. Koparmak, hep koparmak için. Buna mukabil tevafuk nimetinin şükredici kulu, leyla! Ah Leyla. Hani o; Mevla’yı, “Leyla! Leyla!” diye bulan yiğit. Onun sevgilisi! Modern cahiliye şehevi aşıkların efendisi Juliet. Nefislerin duyduğu tek ses ve fısıltı. Kaysa özenen birkaç dost kaldı, leylanın adı çöllerde kaldı. Tıpır tıpır boşanan rahmet gibi, hınca hınç içimizde ölümün yeniden dirilişi. Pes etmek yoktu gönül lügatimizde. “Bismillah” der, kalkarız eski günlerdeki gibi, daima. Hakkını arayan karınca gibi, hakkın yanında, firavunun sarayında, batılın karşısında Musa gibi, çarpışırız bütün coğrafyalarda, Hey hatlarla!

Biz papatya devrinin çocuklarıyız! Lükse rağbetimiz yoktur, zühdü sever, aza kanaat ederiz. Dertlerimiz Rabbimiz ile barışık, çaylarımız hüzün ile karışıktır. Mahcup ve yorgun oluşumuz bundandır. Lakin bu umutsuz bir mağlubiyet değildir. Aksine, aşka olan susamışlığımızın bir nevi terbiye-i halidir. Bu hallerin devasında şu teselli gizlidir; Sevgili, “kün” emrini verince, bize bir yol ve bir gönül elbet açılacaktır! Şifamız, içimizdeki kötü hasletlere derman olacak ameller ve hüsnü hallerdir. Evet Leyla’nın adı kaldı sadece.

Şu fani dünyadan geçenler çok söz ettiler. Sözler ikinci el kasetlerini sarıyor. Yaşıyorum diyoruz ve sevdiğimizi söylüyoruz. Ama sadece söylüyoruz. Yaşamak ne? Sevmek ne için? Bu gidiş kime, nereye? Bu sorulara cevap olacak eylemleri gösterdiğimiz zaman, hakkıyla tekrar yeşerecektir papatyalar. Papatyalar ölüyorken, gözlerinden kanlar akmaz, çünkü papatyalar, bahçıvanlarına darılmaz. Sabret cancığımız. Teslim ol samimiyetle.

ÖNCEKİ YAZI EL MUTTAKİ
YAZAR HAKKINDA
Mustafa Öztepe
Mustafa Öztepe
Genç İstikbal Yazarı
YORUMLAR
merve aslan
26-08-2019 - 22:33
Yazı o kadar etkileyici ki; kıyısında bile kendimize bir yer bulamayacağımız ve artık masallaşmış olan o devrin , samimiyet abidesi papatyaları gibi asla olamazdık ama hiç olmazsa o kutlu devire şâhit olabilmiş, kurumuş bir papatya olmayı istedim.\nYazarını yürekten kutluyorum.
YORUM YAPIN