KÜLTÜR SANAT

Şairler Akşam Ölür

Şairler Akşam Ölür
Bir akşamüstü vuruldu şairin biri. Göğsünden kan damlarken, gözleri batmakta olan güneşe takıldı kaldı. Hayatı bir şerit gibi gözlerinin önünden geçerken, güneş ışınları ilk kez göz kamaştırıcı değildi. Hem kocaman güneş, dünyadan muradı kesilmiş bir çift göze ne yapabilirdi ki artık.

Vurulmak bir şey değil. Bir şair çok defa vurulur hayattayken. Bir kurşunla, bir bakışla ya da bir cümle ile vurulur. Bunların kimi dosttan, kimi yardan, kimi dünyadan koparır şairi. Sancılı bir serüven son bulur çoğu kez, bazen de şair olmaya biraz daha yaklaştırır adamı. Sözgelimi yağmur damlalarının en fazla hırpaladığı dağlarda yeşerir ağaçlar. Hiçbir darbe boşuna değildir elbet. Kâinat boşluk kabul etmiyorsa eğer onurlu bir ölümün yerini, onurdan mahrum bir yaşamak dolduracaktır belki de. Ve fakat başı dik ölmek, sürünerek yaşamaktan yeğdir. 

Hiçbir ölüme benzemez bir şairin ölümü. Çünkü şair, giderken beraberinde kırda yeşeren herhangi bir çiçeğe mükemmel bir şiir yazma ihtimalini de yanında götürür. Mahzuni’nin kanadını kırıp kırıp yolan zalım da ölür, Mahzuni de. Birinin elinde saz, dilinde söz vardır. Daha nicesi söylenmemiştir bu sözlerin. Diğerinin elinde soğuk, demirden bir tabanca vardır. Kabzası kemerine asılıdır. Öldürmekten başka işe yaramaz. İkisi de ölür, fakat dillerde türkü olan Mahzunidir. Çünkü Mahzuni şairdir. Diğeri ise; adı lazım değil baş harfi zalım. 

Şairler akşam ölür. Bu bir iddia değil. Aklınıza gelebilecek her türlü ölüm hadisesi buna dahil. Bir akşam yağmuru toprağı yumuşatır.  Damlalar sokak lambasını yüceltirken ıslak taşlara bir gölge düşer. Gölgesi terk etmiştir sahibini. Yalnızlığın en aşikârını yaşarken biri, gölgesi yağmurda ıslanmaya koşmuştur. Ölümün başka türlüsü gerçekleşmiştir. Bu bir şair ölümüdür. Yüreği ıssız diyarların kuytularında dolaşırken bedeni en çetin kavganın ortasındadır artık. Ve bu durumun izahı yoktur. Çünkü O, gölgesi tarafından terk edilmeyi göze alarak şair olabilmiştir. 

Yaşamın bütün kargaşası içinde olup bitenleri görebilmek, her çığlığı duymak, kalbi kırığı fark etmek, darda olanı bilmek ve bütün bu bilinenlerin acısıyla sızlayan kocaman yüreği taşımak ona düşer. Uzaktan sevmek, uzun uzun susmak, mezar taşlarına sarılmak, her kavgada ölmek, bile bile kaybetmeyi seçmek ona düşer. Şairin yazgısı budur. Kimsenin duymadığını duymak, kimsenin görmediğini görmek meziyeti ona bahşedilmiştir. Ve bütün bunların yanında hiç kimsenin ölümüne benzemeyen bir ölüm… Bir akşam vakti, yağmur çiselerken üstelik. 

Zaman geçer. Takvimler eskir, önemini kaybeder. Kitaplar tozlu raflarda çürür. Toprak mahsul vermekten yorulmaz, türküler kaybolur. İnsan yazgısını yaşar, yol yürür. Badireler atlatılır. Şiirler yazılır, sözler söylenir. Dünyanın bir bucağında bir çocuk doğar, büyür serpilir. Bir delikanlı olduğunda eline saz alır, diline söz dolar. Diyar diyar gezerek sözünü söyler, sazını çalar. Derken bir şair olmuştur. Nerden geldiği belli olmayan bir çağrının peşinde dağları aşar, vadilerden geçer. Çağrının sahibini arar durur. Yolda Leyla’ya rastlar, fakat yolculuğu daha ötesinedir. 

Yolculuğu etten kemikten Leyla’ya kadar olanın yürüdüğü yol mudur? Yalpalayıp tökezlediği, takılıp düştüğü, ayağını kanattığı yol, bir çift göze değmek için mi ola? Günün birinde kırışıp kararacak ve nihayetinde toprağa karışacak bir ten için bunca badireye değer mi? Hâsılı fani Leyla’dan ötesine uzanabilendir şair. 

Liseli bir gençken o günlerde ezberlediğim bir şiiri mahallemizin bakkalına seslendirmiştim. Verdiği cevap şuydu: “Tam da beni tarif ediyor.” Sonra aynadan çizgili yüzüne, beyazlamış saçına bakmıştı. Ardından şunu tekrar etmişti: “Yaş otuz beş, yolun yarısı eder” Şimdi diyorum ki; dünyanın bütün bakkal amcaları! Sizi tarif eden şairi bulunuz. Memurlar, çiftçiler, işsizler hepiniz arayın lütfen. Açlık öldürmez belki ama şiirsizlik ve merhametsizlik öldürebilir. 

Arayanlar için;

Suskunlar – İhsan Oktay Anar

Ben Bir Gürgen Dalıyım – Hasan Ali Toptaş 

İyi yolculuklar…

 

 

ÖNCEKİ YAZI E-SPOR
YAZAR HAKKINDA
Selam Yağmur
Selam Yağmur
Lisans eğitimini 2016 yılında Hacettepe Üniversitesinde tamamladı. Edebiyat okumayı istedi ancak puanı fazla kaçırınca mahalle baskısına maruz kaldı. "Edebiyat karın doyurmaz" kabulünün kurbanı oldu. Direniyor..
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN