KÜLTÜR SANAT

Saniyelerin Nabzını Tutan Adam: Ahmet Hamdi Tanpınar

Saniyelerin Nabzını Tutan Adam: Ahmet Hamdi Tanpınar
Ahmet Hamdi Tanpınar ismini duyunca şöyle Erzurum, Bursa, İstanbul gezisine çıkar gibi olurum. 20. Yüzyılın başlarında dünyaya geldi. Hayatının merkezinde İstanbul vardır. Ancak Kadı olan babası Hüseyin Fikri  Efendi’nin görevi gereği bir çok ili gezmiştir.  

Özellikle lise sıralarında edebiyat derslerinde adını en çok duyduğumuz fakat hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olamadığımız Cumhuriyet döneminin ilk öğretmenlerinden. Sadece öğretmen mi? elbette hayır. Şair, yazar, eleştirmen, çevirmen, siyasetçi, akademisyen… İşte bütün bunların toplamı eşittir Ahmet Hamdi Tanpınar. 61 yıllık yaşamına ne de çok şey sıkıştırmış. Biraz düşünelim şu yaşımıza kadar biz ne olduk, ne yaptık? Durun! Ben cevaplayım. Sadece “öğrenci”. Hatta sorumluluk sahibi bir öğrenci olmayı dahi başarabilmiş değiliz. Ama şu var ki; çok sadık bir internet kullanıcısıyız. Bravo bize…

Konuyu dağıtmayalım. Ahmet Hamdi Tanpınar diyorduk. Kendisi literatürde şair-yazar olarak anılır. Ki ben de öyle olduğuna inanıyorum. Özellikle şair-yazar olarak anılmasının bir nedeni olmalı. Çünkü başka alanlarda da önemli başarıları var. Bir insanı hafızalara kazıyan, kitaplarda adının anılmasını sağlayan en önemli şey, insanlığa kendinden bir şeyler kazandırmış olmasıdır. Bu bakımdan nitelikli eserler üretmiş şair ve yazarların kitaplara konu olması gayet normal karşılanabilir. Şair ve yazar olmak demek aynı zamanda fikir işçisi olmak anlamındadır. Özel bir konudur, kabiliyetin açığa çıkması ile ilgilidir. Herkes öğretmen ya da mühendis olabilir ama çok az kimse gerçek anlamda bir fikir işçisi olabilir. İşte Ahmet Hamdi Tanpınar zannediyorum ki, bu ayırt edici özelliğinden(fikir işçisi olması) dolayı şair-yazar olarak kayda geçmiştir.

Fikir işçileri toplumda kültürel gelişime en çok katkı sağlayan kişilerdir. Ülkemizde özellikle Osmanlının son dönemlerinden itibaren somut olarak hissedilebilen kültürel bir tahakkümden bahsedebiliriz. Batı kültürü, İslam kültürünü etkilemiş, değiştirmiş ve etkisizleştirmiştir. Bunda şüphesiz ki bu topraklarda yetişmiş fikir adamlarının da katkısı vardır. Şöyle ki, batı kültüründen esinlenerek ortaya konmuş eserler cumhuriyetin ilk yıllarında ciddi oranda kendini hissettirir. Yani İslam kültüründen beslenip alternatif bir kültürel birikim oluşturmak yerine üretimler batılı kaynaklı olmuştur. Bu anlamda Ahmet Hamdi Tanpınar’ın biraz daha özgün olduğunu söyleyebiliriz. Ancak  E.T.A. Hoffmann ve Anatole France’dan yaptığı çeviriler onun da bu akıma kapıldığını gösteriyor. Bunun yanında 1930 yılında edebiyat ile ilgili katıldığı bir toplantıda Osmanlı edebiyatının tedrisattan kaldırılması, edebiyat tarihini Tanzimat’tan itibaren başlatılarak öğretilmesi gerektiği fikrini savunur. Ne ilginç değil mi? Bence de…

Ahmet Hamdi Tanpınar cumhuriyet dönemi birçok şair-yazar gibi Avrupa’ya gidip geldi. Yazdığı Edebiyat Tarihi adlı eserin ikinci cildi için bilgi toplamak üzere Avrupa’ya gitti. Bu seyahatinde bir yıllık süre boyunca ünlü Yahudi Rockefeller ailesinin sağladığı burstan yararlandı. Bir sözünde Plutarchus: “İçinde çok sayıda şair ve müzisyen olan bir şehre düşman olmak felakettir.” Diyor. Elbette bu söz, şairlerin toplumda nasıl bir potansiyeli ifade ettiğini anlatıyor. Ve Tabi ki Osmanlının yıkılışında önemli bir etkisi olan Yahudi ailesinin verdiği burs, hayırseverliğin ötesinde bir anlamı ifade ediyor.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın keyifle okuyacağınızı düşündüğüm bir eseri yok varsa da ben bilmiyorumdur. Ancak güçlü bir kaleminin olduğu açık. Öyle ki; eserleri halen tam olarak günümüz yazın diline uyarlanabilmiş değil.  Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Beş Şehir, Huzur en bilindik eserleridir. Bu eserleri okuduğunuzda dilinin ağırlığını hissedeceksiniz.

1962 yılında geçirdiği kalp spazmı sonucu vefat etmiştir. Mezar taşında en bilindik şiirinin ilk mısrası yazılıdır.

“Ne içindeyim zamanın

Ne de büsbütün dışında” 

YAZAR HAKKINDA
Selam Yağmur
Selam Yağmur
Lisans eğitimini 2016 yılında Hacettepe Üniversitesinde tamamladı. Edebiyat okumayı istedi ancak puanı fazla kaçırınca mahalle baskısına maruz kaldı. "Edebiyat karın doyurmaz" kabulünün kurbanı oldu. Direniyor..
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN