EDİTÖR

Sevgi Emek Ramazan

Sevgi Emek Ramazan
Bir okul sezonunun daha sonuna geliyoruz. Karneler alınacak ve üç aylık tatil başlayacak. Boş zamanın kıymeti bir saniyeye ölümüne ihtiyaç duyduğumuz anda anlaşılacak belki. Ya da kendimize sormalıyız, yeryüzünde bu kadar zulüm varken boş zamanımız olabilir mi? Hayır. Nitekim Hint yazar Tagore’un dediği gibi; “Boş zaman yoktur, boşa geçirilmiş zaman vardır”

Yaşamımız boyunca saatleri nasıl da boş yere harcadığımızı saçlarımıza aklar düşünce, belimiz bükülünce ve tenimizdeki kırışıklıklar artınca daha iyi anlayacağız belki de. Ama önemli olan gençlik çağında iken kıymet vermeyi bilmektir. Zamana kıymet vermek, Rabbimizin bize bahşettiği ömür sermayesini en iyi şekilde kullanabilmek…

Şimdilerde bir başka heyecanı yaşıyoruz. On bir ayın sultanı Ramazan ve ardından Ramazan Bayramı. Fakat şunu söylemeliyiz ki, istismarın zirvede olduğu bir çağı yaşıyoruz. Ne yazık ki inancımızın gerektirdiği şekilde yaşamaya çalışırken bile istismara maruz kalıyoruz. İbadetlerimiz, inancımızın temel kavramları para ilişkilerine meze yapılıyor. Bir Müslüman için tefekkürün, ibadet halinin, sokaktaki komşusu ile hemhal olma durumunun zirveye ulaşacağı Ramazan ayında bile ekranlara kilitleniyoruz. Ramazan ayını en iyi şekilde geçirmek için en uygun tv programını takip etmek gerekiyormuş gibi bir algı neredeyse oluşmuş durumda. Hâlbuki yaraları sarmanın yolu yaralı ile konuşmak, derdi ile dertlenmektir. Bunun için de ekranların fişini çekmeli, merhem olmayı istemeliyiz.

Bu sayımızda, Müslümanın tatil anlayışı nasıl olmalıdır? Sorusuna cevap aradık. Bunun yanında idrak ettiğimiz “Ramazan Ayı ve Ramazan Bayramı” konusuna değindik. Tatil zamanlarının gezip eğlenmekten ibaret görüldüğü, oruç tutmanın ise sadece belli saatlerde bir şey yiyip içmemek olarak algılandığı bu zamanda bu konuları ele almanın son derece önemli olacağını düşündük. Dosyada Nurullah Yağcı, “Bayram Ol Bayram Ola” başlıklı yazısında asrısaadet yıllarındaki ramazan ve bayram anlayışını yazdı. Kültür-Sanatta, Fatma Hakkoz, Bin Birinci Ölümün Hikayesi’ni yazdı. Ayrıca enerji mimarlığı alanındaki projeleri ile dünya çapında adından söz ettiren Mimar Çelik Erengezgin ile yapılmış çok özel bir röportajı okuma imkânınız olacak. 

Gün gelir, söz uçar, yazı kalır. Bu dergiyi içindeki notlarla birlikte 2017 yılının Haziran ayına not ettik. Bütün çabamız, kimsenin farklılığından dolayı dışlanmadığı, haksızlığa maruz kalmadığı bir dünyada yaşamak. Tabi böyle bir dünyayı istemek, daha çok çalışmayı gerektirir, daha çok… 

İyi okumalar. Selam ve dua ile…

ÖNCEKİ YAZI İKBAL MESİH
YAZAR HAKKINDA
Selam Yağmur
Selam Yağmur
Lisans eğitimini 2016 yılında Hacettepe Üniversitesinde tamamladı. Edebiyat okumayı istedi ancak puanı fazla kaçırınca mahalle baskısına maruz kaldı. "Edebiyat karın doyurmaz" kabulünün kurbanı oldu. Direniyor..
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN