GELİŞİM

Sosyal Hayatımızdaki Kul Haklarına Panaromik Bakış

Sosyal Hayatımızdaki Kul Haklarına Panaromik Bakış
Toplumsal hayat, ilişkilerimizin derinliği ve kalitesiyle bizleri var eder veya yok eder. Mutlu ya da mutsuz oluruz.

Günümüzde kişiler; maddiyatçı, fırsatçı, menfaatçi, gösterişçi olma yolunda yarış halindedir. Bunlara kin, haset, nefret gibi ruhsal hastalıklar eklenince vicdanlar kararmakta, toplumdaki huzur ve bereket yok olmaktadır.

Hayatın akışı, koşturmaca çeşitliliği içinde zaman zaman gözümüze perde çekilmekte, burnumuzun ucunu görememekteyiz. Bu hız ve otomatik davranışlar neticesinde başkalarına gereken özeni gösteremediğimiz için müşterek ortamlarda yanlışlara düşmekte, insanlara eziyet veren istenmeyen çirkin, yakışıksız durumlarla yüz yüze gelmekteyiz.

Özellikle popüler kültürün egemen olduğu, nasıl yememizden, nasıl giyinmemize kadar bize karıştığı hatta dayattığı global bir dünyada belli ezberler ve kalıplarla hayatımızı idame ettirmekteyiz.

Aciz bireyler olarak günün getirdiği üzücü, sevindirici haber ve süprizlerle halden hale girmekteyiz. Bu hayat mücadelesinde kimi zaman başkalarının bize, bazı zamanda bizlerin başkalarına bilerek bilmeyerek yaptığımız yanlış iletişimler, davranışlar sonucu pişmanlıklarla kuşatılmaktayız, kırılmaktayız, bükülmekteyiz...

Oysa kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkalarına yapmaksak, bana hak onlara müstahak demezsek üç günlük dünyayı daha anlamlı, daha güzel bir yer kılmaz mıyız?

Sevgi, saygı, ilgi, takdir görmek her insanın doğal ihtiyacıdır. Bu konuda herkesin hassas olması, elinden geldiğince çevresindekilere samimiyetle nazik davranması, ruh ve toplum sağlığımız açısından önemlidir.Basit insan bencildir, kendinden başka kimseyi düşünmez, saldırgandır. Günümüzde ne yazık ki basitlik, toplumların iliklerine kadar işlemiştir. Bu durumdan çıkmak için yüksek bilinç gerekmektedir. Gelişmiş, olgun insan olmak öncelikle kul haklarına saygıyla başlar. Kimseyi kırmamak, asla incinmemek, affedebilme olgunluğuna ulaşmak önemlidir. Kul hakkına girmemek için özen ve feragat ahlakı lazımdır.

Kıyamet günü bir mü’minin değerli varlığı, işlediği sevaplardır. Kişinin başkasına eziyeti var ise hak sahibi adına zulüm sahibinin sevaplarından tahsil edilir. Bu şahsın iyiliği yoksa eziyet yapılanın günahları alınarak zülüm sahibine yüklenir.

Güzel, ahlaklı, mutlu bir toplum oluşturmak istiyorsak önce biz başkalarına, özellikle bizden zayıflara saygı, sevgi göstermekle işe başlayabiliriz. Aya çıkan ilk astronotun dediği gibi benim için küçük ama insanlık için büyük adım atabiliriz. Her şeyin niyetle başladığını hatırlayarak anlamlı çabalarımızı sistemli bir şekilde içselleştirdiğimizde tüm canlılara karşı büyük bir merhamet ve şefkatle yaklaşmamız ışık hızıyla sihirli bir dokunuş gibi çevremizi sarıp sarmalayacaktır. Yalnızca iyi ve doğru olmamız yeterli değildir. Çevremizdeki muhataplarımıza güzelce davranmak, anlayacakları dilden konuşmak, gönülleri kazanmak insan olmanın gereğidir. Allah güzeldir ve güzeli sever.

Sevgili peygamberimizin söylediği gibi insan dilinin altında saklıdır. Öncelikle hoşgörülü olarak herkesin anlayacağı dili kullanmak, muhataplarımızın nezdinde olumlu bir harekettir.

Kişilerin yaşına, kültürüne, bölgesine, mizacına, mesleğine, şartlarına, psikolojik hallerine, eğitim durumuna uygun bir dille hitap etmek, onlarla aramızdaki ilişkiyi güçlendirir, aramızdaki güveni, saygıyı, muhabbeti artırır.

Saygı görmek istiyorsak önce biz örnek davranışlar göstererek saygı göstermeliyiz. Engellilere, yaşlılara, bebeği olanlara, ailemize, ihtiyaç sahiplerine önyargısız, onları yargılamadan, etiketlemeden sevgiyle yaklaşmalıyız. Çiçekten böceğe, yaratılan bütün mahlûkata Allah’ın buyurduğu peygamberimizin sünneti çerçevesinde muamele etmek gerekmektedir.

Sorun görüp dillendirdiğimiz şeylerin değişmesini ve düzelmesini arzuluyorsak evvela kendimizden başlamamız özümüze dönüp, birey ve toplum olarak nerelerde hata yaptığımızı neleri eksik bıraktığımızı sorgulamamızda büyük faydalar vardır. Haram ve helallere bir göz atmak, ölçüye-tartıya dikkat etmek, çevremizdekilere titizlik göstermek gibi... Biz düzelirsek zamanla çevremiz düzelir, çevreler düzelirse topluluklar düzelir.

Adaleti içselleştirmiş bireyler olarak toplumu kuşattığımızda, toplumsal bilinç düzeyi bizi altın çağa taşıyacak en muhterem araç olacaktır. Kul haklarına olursa olurdan ziyade, olmazsa olmaz gözüyle bakmamızda kendi açımızdan sayısız faydalar vardır. Allah’ın yapacaklarını yarına bırakabileceğini ama kimsenin yanına bırakmayacağını aklımızda tutalım. Dualarım üzerinize şifa olsun.

YAZAR HAKKINDA
Sabri Bakacak
Sabri Bakacak
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN