GELİŞİM
Susmayan Çelik Cevher Olamaz
Gurbetteydi okuyordu, büyük adam olacaktı, evdeki hesap harikaydı gel gelelim çarşıda iş değişmişti.
Kaba tabir büyük şehirde çarşı karışmıştı, neden hep zorluklar onu buluyordu ki hem, yav arkadaş bir kendisi miydi hep sıkıntı çeken, sanki tüm dünya bir olup ona savaş açmıştı.
Gece çalışıp gündüz okumak zorundaydı, Bazen gece aralarda ders çalışmak zorunda kalıyordu.
Dalgın dalgın yürürken farkına varmadan şehrin küçük sanayi bölgesine geldi, kaynak ışıltıları, jet taşı kıvılcımları, motor homurtuları, başı boş kirli köpekler, nerden fırladığı belli olmayan paket servis
motorları bambaşka bir gezegendeydi sanki.
Arkasından "yolunu mu şaşırdın paşam?" diye birisi seslendi.
O tarafa döndü, küçücük bir dükkan, kapısının üzerinde belli belirsiz bir "sıcak demirci Davut" yazısı.
Dükkanın Tam ortasında körükle çalışan bir ocak, bir örs, uzun saplı kerpetenler, içi su dolu bir kova. Duvarlarda bir kaç mısra,
Örsün başında meşin önlüklü, kolları sıvalı, pala bıyıklı, kapı gibi bir adam.
"Susadın mı, yandın mı? Selâm ile gir mekana hele" diyerek güleç yüzüyle gürledi.
Delikanlı selamla girip bu evvel zaman dükkana ağzı açık bakakaldı, duvardaki eski yazıları sordu.
- Ne anlatır bu levhalar usta?
- Şu Tam karşımdaki "Pirimiz Davut aleyhisselam der her gün bana, piri olmayanın zanaatı olmaz
çünkü.”
Ensemin hizasında duran Sultanî şuara’nın mısrasıdır
Ensemin Örsün de bir demir balyoz
Kapandım yatağa son çare diye
Bir kanlı şafakta bana çil horoz
Yepyeni bir dünya etti hediye
Sırrı bende saklıdır...
Sağ omzumda hizalı olanda "her külçeden kılıç olmaz" solumda ise "susamayan cevher çelik olamaz" yazar.
- Demir cevherinin susadığını ilk defa duydum.
- Yanmadan olmaz.
- Yanmak yeterli mi?
- Asla bu örs buraya süs olsun diye konmadı, o külçe önce işin ehli usta tarafından enine boyuna bir
incelenir, sonra aha bu ateşe atılır, kıpkızıl olana kadar bekler, çilesi bitmez, örsün üstüne konur, her zerresi çekiçlenir, soğudukça tekrar ateşe konur ve tekrar ve tekrar taaki.
- Taaakiii?...
- Ustanın o cevher hakkında hah! Demesiyle...
- Hah! Ne ola ki?
- Ol cevherin şu içmeye hak kazanmasıdır, deyiver bakalım su içmeye hak kazandın mı?
Çaylar içildi eller öpüldü, usta gence yalnızca zarf açmak şartıyla el yapımı bir hançer hediye etti.
Hançerin sapında "Ensemin örsünde bir demir balyoz" mısrası kazılıydı...
ÖNCEKİ YAZI
KURULUŞ
SONRAKİ YAZI
DAR PAÇAYA EYVALLAH DA DAR FİKİRLE OLMAZ ABİ
YORUMLAR
YORUM YAPIN
Yazarın başka yazısı bulunmamaktadır.
GENEL YAYIN YÖNETMENİ