FİKRİYAT

Üstün Toplumdan Sanal Aleme

Üstün Toplumdan Sanal Aleme
Sanal ortam dediğimiz, gerçekliğin bilgisayar ve internet ortamına taşındığı yapay gerçekliğe gün geçtikçe daha fazla maruz kalıyoruz. Sokak oyunlarının yerine artık bilgisayar oyunlarını, pazarda dükkân dükkân gezmek yerine alışveriş sitelerini ve bir araya gelerek oluşturduğumuz sohbet ortamlarının yerine ise mesaj uygulamalarını ve ya sohbet gruplarını tercih eder olduk. 

Günlük hayatta birçok dinamik söz konusu olduğu gibi, sanal âlemde de durum böyledir. Fakat fiziksel dünyamızın aksine sanal âlemde kişisel anlamda ve tercihlerimiz konusunda daha özgür olduğumuz söylenebilir. Yani duymak istemediğimiz bir konu açıldığında hemen sesi kısabilir veya sesin kaynağını tamamen kapatabiliriz. Şahsımız ile ilgili olumlu ya da olumsuz yorumları istersek görürüz. Bizi telefonla arayan kişinin aramasına istersek cevap veririz. Fakat sokakta karşılaştığımız biri selam verdiğinde genellikle karşılık veririz. Aksi durumda hakkımızda oluşacak olumsuz düşüncelerden çekinebiliriz. Sokakta ve sanal ortam arasında ki fark sadece bedenen bir işin içinde olmak ve olmamak kadar basit değil. Gerçek dünyada yaşanan her şey zihin dünyamızda daha fazla karşılık bulur. En temelde yukardaki örnekte belirtiğimiz gibi; selama karşılık vermeyişimiz sonrası ortaya çıkacak durumdan dahi kaçınmak adına, vereceğimiz tepki şekillenecektir. 

Günümüzde özellikle sosyal medyanın da artması ile beraber olması gerekenin aksine sosyal ilişkilerimiz oldukça zarar gördü. Sosyal hayatın ayrılmaz parçası olan insani ilişkiler son derece zayıflamış durumda ve ne yazık ki zayıflamaya da devam etmekte. Bütün suçu sosyal medyaya yükleyerek geri çekilmek tabi ki doğru olmayacaktır. Evlerde televizyonların yaygınlaşması ile beraber saatlerini televizyon karşısında geçiren önceki nesil ile aramızda sadece “iletişim araçlarının” farklı olduğunu söyleyebiliriz. Sosyal ilişkiler olarak tanımlanan birçok duygunun ortadan kalktığı günümüzde toplumu derinden sarsacak ve iyi olarak anılan olayları azaltacak kayıplar yaşamaktayız. Bu duyguların başında vefa duygusu gelmektedir.

Geçmişte yapılan güzel bir işin takdir edilmesi olarak basit bir cümle ile tanımlayabilsem de altında derin bir mana barındıran vefa; iyi işlerin devamı, gelecek nesillere güzel bir dünya, kişisel çıkar gözetmeksizin yapılan iyilik, güzel işler yapan kişilere motivasyon ve fedakarlık göstermiş kişilere en içten teşekkür gibi gerçek anlamda birer üstün toplum özelliğinin vazgeçilmez parçaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Altında gölgelenelim, dalından meyve koparalım diye dikilen ağaç, yol kenarındaki çeşme, talebe için harcanmış saatler belki yıllar, ancak vefa ile karşılığı ödenebilecek iyiliklerdir.

Herkesin sadece kendi çıkarını düşündüğü, özgürlük adına birçok değerin çiğnediği sanal âlem ile ortaya çıkan sanal karakterlerin oluşturduğu varoş toplumların anlayamayacağı kadar üstün bir duygu olan vefa, toplumların gelişerek devam etmesi anlamında önemli bir rol üstlenmektedir. 

Vefa gerektiren durumların tamamı, kişinin etrafındakilere ya da hiç göremeyeceği kişilere yönelik olarak ortaya koyduğu eforun takdir edilmesidir. Herkesin kişisel menfaatini düşündüğü ve sadece kendi menfaati için çalıştığı bir toplumda vefa kendine yer bulamayacaktı. Bu durumda ise ne bugün kullandığımız teknolojik aletleri ortaya çıkaran bilime harcanmış yıllar ne de her gün kullandığımız köpüler, yollar var olacaktı. Takdir edilen iyi işlerin artması kaçınılmaz olduğu gibi, tersi durumunda yok olması da kaçınılmazdır.

YAZAR HAKKINDA
M. Necat Gürlek
M. Necat Gürlek
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN