GELİŞİM

Vakıf Kültürünün Sosyo-Ekonomik Dengeye Etkisi

Vakıf Kültürünün Sosyo-Ekonomik Dengeye Etkisi
Geçtiğimiz hafta dini ve kültürel uygulamaların sosyo-ekonomik dengeye etkilerini incelemiştik. Bu hafta ise geçmişten günümüze pek çok devletin yapısında bulunan ama özellikle Osmanlı devleti ile ihtişama kavuşan kurumlardan bir tanesi olan vakıflardan bahsedeceğiz.

Vakıf kelimesi Arapça kökenli bir kelime olmakla birlikte durdurmak, alı koymak anlamlarına gelmektedir. Durdurmaktan kasıt, bencilliği, açlığı, para hırsını ve kibri durdurmaktır. Vakfetmek ise, kişilerin sahip oldukları malları belli bir gaye ve Allah’ın rızasını kazanmak için bağışlamalarıdır. Yani buna göre vakıf; toplumun ihtiyaçlarını sağlamak için bir araya gelen insanların oluşturduğu bir yapıdır. Ayrıca vakıflar, geliştirdiği sosyal yardım müesseseleri ile, insan onurunun korunmasını sağlamış, toplum ve devletin bir arada barınabilmesi için aradaki birleştirici güç olmuştur.

Türklerde ilk örneklerini İslamiyet’e geçişten sonra gördüğümüz vakıfların Osmanlı döneminde çok büyük bir gelişme gösterdiği, Toplumun eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi en temel ihtiyaçlarını sağlamanın yanında en küçük ayrıntılara dahi odaklandığı anlaşılmaktadır. Bu ince düşünce öyle bir seviyededir ki, batılı sosyal politikacılar 16. asır Osmanlı toplumu için vakıf cenneti tabirini kullanmışlardır. Vakıfların Osmanlı’da bu kadar etkin role sahip olması devletin doğrudan yükümlü olduğu görevlerinin de bu noktada değişmesine sebep olmuştur. Özellikle Osmanlı’da devlet iç ve dış güvenliği sağlamakla yükümlü idi. Vatandaşları eğitmek, onlara sağlık hizmeti götürmek, fakirlere yardımda bulunmak ve ülkeyi bayındır hale getirmekle doğrudan ilgilenmiyor, vakıflara yaptırıyordu.

Selçuklu devleti döneminde de han ve kervansarayların vermiş olduğu hizmetler ön plana çıkmaktadır. Vakıfnamesinde, yolcuların hayvanları ile birlikte üç gün boyunca misafir edileceği, yedirilip içirileceği ve bundan hiçbir ücret alınmayacağı şartı vardır. Başka hiçbir ülkede görülmediği kadar çok kervansaray barındıran Selçukluda, her 3 saatlik mesafede bir kervansaray bulunuyordu. Bir diğer sosyal yardım müessesesi de imaretlerdir. Bir vakıf örneği olan imarethanelerde memleketi mamur ve abad etmek için medrese öğrencisi, yoksul kimsesiz halk ve yolcuların yiyecek, sağlık ve giyecek ihtiyaçları karşılanırdı. Ayrıca her medresenin yanına da bir imaret inşa edilerek dini ve ilmi tahsil yapan talebelerin geçim derdinden kurtarılması amaçlanmıştır. Ayrıca vakıflara tahsis edilmiş elverişli arazilerin ihtiyaç sahibi köylüler tarafından ekilip biçilmesi sağlanmış; böylelikle hem zengin ve fakir arasındaki hem de köylü ve şehirli arasındaki gelir eşitsizliği dengelenmeye çalışılmıştır. Bu aynı zamanda köyden şehre kontrolsüz göçün önüne geçilmesine yardımcı olmuştur.

Bu tür vakıflarla ilgili örnekleri çoğaltacak olursak;

- Parasını düşüren çocuklar vakfı: Ailelerinden alışveriş yapmak için aldıkları paraları kaybeden çocuklara yardım ederler. Çocukların ailelerine karşı mahcubiyet yaşamalarına engel olan bu vakıf başta Tunus olmak üzere Osmanlı coğrafyasının pek çok yerinde hizmet vermiştir.

- Yetimlere eğitim vakfı: Yetim çocukların Tüm masraflarını karşılamayı amaçlayan bu vakıf 1612 tarihinde Fatma Hatun tarafından kurulmuştur.

- Öğrencilere bayramlık elbise vakfı: 1587 tarihinde kurulan vakıf aracılığıyla bayramlarda, mekteplerde okuyan öğrencilere elbiseler alınmış ve harçlıklar verilmiştir. Artan paralar ile de dul ve fakir hanımlara yardım edilmiştir.

- Öğretmenlere ikramiye vakfı: Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Sultan tarafından kurulan vakıf, her Ramazan Bayramı’nda öğretmenlere birer maaş ikramiye vermiştir.

- Fakir kızlara çeyiz vakfı: Ayşe Revnak Hanım tarafından kurulan vakfın amacı, ekonomik imkânsızlıklardan dolayı düğün yapmakta zorlanan fakir kızların çeyizlerinin tamamlanarak düğünlerinin yapılmasıdır.

- Mahalle fakirlerini gözetme vakfı: Mahallede bulunan fakir ve zor duruma düşenlerin gözetilip ihtiyaçlarının giderilmesi amaçlanmıştır. Günümüzde de aynı faaliyeti sürdüren yardım kuruluşları mevcuttur.

- Borcundan dolayı hapse düşenlere yardım vakfı: 1708 yılında İstanbul’da kurulmuştur. Borçlu ve hapiste olan Müslümanlara senede bin akçe verilmesini öngörmüştür. Listeyi istediğimiz kadar uzatabiliriz.

Vakıfların işlevlerinin iyi anlaşılması ve günümüz toplumuna düzgün bir şekilde aktarılması büyük önem taşımaktadır. Geçmişte özellikle gelir dengesi ve sosyal güvenlik alanında başarılı uygulamaların bugün kullanılmıyor olması günümüz sosyal yaşantısının bu vakıflara uygun olmadığı anlamına gelmez. Bugün de geçmişimizde var olan bu ince fikirliliği yaşatmak torunları olarak ecdadımıza borcumuzdur.

ÖNCEKİ YAZI AHİR ZAMAN
YAZAR HAKKINDA
Ahmet Fazıl Şenol
Ahmet Fazıl Şenol
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN