KÜLTÜR SANAT

Yerleştirme Sanatı

Yerleştirme Sanatı
Sözlükte yerine koyma, düzenleme ve tanzim etme olarak mana bulan Yerleştirme aynı zamanda Enstalasyon ismiyle de sıkça ifade edilir. Aslında Yerleştirme, bir şeyi bir yere ait kılma ve o yere özel olarak anlamlandırma ve düzenlemedir. İnsanın merakıyla gözlem yeteneği arasına girmiş matematik, fizik gibi bilimsel alanlar birbirleriyle hemhal olarak bu sanatın doğmasına yol açmışlardır.  Sadeleştirilmiş haliyle Yerleştirme/Enstalasyon sanatı nesnelerin bir mekânda yer almasıyla konumlarının belirtilmesi durumudur. Bu nesneler, çevreyle bağımlı ve bulunduğu mekânın özellikleriyle izleyiciyi bütünleştiren bir yapıya sahiptir. Öyledir ki bu sanatta izleyici, eserin olmazsa olmazıdır. İzleyici sadece seyretmekle kalmaz bazen o sanat eserinin içinde yaşar.

Eserlerin bulunduğu yerleri coğrafya, tarih ve o mekânların kimliklerinden koparmak da mümkün değildir. Bu unsurlarla birleştirilen ve bu unsurlara uygun bir biçimde ortaya konan eser mekânın temsiliyle de izleyiciyi tesir altında bırakıyor. Bu eserlerdeki malzemeler bir örüntüyle de konulmuş olsa, yek bir bütün de olsa ya da rastgelelik içindeki bir düzenle de yerleştirilmiş olsa bu eserler bize mekân kavramını sorgulamamıza ve mekânların manasını aramamıza imkân sağlıyor.

Birden fazla türün birleşimiyle doğduğu düşünülen yerleştirme sanatının kökleri 20. Yüzyılın başlarına dayanıyor. Öncüleri olarak da bu sanatta ilk yakın eserleri yapanlar Marcel Duchamps ve Kurt Schwitters gösterilmektedir. Gelişimini ancak kavramsal sanatların doğuşuyla birlikte tamamlamış olan sanat, 1960’lara kadar belirli hatlarla çizilmiş bir çerçeveye sahip değilken bu dönemlerde Enstalasyon sanatı belirli çizgilerle hatlarını belirginleştirmiştir. Yer ve yer olmayan gibi ikiye ayrılan yerleştirme sanatı, yer yani büyük bir mekân içinde belirli bir yerde, yer olmayan belirli bir yerin fotoğraf gibi farklı materyallerle sunulmasıdır. Bu ayrım yapılması ise arazi sanatçıları içindir çünkü galeride gösterilmesi mümkün olmayan bu mekânlarda yapılan eserler ancak fotoğraf vb. materyallerle izleyiciyle bir galeri-sergi ortamında buluşabilirdi.

Zamandan ve mekândan soyutlanmış bir biçimde de tasarlanabilen eserler seyreden gözler için bilinmezliklerle doludur. Bu ve bunun gibi eserlerde seyir halindeki kişi bazen eserin kendisi, bazen yönlendirme elemanı, bazen de ana ögesi konumundadır. Tabi bu durumlar da her bir kişi için farklı yorumlamalar ve her bir kişinin farklı yoğun hisler yaşamasına yol açabiliyor. James Turrel’in Ganzfeld serisi buna bir örnek niteliğindedir. Bundandır ki o serisine “Yoğun görsel alanlar” ismi de verilmiştir.

Yerleştirme sanatı arazi sanatçıları sayesinde galerilerden dışarı çıkmış ve yeryüzü sanatı adını almıştır. Bulundukları kültürlerin ve coğrafyaların manasıyla harmanlayıp caddelerde, ormanlarda, hem açık hem kapalı alanlarda enfes kurgulanmış eserlere rastlamak mümkündür. Buna verilebilecek en iyi örneklerden biri ise İtalyan sanatçı Biancoshock tarafından yapılmış ve ‘Borderlife’ adıyla sunulmuş kullanılmayan eski kanalların bir yeraltı yuvasına dönüştürüldüğü muazzam eserdir.

Bir materyal sınırına veya yasağına sahip olmayan yerleştirme sanatı; Resim, video, heykel, ışık, betonarme parçalar, kalıntılar, plastikler vs. gibi birbirinden farklı ve uçsuz bucaksız malzeme kataloğuyla özgün içeriğin bol olduğu bir sanat dalıdır. Bu malzemelerin birleşimi yalnızca insanın gözüne değil duygularına da hitap ederek izleyicinin mekânla, bir birleşip bir kopmasıyla farklı sorular sordurarak bir duygudurum karışıklığı da sağlayabiliyor. Nikolaj Bendix Skyum Larsen’in Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken hayatını kaybeden göçmenleri anlatmak için deniz altında kurguladığı ve İstanbul’da da gösterime sunduğu ‘düşlerin sonu’ eseri bu duygu hissiyatlarını doruğa çıkaran eserlerden biridir.

Mekâna ve dünya malına gitgide yapışan ve yaşamın manasını burada görmeye başlayan insanlarımız için aslında bir sorgulama kapısı açan Enstalasyon sanatı insanları, mekânın sorgulanmasıyla yeryüzündeki mülk kavramının bir mana taşıyıp taşımadığı arasında bir ikilemde bırakıyor. Sanırım burada vereceğimiz karar toplumsal sözleşmede de hangi tarafı tutacağımızı bize gösterecek.

YAZAR HAKKINDA
Doğan Şimşek
Doğan Şimşek
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN