GELİŞİM

Yola, Yolcuya Ve Tehlikeye Dair

Yola, Yolcuya Ve Tehlikeye Dair
‘’Dünya ile benim misalim, bir ağacın altında gölgelenen sonra terk edip giden yolcunun misali gibidir’’ buyuruyor efendimiz s.a.v.

Evet bir yolcu olarak yol üzere yaratılmışız. Dünyaya geldiğimiz an ölüme bir adım daha atıyor, yolun sonuna bir adım daha yaklaşıyoruz esasında. Yoldayken unutuyoruz eninde sonunda varacağımız yeri  bazen. Oyalanıyoruz, gecikiyoruz… Çünkü insanız ve şeytan-nefis gibi tehlikeler her daim kolluyor sarsılacak adımlarımızı.

Yol, heybemiz dolu değilse hep tehlikelidir. Karşımıza bin bir türlü zorluklar dikilecektir. Kimi zaman, kılmamız gereken bir namaz taş olur çöker omuzlarımıza. O, bizi kanatlandıracak tek reçetedir halbuki. Kimi zaman yoldaki taşı kaldırmaya dahi gücümüzün olmadığını telkin eder nefsimiz. Biz imanla sürekli güç tazeliyorken. Ya da bazen çağın getirdikleri yapışır yakamıza. Bu çağda taa 1400 yıl öncesi bir çağa ayak uydurulur mu der yolda bir ses. O çağ bizi zamanın da üstüne çıkaracaktır oysa. Heybesi dolu olanlarımız işte tam da bu noktada şunu derler: ’’Çağın getirdiği zulüm ise ‘’çağdaş’’ olmak övünülecek bir şey olamaz asla. Hatta ‘’çağdışı’’ olmak adına gayret göstermektir en büyük amacımız.

Nefis ve şeytan iki tehlikeli eşkıyadır yolda. Birbirlerinden beslenen ve birbirlerini besleyen iki dost. Nefsi deve kuşuna benzetir büyükler. ’’Yük taşı’’ denildiğinde kanatlarını gösterir, ’’Ben kuşum’’ dermiş. ’’Hadi uç’’ denildiğinde ise tabanlarını gösterir ‘’Ben deveyim‘’ dermiş. Sen tam kurtulacakken bahanelerinin seni esir almasına izin verme. Kurtuluşunu erteleme. Zehir içen devayı erteleyebilir mi hiç. Unutma buyurmuş ki efendimiz s. a. v: ’’erteleyenler helak olmuşlardır.’’

Kimimiz hiç o yolun sonuna varmayacakmış gibi yaşasa da yolun sonunu dert edinenlerimiz her daim olmuştur ve bundan sonra da olacaktır.70 yaşında yolcu olduğunun farkında olamayanlara değil, 15 yaşında atıyla dörtnala menzili gaye edinenleredir hitabımız: Yolunuz mübarek olsun!

Yolcu olduğunun farkında olan genç kardeşim! Biliyorum ki bazen hiç içine sinmiyor yaptıkların. Sen de rahatsızsın çağın ve nefsinin getirdiklerinden. Bir kurtuluşa aşıksın halbuki sen. Ama ümitsizlik bükmüş belini, çaresiz hissediyorsun kendini. Sakın! Helvadan putlara tapan, kız çocuğunu diri diri gömen Ömer, İslam’ın kılavuzluğunda İslam âlemine çığır açan Hz. Ömer olabilmişse eğer, senin ümitsiz olmaya hakkın mı var?

Bazen yolcular yorulur da bir ağaç gölgesi ararlar yolda. Otururlar ve heybelerinden çıkanla doldururlar karınlarını ve ümitlerini. Sen de yorulduysan eğer bul bir ağaç gölgesi. Aç heybeni. Orada sana yetecek her şeyi bulacaksın. Yeter ki heybeni İslam, dostunu Müslümanlardan edin.

Bir gün efendimiz s.a.v ashabına, karşı tepeye, güneşin olduğu yöne doğru koşmalarını emretti. Sahabe efendilerimiz emre koşulsuz uyup o tepeye doğru koştular. Sonra Rasulullah s.a.v. tekrar kendisine doğru koşmalarını söyledi. Ashab efendimizin olduğu yere gelince buyurdular ki: Karşı tepeye doğru koştunuz. Güneşin gölgesi önünüze düştü ve siz bir gölgenin peşinden koşarak benden uzaklaştınız. Gelirken ise siz bana doğru koştunuz ve gölge(yani dünya)sizin peşinizden koştu.

Sonuç olarak: Dünya hayatı sadece üzerinden geçtiğimiz gölgeden bir yol misalidir. Kurtulacak olanlar yolun ve yolcu olduğunun bilincinde olanlar, gölgenin peşine değil hakikatin peşine düşenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler olacaktır. Onlardan olmamız dua ve temennisiyle…

 

ÖNCEKİ YAZI ASRA YEMİN OLSUN
YAZAR HAKKINDA
Muhammed Mücahid Demiralp
Muhammed Mücahid Demiralp
İlk ve orta öğrenimini Bursa'da tamamladı.Anadolu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri mezunu.Küllük dergisi ile hemhal.Edebiyatı edepten ayrı görmüyor.Nefesin dahi İslamca alınması gerektiğine inanmasına rağmen hala aciz, hala eksik, hala kul.Bir yüreğe değmenin nafile ibadet olduğuna inanıyor.Karıncalara,kitaba ve daktiloya aşık.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN