GÜNDEM

Zekât > Robin Hood

Zekât > Robin Hood
Para; bu dünyaya ait en kirli madde. Yoksullar; Para adlı kirli maddeden yoksun şanslı topluluk. Zenginler; karmaşık mesele. Vergi; Fakire de zengine de aynı külfeti yükleyen adaletsiz uygulama. Zekât; Paranın zenginden alınıp fakire verildiği, Robin Hood’u dahi kıskandıracak ilahi kaynaklı bir düzen. (Her ne kadar mevcut demokratik düzende gönül rızasına dayalı olarak işleyen bir sistem olsa da Hz. Ömer adaletine özlem duyanların onun zekât vermeyi reddedenlerle alakalı tehditlerini de ensesinde hissetmesinde fayda görüyoruz.)

Malumunuz Müslüman olarak bir davamız var; İslam dinini anlamak anlatmak. Ancak biz bu görevi daha çok kabul etmek ve dayatmak şeklinde icra ediyormuşuz gibi geliyor bana. Müslüman olarak doğup Müslüman ‘’gibi’’ yaşıyoruz. Gibi diyorum çünkü dinimizi tam idrak ve bilinç içerisinde yaşamıyoruz. İslam dinine dair yeni bir tefsir veya yorum gündeme getirildiğinde yalnızca kızmak geliyor elimizden. Veya gençlerimiz sosyal medyada duyup etkilendikleri materyalist söylemleri kazara ağızlarından kaçırdıklarında ağız dolusu küfürler veya avuç dolusu tokatlarla onların düşüncelerini bastırdığımızı düşünüyoruz. Hâlbuki bu davranışlarımızla onlarda şu algıyı yaratmış oluyoruz: ‘’Evet, İslam dinini hakir gören bu söylemlerinin bir cevabı yok.’’ Ve zannediyorum ki bir Müslüman olarak bu düşünceyi tasdik edecek her cahilce davranışımız bizde büyük bir vebal oluşturuyor. Ama biz yalnızca acımasız, eli silahlı Müslüman grupların İslam’ı yanlış temsil ettiklerini söylemeye devam ediyoruz. Kendimizi bu yanlış temsil vebalinden uzak görüyoruz. Hâlbuki dinimiz gerçek manada bir mükemmeliyete sahip. Öyle ki; bu dinin düşmanları dahi onu tasdik etmekten kaçamıyorlar. Yaptıkları bilimsel keşiflerle bizim, Kur’an’ı anlamamızı ve tefsir etmemizi sağlıyorlar. Ancak bizim elimizden gelen yalnızca ‘’işte bakın Kur’an doğru söylüyormuş’’ diyerek övünmek oluyor. Bana kalırsa tek yapacağımız kendi acziyetimizi Rabbimizin ise yüceliğini ilan etmek olmalıdır.

Madem dinimiz mükemmel dedik ve bugün amacımız zekât ibadetinin bu mükemmellikteki payını anlatmak o halde elimizden geleni yapalım. Öncelikle zekât ibadetinin beşeri düzendeki karşılığına bir bakalım. Yani vergi sistemine. Bilindiği üzere vergi, devletin vatandaşlarından aldığı bir ücret. Ve yine bilindiği üzere bu ücret genel itibariyle ürün üzerinden alınıyor. Yani zengin bir insan da ekmek alırken %8 kdv ödüyor, fakir bir insan da ekmek alırken %8 kdv ödüyor. Haliyle burada adalet değil, eşitlik söz konusu oluyor. Biz de biliyoruz ki; İslam’da eşitlik değil adalet esastır. Çünkü adalet eşitlikten yücedir. Adalet herkese hakkını teslim etmek, ilahi düzene hizmet etmektir. Eşitlik ise herkesi bir kefeye koymak, beşerin acziyetini perçinlemektir. Buna mukabil bir de zekât uygulamasına bakalım. Bilindiği üzere zekât, yalnızca zenginlerden alınmaktadır. Misal şu anda bir kimseden zekât alınması için o kişinin 80 gram altını veya buna tekabül eden nakit parası olması ve o paranın nisab miktarına ulaşmasının üzerinden bir yıl geçmesi gerekiyor. Ayrıca şer’i düzende zekâtı memurlar aracılığı ile toplayan devlet bu parayı ihtiyacı olanlara dağıtıyor. Demokratik düzende toplanan verginin ise devletin yürüttüğü bayındırlık faaliyetlerinde kullanıldığını biliyoruz. Mesela otobanlar yapmak için. Zenginlerin şahsi arabalarıyla geçtiği otobanları yapmak için.

Şahsım adına İslam dini için etkisinde kaldığım en büyük mucize onun insan ve toplum fıtratına en uygun düzen olması ve tavsiye ettiği her uygulamanın bir anahtarın kendi deliğine uygunluk sağlaması gibi insanın sosyal yaşantısına uygunluk sağlamasıdır. İşte bu yüzden İslam dininin peygamberlerde tecelli eden mucizevi yönünden ziyade en sıradan beşerde bile tecelli edebilecek sosyo-ekonomik özelliklerine odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum. Zekât da bu düzenin en önemli sacayaklarından biri… Umarım bu düzeni idrak eder ve maddi gücümüz yettiğince bu ibadeti hakkıyla yerine getirmeye çalışırız.

 

ÖNCEKİ YAZI MART SAYIMIZ ÇIKTI
YAZAR HAKKINDA
Ubeyde Öz
Ubeyde Öz
Her insan gibi dünyaya geldi, bir Müslüman gibi yaşamaya çalışıyor. Düzene karşı ilk duruşunu, istemediği halde sütten ayırdıklarında yemek yeme fiiline karşı sergiledi. Sonucunda ufak tefek ve çelimsiz kalarak, devrimci tavırların hayat boyu bir bedeli olacağını kavradı. Televizyonları yalnızca çizgi film izlerken ciddiye aldı.
YORUMLAR
Mustafa DAĞ
02-04-2017 - 13:28
Hocam çok güzel olmuş
YORUM YAPIN