GÜNDEM
Bir Duruştur Yaşamak
Sonraki hafta derse geldiğinde kaldığı yerden devam etti o ceberrut bakışlara. Sınav kâğıtlarını okumuş ve yanında getirmişti. Tüm sınıfa aldıkları notları önce kaç beklediklerini sormak koşulu ile sırasıyla söyledi. Beni sona bırakmıştı. Sınıf içerisinde en yüksek notu Fatma almış ancak ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Elli beş puan Fatma için faciaydı.
İsmimi okuduğunda gayet ciddi bir şekilde ayağa kalktım. Sözü hiç uzatmadan kafasında ki mevzuya girip neden kopya çektiğimi sordu. Ezberlemekten hoşlanmadığım için bazı derslerde kopya çekerim ama sizin dersinizde kopyalık bir durum yok diye cevap verdim. Kaç puan aldığını biliyor musun diye devam etti bende evet geçen hafta ki bakışlarınızdan biliyorum dedim. Bu soruları tahtada bir kez daha çözeceksin dediğinde kan beynime sıçradı. O an kollarından ve bacaklarından tutup karşı bölü komşu yapmam işten bile değildi. Ama sakin ve akıllı olmalıydım, sınıf sınavda dökülmüştü, kopya isnat edecek geçerli bir sebep bulma imkânı yoktu. Önce yüz puanımı verin sonra tek tek çözeyim dedim. Bir şekilde hakkım olan puanı almak için mecbur kalmıştım tahtaya çıkmaya. O, sırasıyla çiziyordu soruları, bende arkasından çözüyordum. Geometrik şekiller şehirlerarası bir yolculuk esnasında arkamda kalan sıra dağlar gibiydi. Ben soruları çözdükçe o burnundan solumaya başlamıştı ve sonunda dayanamayıp yerine geçebilirsin seksen aldın dedi. Bir dersten yeter puan alacağıma kanaat getirdiğimde fazlasını almak için kafayı zorlamamış bir insan olarak hakkım olan yirmi puanı çok dert etmemem gerekirdi ama iş başka bir boyut kazanmıştı. Şimdi bir hak mücadelesi vermem şart olmuştu. Sakinliğimi de bir miktar yitirerek; on soruyu da yaptım yüz vermek zorundasınız! diye çıkıştım. Hayır, sen yüzlük öğrenci değilsin diyerek iki sorumun üzerini gözlerimin içine bakarak çizdi. O an hakkım yeniyordu ve elimden bir şeyler gelmeliydi.
Haksızlığa uğradığınızda durumu lehinize çevirebilecek imkâna sahip değilseniz içinde bulunduğunuz çaresizlik hissi size insan olmaktan kısa süreliğine de olsa vazgeçmeyi fısıldar. Ancak hayata dair en anlamlı/onurlu mücadelelerden biri kızdığımız insanlara benzemeden fıtrata uygun yaşama mücadelesine devam etmektir. Sırplar, Bosna'da tarifi zor acılar yaşatmış kapanması güç yaralar bırakmışlardır. Bu psikoloji ve yaşanmışlıklara rağmen savaş esnasında ele geçirilen sırp esirlere kötü muameleye izin vermemiştir Aliya İzzetbegoviç. Elbette matematik hocama sırp askeri gözüyle bakmıyorum ancak söylemek istediğim bir şey var. Gündelik yaşam içerisinde haline hareketine davranışına kızdığımız, bizi çileden çıkartan çok fazla olayla ve insanla karşılaşırız. Bize düşen kızdıklarımızın yaptığı aşırılıklara meyletmemek orta yolda yürümeye devam etmektir. Bilge Kral'ın konuyla alakalı şu cümlesi yaşam boyu ders verecek niteliktedir; "savaş, düşmana benzediğiniz zaman kaybedilir".
Kişi bu bakış açısını mukaddes değerlerle harmanlayabilirse ortaya ideal insan çıkacaktır. İdeal insan evini işini semtini şehrini ülkesini ve dünyayı daha yaşanılır bir yer kılabilmek düşüncesiyle yaşamını sürdürür.
ÖNCEKİ YAZI
TÜKETİMDEN TÜKENİŞE KÜRESEL SÖMÜRÜ
SONRAKİ YAZI
BÜYÜK KEDİLERİN GÜNLÜĞÜ*
YORUMLAR
YORUM YAPIN
GENEL YAYIN YÖNETMENİ










