GÜNDEM

Paylaşmanın Felsefesi

Paylaşmanın Felsefesi
Paylaşım nedir?

Ekmeğini bölüşmek ya da sevgisini ya da hüznünü… Yeryüzünde yaşayan insanlar ve bu insanları hayata bağlayan bilumum envanterin oluşturduğu küresel havuzdan her ferdin ihtiyaç duyduğu kadarını alabildiği bir dünya özlemiyle yaşıyoruz. Bu ideali açıklarken kilit kavram “Paylaşım” olabilir. 

Paylaşmak, sadece somut anlamıyla maddi imkânlardan feragat etmenin yanında, manevi değerlerin de bölüşümünden meydana gelir. Böyle olması paylaşımı maddi ve manevi gereksinimleri dengeleyen değerli bir eylem kılar.  Bu eylem elbette toplumsal refah için son derece önemlidir. Günümüzün en önemli sorunlarından biri olan yoksulluk, neredeyse küresel boyutlarda yaşanır. Yoksulluk sorunu, aslında diğer birçok sorunun ana nedenini oluşturur. Toplumdaki suç oranlarının artması, aile yapısının bozulması, çocuk işçi gibi sorunların temelinde yoksulluk vardır. Refah ortamının sağlanabilmesi için uygulanan politikalar genellikle yoksulluk sorununa yöneliktir. Bununla birlikte sivil toplum kuruluşlarının çalışma alanında yoksullukla mücadele önemli bir yer kaplar. Bu anlatılanların paylaşımla ilişkili olduğunu sezmişsinizdir. 

Paylaşımın ereği nedir?

Paylaşımın amacı başta da söylendiği gibi maddi ve manevi imkânların dengeli dağılımını sağlamak olmalıdır. Bu bakımdan adalet kavramı ile sıkı bir ilişkisinin bulunduğunu söyleyebiliriz. Ancak bugün bu kavramlar kapsamında yürütülen politikalar ve sivil toplum kuruluşlarının odaklaştığı çalışmalar bu amacı gerçekleştirmekten uzaktır. Şöyle ki bu çalışmalar küresel sömürü sistemini değiştirmeye yönelik olmaktan çok sadece bireysel ihtiyaçları geçici bir süreliğine karşılamak için yürütülür. Bilinmelidir ki imkânlardan her insanın ihtiyacı doğrultusunda yararlanmasını engelleyen sömürü sistemi değişmedikçe yoksulluğu ortadan kaldırmak mümkün olmayacaktır. Sermayeyi belirli bir grubun kontrolünde tutan kanunları, yasaları değiştirebilmek için gıda yardımı yapabilmenin ötesine geçmek gerekir. Burada sivil toplum kuruluşlarının acil kriz durumundaki rolleri elbette mühimdir. Bunun yanında günümüzde sistemi değiştirmeye yönelik sivil, politika üreten kapsamlı bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. Yoksulluk sorunu ile mücadele eden ülkeler bu sorunu ortaya çıkaran küresel sömürü sisteminin birer parçasıdır. Dolayısıyla mevcut sistemden bağımsız olmayan yönetimlerin yürüttüğü çalışmalar soruna kalıcı çözümler getirmekten uzaktır. 

Nasıl paylaşım?

Çağdaş yaşam beraberinde birtakım kaygılar getirmiştir. Modern hayatın eğilimlerine uygun yaşayabilme çabası bireyin sonuç odaklı pragmatist bir yaklaşımı benimsemesine neden olmuştur. Böylelikle bireyselleşme kaçınılmaz olmuştur. Bireyselleşen ve buna bağlı olarak yalnızlaşan kişi elbette paylaşımcı olmaktan uzaklaşmıştır. Kendisini dışarıya kapatan kişi hüznünü, sevincini, maddi zenginliğini kendi içinde yaşamaya başlamıştır. Böylelikle birey özelindeki yalnızlaşma toplumsal bir kutuplaşmaya temel oluşturmuştur. Bu durum, birlikte hareket etme, toplumsal sorunlara yönelik çözüm için ortak refleksleri kısıtlamıştır. 

Paylaşımın en uygun karşılığını şerri hukukta görebiliriz. Zira inancımız paylaşımın nasıl olacağını net olarak açıklamıştır. Zekât, kişinin mal varlığına göre ayarlandığı için aslında yoksulluğu ortadan kaldırabilecek bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Küresel sömürü sistemindeki fakirden zengine doğru sermaye akışını sağlayan faiz kavramına karşılık zekât, zenginden fakire doğru akışı amaçlayarak toplumsal dengeyi sağlayabilecek yegâne uygulamadır. Dolayısıyla zekât, aynı zamanda yoksulluk temelli çeşitli sorunları en aza indiren uygulamadır. 

Vicdan sahibi olarak yaratılan insan için dünya hayatı kısacık bir serüvendir. Bu süreçte insan çokça etken ile yaşamını şekillendirir ya da farkında olmaksızın yaşamı şekillenir. Böyle olunca da kimisi yeryüzünde savaşmadan, çatışmadan ve kimsenin hakkını gasp etmeden yaşaması gerektiğini biliyor ve bu doğrultuda yaşıyorken kimisi de hayatta kalabilmek için savaşmanın gerekli koşul olduğunu düşünebilir. Hayvanlar âleminde hayatta kalabilmenin koşulu savaşmaktır. Ancak yaşamı sadece karın doyurmak, barınmak gibi maddi ihtiyaçların karşılanmasından ibaret olmayan insan için aynı durumdan söz edilemez. İnsanı hayvanlardan ayıran üstün meziyetler vardır. Dolayısıyla başkasının hakkını gasp etmeden hayatta kalabilmek insan için mümkündür. Yaratılış gayesinin farkında olan ve vicdanını muhafaza etmeyi başarmış bir birey için paylaşmak bir lütuf olmaktan çok görev addedilir. Böylelikle bu eylem kendiliğinden gerçekleşmiş olur.

 

ÖNCEKİ YAZI ŞEHİRLERE BOMBALAR
YAZAR HAKKINDA
Selam Yağmur
Selam Yağmur
Lisans eğitimini 2016 yılında Hacettepe Üniversitesinde tamamladı. Edebiyat okumayı istedi ancak puanı fazla kaçırınca mahalle baskısına maruz kaldı. "Edebiyat karın doyurmaz" kabulünün kurbanı oldu. Direniyor..
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN