DÜŞÜNCE

Nasıl Mı?

Nasıl Mı?
Hayatımız nasıl mı geçiyor? Doğmak, büyümek ve ölmekten mi ibaret? Tabi ki de hayır. İnsan doğar, büyür ve ailesi sayesinde gelişimini belirli ölçüde tamamlar. Sonrasında ilkokula gider oyun ve eğlencenin yanında dersler ile de tanışır. Bu süre zarfında kendi gelişimi içinde bir şeyler yapıyordur ama bunun farkında değildir. Ardından ortaokul hayatı başlar, sorumluluklar artar ve çocukluktan yavaş yavaş uzaklaşır. Ortaokulun sonunda bir sınava tabi tutulur. İşte bir çocuğun hayatındaki ilk dönüm noktası burasıdır. Acaba sınav ne, nasıl olacak, bana ne katacak, kazanabilecek miyim? E tabi ergenliğin getirmiş olduğu duygusal ve fiziksel değişimler de var.

Öyle ya da böyle lise hayatı başlamıştır. Bununla birlikte oyundan, eğlenceden daha çok uzaklaşılacak ve hayatın büyük çoğunluğunu; gelecek kaygısı, ders çalışmak istemeyip çalışamama döngüsü ve vicdani yükümlülükler oluşturacaktır. Özellikle lisenin bitiminde karşılaşacağımız bu döngünün asıl nedeni “tamam mı, devam mı?” sınavıymış gibi dayatılıp olmazsa devamı olmayacakmış gibi gösterilen üniversite sınavıdır.  Üzerine yüklenildiği kadar anlamı olmayan bu sınav sonucunda bazı tercihler yapılacak, eğer bu tercihler doğru yapılmışsa kişi istediği üniversite ve bölümde eğitime devam edecektir. İşte hayat asıl burada başlamaktadır çünkü her iki durumda da artık bir yetişkin olunmuş, ailesine muhtaç olmaması gereken bir birey haline gelinmiştir. Okunacak veya çalışılacak velhasıl kendi ayakları üzerinde durabilme mücadelesi başlamış olacaktır. İşte tüm bunlar sistem dedikleri ama belirli bir düzen sahip olmayan toplumsal olarak oluşturulmuş sanki her hayatın amacı buymuşçasına “yaşamak” gibi gösterilen saçma bir algıdır. Lakin insan aklını, zekasını kullanarak hayatını sisteme göre değil kendini hayallerine, hedeflerine ve sevdiklerine göre yönlendirebilir.

İnsanın hayatını yönlendirme biçimiyle, hayat amacı arasındaki bağlantı nedir size göre? Aslında bu dünyadaki amacı inandığı dini gereksinimlerini yerine getirmek, hayallerine ulaşmak, gelişmek, eğitilmek, hayatı için uygun gördüğü ve sevdiği işler yapmak, kararlar alıp yerine getirmek, sorumluluklarını bilip ona göre hareket ederek bunu yapabilmektir ama bunları söylemek kolay, peki yerine getirirken ne olacak ya da nasıl yerine getireceğiz? Kişilerin hayatlarındaki gidişatı inişli çıkışlı bir kalp ritmine benzetelim. Kalp ritmi yeri gelir yükselir, yeri gelir düşer ama bu ritim tamamen sıfırlanmadığı müddetçe ümit var demektir.

İnsan illa ki düşecek, düşse de yeniden kalkacak, kalkınca da yine çalışacaktır. Çalışacak, çalışacak belki yine düşecek ama hayallerini gerçekleştirmek için yeniden kalkmayı bilecektir. İşte burada kişinin hedeflerini, ideallerini neyi ne kadar istediğini ve bunun için ne kadar çalıştığını anlayabiliriz. Bütün bunları göz önünde bulundurursak Allahuteala insanlara diğer canlılardan farklı olarak akıl, zekâ ve irade vermiştir. İnsan bu özelliklerini kullanarak neden ve nasıl çalışması gerektiğini idrak edebilir ve ideallerine ulaşmak için çabalayabilir. Bu istikrarı gösterebilen birçok insan vardır: Gemileri karadan yürüten Fatih Sultan Mehmet, çocukların çalıştırılmasına karşı olduğu için göstermiş olduğu direniş sonucu 12 yaşında suikasta uğrayan İkbal Mesih, Müslüman kardeşleri korumak için dernek kurması sebebiyle öldürülen Hasan El Benna, sahip olduğu dünyevi kazançlarına aldanmadan Peygamber efendimizin yanında sancaktarlık yapmayı tercih eden Musab Bin Umeyr…

Buraya kadar anlattığımız gibi insanlar hayatlarında birçok konuda engellerle karşılaşabiliyor. Asıl mesele, bu insanların karşılarına çıkan engeller karşısında ne yaptığı ile ilgilidir. Tarihteki örneklere baktığımızda, karşılaştığı engelleri ezip geçebilen insanların hayatlarının merkezinde Kur'an-ı Kerim ve Peygamber efendimizin sünneti olduğunu görüyoruz. Allah’ın emir ve yasaklarına dikkat ettiğini, Peygamberimizin sünnetine uygun yaşama gayreti olduğunu, toplumun ve sistemin dayatmalarına boyun eğmediğini ve bununla birlikte yaşam amaçlarını doğru bir şekilde belirledikleri de gözle görülebilir değerdedir. Tam bu noktada şunu hatırlamak gerekir: Bireylerin hayat yolculuğunda ne ile karşılaşırsa karşılaşsın her koşulda amaç ve hayallerine göre yaşamaları “hayat amacı” edinme hususunda mihenk taşı niteliğindedir. Bunu yapabilmek ancak toplumsal düzeni değiştirmekle değil, başta kendimizi değiştirmekle mümkündür.

YAZAR HAKKINDA
Furkan Can Solmaz
Furkan Can Solmaz
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
Halime solmaz
12-01-2022 - 08:28
Çok doğru ozetlemissin canım kalemine sağlık\n
YORUM YAPIN