BİLİM TEKNOLOJİ

Koruyucu Kalkanımız Atmosfer

Koruyucu Kalkanımız Atmosfer
Atmosfer gazlardan, su buharından, tozlardan ve çok küçük damlacıklar halindeki sıvı maddelerden oluşur. Yangın, hortum, yanardağ püskürmesi gibi doğal olaylar atmosferde çok miktarda katı, sıvı ve gaz maddelerin birikmesini sağlar.  Yapısında yaklaşık %78 oranında azot, %21 oksijen ve geriye kalan %1’lik kısımda da argon, karbondioksit, helyum, metan gibi gazlar bulunur.  Bu gaz oranları canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için gereklidir. Çünkü insan, atmosferi yani oksijeni olmayan yerde yaşayamaz. Atmosferin faydaları saymakla bitmez;

-Dünya’yı aşırı soğuktan ve aşırı sıcaktan korur,

-Canlılar için gerekli olan gazları bulundurur,

-İklim olaylarının oluşmasını sağlar,

-Güneş’ten gelen zararlı ışınların etkilerini azaltır,

-Meteor gibi gök cisimlerinin zarar vermesini engeller,

-Gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkının korunmasını sağlar,

-Dünya’nın dönmesinden dolayı sürtünme ile aşırı ısınmasını engeller.

Atmosferin Dünya’nın etrafında durmasını sağlayan bir denge vardır. Güneş ışınları sebebiyle kinetik enerji kazanan hava molekülleri ısınınca tıpkı bir mısır tanesi gibi patlayıp etrafa saçılır. Moleküllerin hızı saatte 1600 km' yi bulabilir. Moleküllerin uzaya saçılıp gitmesini engelleyen dengeleyici kuvvet yerçekimi kuvvetidir. Yerçekimi sayesinde moleküller Dünya’nın etrafını sarar. Şayet moleküllerin kinetik enerjileri olmasaydı sadece yerçekiminin etkisiyle hava molekülleri Dünya yüzeyine çökerdi. Bu durumda da atmosfer işlevini sürdüremezdi. Aynı şekilde şayet yerçekimi olmasaydı tanecikler kinetik enerjileri sebebiyle dağılıp giderlerdi. Böylece Dünya’yı saran bir atmosfer olmazdı.

Atmosfer gazlardan oluştuğundan gazların ağırlığından dolayı yerküreye bir basınç uygular. Bu basınca atmosfer (açık hava) basıncı denir. Bu basınç yeryüzünden yükseklere çıkıldıkça azalır. Aşağılara inildikçe artar. Bunun nedeni hava moleküllerinin aşağılarda daha fazla olmasıdır. Bu, bir süre bekletilmiş bir bardak portakal suyunun alt taraflarında yoğunluğunun fazla olmasına benzer. Bu yüzden atmosferin yukarı kısımlarında hava daha soğuktur. Ayrıca bu bölgelerde atmosferin yoğunluğu da azdır. Atmosferin %99’luk kısmı yer yüzeyinden 40 km uzaklıktaki bölgede bulunur.  Atmosferin etkisiyle kırılan ve yansıyan ışınlar Güneş’in doğuş ve batış süresini etkiler.

Atmosfer çeşitli tabakalardan oluşur. Ders kitaplarındaki gibi ayrıntıya girmemin nedeni her bir tabakanın farklı işlevleri ve farklı özellikleri olmasından dolayıdır. Amacım okuyucuya birçok isim ezberletmek değil aşağıdan yukarıya atmosferden nasıl faydalanıldığını anlatmaktır. Yer yüzeyinden itibaren atmosfer troposfer, stratosfer, mezosfer ve termosferden oluşur. Şimdi ayrıntılara geçelim.

İlk bölüm olan troposfer atmosferdeki su buharının %99’unu barındırır. Yağmur, kar, bulut gibi hava olayları bu katmanda gerçekleşir. Yer yüzeyinden itibaren 10 km lik alan troposferdir. Uçaklar bu tabakanın üzerinde uçarlar. Böylece hava olaylarından etkilenmek istemezler. Uçakla seyahat ederken bulutların üzerinde yol aldığımızı görürüz. O esnada troposferin üzerine çıkmışız demektir.

Stratosfer, içinde yaşam için çok hayati önemi olan ve Güneş’ten gelen zararlı ışınlardan Dünya’mızı koruyan ozon tabakasını barındıran katmandır.

Mezosfer atmosferin en soğuk katmanıdır. Meteorlar burada sürtünmeden dolayı yanarak kül olurlar.

Termosfer çok yüksek sıcaklığa sahiptir. Yoğunluğu ise düşüktür. Termosfer ve mezosfer arasında maddenin plazma halinden oluşan ve radyo dalgalarının yansıtılmasını sağlayan iyonosfer tabakası bulunur. İyonosfer Güneş’ten gelen enerjinin gaz moleküllerini iyonlaştırması sonucu oluşur. Plazma halindedir.  Kutup ışıkları burada gözlemlenir.

Termosferin son bölümüne Egzosfer denir. Arabaların egzozları gibi en sondadır. Atmosferin sonu olduğundan molekül sayısı azdır ve haberleşme uyduları buraya yerleştirilir. Yapısı itibarı ile uzay araçları bu tabakada kanat hareketleri yapamazlar. Bu yüzden küçük roket motorları kullanırlar.

Atmosfer sayesinde sera etkisi denilen gece ve gündüz sıcaklığının dengelendiği bir sistem vardır. Güneş ışınları gündüzleri atmosferden süzülerek geçerler ve yeryüzünü ısıtırlar. Gece ise, gündüz ısınan yeryüzü ışın yayar. Bunlar uzun dalga boylu ve gözle görülmeyen ışınlardır. Atmosfer tarafından yutulmadan uzaya yayılırlar. Böylece gece yeryüzü soğur. Oluşan bu dengeye radyasyon dengesi denir.

Güneş ışınlarının gereğinden fazla alınması insan sağlığı ve çevre dengesi için zararlıdır. Atmosfer Güneş’ten gelen zararlı ışınları geçirmeyerek bizleri korur. Ancak son yüzyılda teknolojinin getirdiği kirlilikten atmosfer de nasibini aldı ve ozon tabakasındaki gaz oranı değişti. Ozon tabakasının delinmesi olarak bilinen bu olay Dünya’nın gereğinden fazla ısınmasına, buzulların erimesine ve doğal dengenin bozulmasına neden oldu. Bu konuda tedbir alınmadığı takdirde çeşitli hastalıkların yaygınlaşacağı, özellikle kanser hastalıklarında önemli düzeyde artışlar görüleceği tahmin edilmektedir.

Görüldüğü gibi Dünya’mızı saran atmosfer canlılığın yaşayabilmesi için gerekli ortamın oluşmasında en önemli katkıları yapmaktadır.

YAZAR HAKKINDA
Hasan Kaya
Hasan Kaya
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN