GELİŞİM

Tebessümün Ve Azmin Yeri : İdlib

Tebessümün Ve Azmin Yeri : İdlib
İdlib yolculuğuna ikinci defa çıkışımın arefesinde, bu sefer kış şartlarını göz önüne alarak daha meşakkatli yolculuğa hazırlanmanın gururuyla bismillah deyip seyahate başladık.

​Hatay Reyhanlı üzerinden Cilvegözü sınır kapısından gerekli izinleri daha öncesinden alarak 1 saatlik yolculukla nihayet İdlib’in Selkin şehrine varmış olduk. Savaştan, acılardan, bombalardan kaçan insanların sığındığı bir şehir İdlib!

​Acıların an be an yaşandığı, binlerce yetimin bulunduğu, kimisinin kocasını kaybettiği, kimilerinin kocalarından haber dahi alamadığı, kimi gözü yaşlı annelerin eşlerini şehit verdikten sonra hayata küsmeyip çocuklarıyla beraber yaşama tutunduğu şehir... Savaştan, gözyaşından, yokluktan, imkansızlıktan, çaresizlikten yorulan bu insanların ne olursa olsun yine güldüklerine hayata sımsıkı bağlı şekilde tüm zorluklara rağmen var güçleriyle mücadelelerini sürdürmelerine şahit olup hayran olmamak, yazmamak bahsetmemek onları anlatmamak elde değil.

​2011 yılında başlayan savaştan önce nüfusu 400 bin civarında olan bu şehrin bugün 4.5 milyonu aşkın nüfusu var. Bugün artık İdlib bir ülke gibi yönetiliyor. Buranın merkezi başkenti sayılacak şekilde bir resmi bölgesi var ve burası, kontrol noktaları ile beraber İdlib’in tüm şehri ve çevresi korunuyor. Devletin başında El Nusra hareketi var ve El Nusra hareketi İdlib’in tüm kontrolünü sağlıyor. Bugün şehrin içerisindeki  kontroller herhangi bir saldırıya ya da güvensiz bir duruma karşı tetikte bekleyerek, imkanları ölçüsünde burayı korumaya çalışıyorlar.

​Burayı tampon bölge olarak değerlendirebiliriz. Çünkü İdlib’ten güneye ya da batıya kayma noktanız ya da o bölgelere hareket etme şansınız yok. Tek noktası Türkiye ile sınır olması ve tüm nakli işlemler yani tır gidiş gelişleri daha doğrusu tüm ticari nokta ve ticaret buradan dönüyor. Çoğunlukla bisküviden çikolatasına Türkiye’den gelen yiyecek ve içecekler tüketiliyor. Türk lirasının geçerli olduğu İdlib’te hayat tüm zorluklara rağmen devam ediyor.

​Şehir merkezindeki birkaç bölge hariç genelde insanlar imkanları ölçüsünde buldukları sığınaklarda ya da yardımlarla açılan çadırlarda veya inşa edilen 30 ya da 40 metrekareden oluşan hafif eve benzer niteliğindeki briket evlerde yaşamak zorunda kalıyor.

İdlib’e ilk seyahatimi sonbahar da Kasım ayında yapmıştım. Yakın bir zamanda ise tam kış şartlarının ağır geçtiği, insanların zor zamanlarını yaşadığı bir anda, Şubat ayının sonlarında orada idim. 2 gece 3 gün kaldığım İdlib’te 30’a yakın kamp merkezine gitme, yardım ulaştırma ve insanların dertlerini dinleme fırsatı buldum. Çok cana yakın, çok samimi ve güleç yüzlüler. Türkiye’yi, Türk halkını, bizleri çok sevdiklerini her defasında söylüyorlar. Söylemeseler dahi onların yüzlerine baktığımızdaki tebessümlerini ve mutluluklarını farkedince masum bakışlarından, gülüşlerinden anlaşılıyor.

​Yardımların yıl boyunca sürdüğü İdlib’e biz de patates-soğan, gıda kolisi, kömür, şekerler, balonlar, çikolatalar, bisküviler, kıyafetler, battaniyeler, annelerimizin, hanım ablalarımızın kendi elleriyle Türkiye’de örmüş oldukları 500 adet atkı berelerin dağıtım ve organizasyonunu gerçekleştirdik. Kardeşlerimizin yanlarında olduk, onların tebessümlerine ortak olduk, gönüllerine su serptik. Hayır dualarını aldık.

​Ne olursa olsun hayattan umudunu kesmeyen, bu kadar acının ve kederin içinde yaşamlarını devam ettiren bu insanların bizlere öğrettiği çok şey var çıkarımını yapmamak onlara haksızlık olur. Çünkü imtihanın ve zorluğun yaşandığı bu coğrafyada her şeye rağmen bu kadar dik durmak, sebat etmek, yaşama küsmemek, mücadele azmini yitirmemek kitaplara konu olacak ve hatıralara geçecek kadar bahsi mühim bir yaşam hikayesidir.

​Biz 3 güne çok anı sığdırdık. 3 gün ve öncesinde yaşanılan hatıralar, hikayeler bir gün bize de aslında mücadele ruhunu ve azmini öğretecek ve örnek olacak nitelikte. Hayatta zorluklara karşı el birliğiyle hareket edişin ruhunu üzerimizde hissederek her türlü meşakkete kendimizi diri tutmak görevlerimizden biri olmalıdır. Bizi birbirimize bağlayan dinimiz, kültürümüz ve yaşayışımız var. Bunları arka plana atmayarak İdlib başta olmak üzere gözyaşının, acının yaşandığı tüm Müslüman coğrafyalara ulaşmak, oraları ihya etmek, yardımcı olmak, düzelmesi için üzerimize düşen görevlerimizi yerine getirmek boynumuzun borcu olmalıdır.

​Selam olsun gönlü güzel, tebessümlerini yüzlerinden eksik etmeyen insanlara, selam olsun mücadele ruhunu yitirmeyen analara, selam olsun Allah’ın yolundan ayrılmayan yiğit insanlara…

ÖNCEKİ YAZI DUVAR
YAZAR HAKKINDA
Selman Güvenkaya
Selman Güvenkaya
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN