GÜNDEM

Farklı Coğrafyalar, Aynı Kader:Şehitlik

Farklı Coğrafyalar, Aynı Kader:Şehitlik
Tarih, hak için savaşanlarla  ve batılı savunanlar arasındaki mücadeleye şahittir. Adalet, eşitlik, refah, kardeşlik için verilen kavgalara şahittir. Ve bu kavgaları verenlere şahittir. Mısır Hasan el-Benna ya, yetim Filistin Şeyh Ahmet Yasin’e Pakistan Mevdudi’ye, Kafkaslar Şamil Basayev’e, Bosna Aliya’ya  ve Anadolu nice kahraman yiğitlere şahittir. Ve şubat, şehadete şahittir.

Bütün hayatını ‘Ali İmran /142’ ye göre yaşayanlar elbette ‘Bakara/154’  e talip olurlar. Bunun için yaşar ve bunun için ölürler ama biz anlayamayız. Onlara ölü de dememeliyiz zira onlar, Hz. Peygambere komşu olmayı seçmişler, bu kutsal mükafat için her türlü eziyete göğüs germişlerdir.  Geri dönmeyi düşünmemişler ve hep ileri atılmışlardır. Örneğin Ömer Muhtar, İtalyanlara karşı başlattığı direnişte, fiziki üstünlüğün İtalyan ordusunda olduğunu ve galip gelemeyeceğini bildiği halde, savaştan geri durmamıştır. Sefer görevini hakkıyla yerine getirmiş ve sonunda şehadete emin adımlarla yürümüştür.

Farklı zaman dilimlerinde, farklı şartlarda ve farklı zeminlerde mücadele etmiş olsalar da yakın dönemin   İslami hareket liderleri aslında aynı şeyi söylemiş ve aynı yol üzere olmuşlardır. ‘Ey İman edenler, adil şahitler olarak adaleti ayakta tutun. Maide suresi 8. Ayeti kimisi, Mamak Mahkemelerinde ‘‘devleti yıkmak gerekçesiyle’’ idamla yargılanırken, kimisi Sırp askerlerine karşı cepheden cepheye koşarken, kimisi sivil inisiyatif geliştirip parti düzeyinde mücadele gösterirken, kimsi de Mısır zindanlarında Hz. Yusuf’un kaderini yaşamış, sonunda da idam edilmiştir. Bin bir zorluk ve çileyle verilen mücadelenin sonunda,  kazananın elbette kendileri olduğuna, biz şahidiz.

Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan, adil düzen üzerine yaptığı konferansların birinde, Hak-Batıl mücadelesine şöyle özetlemiştir. Nemrut, döneminin en zalim hükümdarıydı, batıl düzen kurmasının yanında Rablık iddiasında bulunuyordu, Allah, Hz. İbrahim’i gönderdi, sonra o topluluğu helak etti. Daha sonra Mısırlılar güçlendi, Firavunlar ortaya çıktı, onlarda Nemrut gibi rablik iddiasında bulundu, Allah Hz Musa’yı gönderdi ve firavunları helak etti. Hz. Musa ile beraber bir adil düzen kurulmasından yıllar sonra, bu sefer Romalılar güçlendi. Başka bir batıl düzen kurmasından sonra, Allah Hz. İsa’yı gönderdi. Hz. İsa’dan sonra insanlık yeniden yoldan çıktı. Putlara tapan, kadınlara değer vermeyen, faize ve köleliğe dayalı topluluklar olmuştu ki, Allah bu sefer fahr-i kâinat efendimizi gönderdi. Tevhit inancıyla beraber, İslam beldeleri, yıllar süren Asr-ı saadet dönemi yaşadı.

Gelelim bugüne, 20. Yy dan kalan liberal faizci kapitalist ekonomileri, insanları kendi biçim ve forma sokarak, çeşitli sömürü sistemleri kurmuştur. NAFTA, OECC, G20, G7, IMF, AEC gibi çeşitli ekonomik oluşumlar, BM, Avrupa Parlamentosu, ICJ, gibi siyasi ve hukuki politikaları belirleyen kuruluşlar, Olimpiyatlar, UEFA, FİFA gibi sportif faaliyetleri yöneten kurumlar kurmuşlar ve tüm insanlığı bu organizasyonların içine dahil ederek, kendi sistemlerinin birer parçası haline getirmişlerdir. Bu organizasyonların, insanlığın özellikle de Müslümanların faydasına hiçbir iş yapmadıklarını aksine Müslümanlara zulüm ettiklerini anlamak için Müslüman coğrafyaya bakmak yeterlidir. 

Batının kurduğu ve çeşitli kurumlarla idare ettiği bu sömürü nizamına karşı elbette teslim olamayız. Siyonizm hapishanesinde isyan çıkarmış bir avuç Müslüman olarak, Yeni bir Dünya hedefine sıkı sıkı sarılmalı ve bu amaç doğrultusunda elimizden geleni yapmalıyız. Zira Erbakan hoca, çağımızın sömürü nizamına karşı nasıl mücadele verileceğini, hangi esaslar üzerine yeni yapılar inşa edileceğini, hedefleri ve bu hedeflere giden yolu, 40 yıllık mücadelesinde bizzat göstermiştir. Bu mücadelenin prensiplerine ve hedeflerine mutlak suretle ulaşmanın önemini kendisi ‘bu var olma yok olma mücadelesidir’ diyerek özetlemiştir. 

Tarih, bir ilim olarak, asla tekerrürden ibarettir denilemez çünkü zaman durmaksızın akıyor. Aynı olayları  aynı şartlarda farklı zamanlarda  yaşamak mümkün olamaz. Ancak tarihte bazı olaylar birbiriyle benzerlik kurulabilir. İslami hareketleri ve liderleri bu yönden birbirinin muhtelif zamanlarda  birer tezahürü  olduğunu söyleyebiliriz. Ders almaya gelince de, İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un şu dizeleri, her dem kulaklarımıza küpe olmaya değer;  

Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

"Tarih"i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

YAZAR HAKKINDA
Yunus Tutkun
Yunus Tutkun
Genç İstikbal Dergisi Yazarı
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN