FİKRİYAT

Çalar Saatsiz Uyanmak

Çalar Saatsiz Uyanmak
Külli nefsin zâ ikatül mevt (her nefis ölümü tadacaktır). Bence hayatın en kısa tanımlarından bir tanesi de bu ayeti kerimedir.

Ölüm... 

Kaçınılmaz sonumuz...

Ölmek için yaşıyoruz! Ürettiğimizi söylediğimiz çoğu şey tüketmek için, herşeyi tüketiyoruz ama tükettiğimizi en önemli şey ömrümüz! 

Şimdi gelin bi kabrin başına oturalım ve hayallerimizi, kazandıklarımızı, kavgasını verdiğimiz şeyleri, hayal kırıklıklarımızı, acılarımızı, korkularımızı, yapmanın hayalini kurduğumuz herşeyi anlatalım.

Peki bize ne cevap verir ölen kişi ?

Cevap vermez çünkü mezarlıklar bu dünyanın gerçek yüzüdür!

Mesela tanıdığınız ve çok sevdiğiniz birinin kabrine gidin ve geçmişte planladığı şeyleri sorun! Ne cevap aldınız?

Makam mevki için yırtınan, para için gece ve gündüz kavramlarını ortadan kaldırmışçasına çalışmış ve şu anda hayatta olmayan insanlara sorun! Nedir sonuç ? 

Dünyalık şeyler için kavga eden ve kalp kıran insanlara soralım kim kazandı şimdi? 

Bir takım zevkler, menfaatler, nefsi duygular uğruna, insanlığını, müslümanlığını ,hoşgörüsünü, güzel üslubunu, ahlakını edebini vb. güzel hasletleri  terk eden  insanlara sorun! Ne kazandılar?

Bizim sorunumuz; ölülerin pişman olduğu şeyler için birbirimizi yememiz ! 

Anlayacağız...

Son nefes bedenimizi terk ettiğinde, gözler  açılmamak üzere kapandığında, kalp damarda son turunu atmaya başladığında ve kalbinizdeki duygular ölmeye başladığında yani ruhunuz dünyaya veda ettiğinde... Şu an koskoca gözüken dünya hiç olmaktan ve pişmanlıklar vadisi olmaktan başka bi anlam ifade etmediğinde anlayacağız..!

Anladığımız vakit pişmanlık kaplayacak her hücremizi, kor bir alev düşecek ilk önce boğazımıza ve oradan yavaşça yırttığı ve yaktığı et parçalarını da peşine takarak ruhun derinliklerinde büyük bir pişmanlık ateşi ile yanacağız..!

Zamanı geldiğinde, sûr üflendiğinde, rabbinin rızası için yaşamış, sabretmiş, gözünden kan akıtmış, ciğerlerine kadar heryerini Allah yolunda harcamış olanlar ise kardan daha beyaz sabahlara ulaşacak ama dünyaya taparcasına yaşamış, nefsani duygulara, şeytanın hilelerine esir olmuş ve âfilin olanlarla iştigal etmiş insanlar ise ziftten daha karanlık ve zehirli gecelere hapsolmuş bi halde kendilerini bulacaklar hemde yok olmanın yok olduğu ahiret diyarında..!

Siz hangisine talipsiniz ? 

Efendimiz(sav) buyuruyor ki: "Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahiret'e çalışın"! (Câmiu’s-Sagîr, II/12, Hadis No:1201)

Bu sözü uygulayabilen, Allah'ın izniyle her iki cihanda da kazanmıştır. Bizim hatamız ölümü unutmak o yüzden bu kadar çok dünyalık kokuyor ruhumuz, amellerimiz ve kalplerimiz.

Bize hizmet etmesi için yaratılan dünyada, dünyaya hizmet etmek için yaratılmış gibi yaşıyoruz!

Farkında mısınız?

Hepimiz ölmeden uyanmayı beceririz inşallah yoksa uyandığımızda çok geç olabilir...                        

YAZAR HAKKINDA
İbrahim Sarıcaoğlu
İbrahim Sarıcaoğlu
İstanbul doğumlu. İlkokul,ortaokul ve lise eğitimlerini İstanbul’da aldı. 2013 yılında hafızlık icazetini aldı ve yaklaşık 3 senedir Arapça ve İslami ilimler ile ilgili eğitim alıyor. Öncelikli hedefi Rabbimizin emir ve yasaklarını öğrenerek bunları amele dönüştürmektir.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN