FİKRİYAT
Beyaz Giyme Söz Olur
Ayrıştırmak zor bir hastalık. İnsan bir defa tutulduğunda, kurtulması gerçekten zor. Tarihin ayrıştırılması, bilginin ayrıştırılması, acının ayrıştırlması ve insanlığın ayrıştırılması gibi türleri var. Topuma yön veren bazı insanlar, tarihi yorumlarken sürekli bir futbol mücadelesi varmış gibi anlatıyorlar. Yani mesela, İbn Rüşd, İbn Arabi’ye sürekli karşıymış, bütün ömrünü onu çürütmeye adamış gibi bir izlenim oluşturuyorlar. Tarihin ve bilginin bölünmesi, insanların olaylara olan bakış açılarına da sirayet ediyor. Bu tartışmanın güncel örnekleri de mevcut ancak bu örneklere girmek, sonraki çıkışı köprünün öbür ucunda olan yolu kaçırmaya benzer. Rıdvan Abi’ye selamlar.
Bu coğrafya insanının, bu zamanda duçar olduğu ayırma hastalığı ise acıyı ayırma/ayrıştırma hastalığı. Tabi bu hastalık da bilgiyi ve tarihi ayrıştırma hastalığı ile bağlantılı muhakkak. Çünkü bu ayrıştırma hastalığı, birbirine düşman ediyor insanları. Kendi düşüncesinde olmayan insanları ötekileştirdiği gibi, onların çektiği acıları da umursamıyor ya da görmezden geliyor. Lisede biri milliyetçi diğeri komünist iki arkadaşımın tartışması dün gibi aklımda. Artık konu çıkmaza girip, fikirler ortadan kalkınca, şöyle bir diyalog geçmişti:
+ Sizin ne olduğunuzu Madımak’ta gördük.
- Sen Hocalı’yı bilmiyorsun galiba!
Hocalı katliamında da Madımak Katliamında da ölenler insanlardı. Dünya görüşü ne olursa olsun, ölen bir insanın acısını görmezden gelmek, kalplerin paslanmaya başladığının işaretidir.
Acı ayrıştırıldı, tasnif edildi, vicdan parçalandı. Madımak’ı sadece komünistler mi hatırlayabilir, Hocalı’yı sadece milliyetçiler mi bilebilir, Furkan Doğan’a sadece İslamcılar mı üzülebilir? Kalbi ve vicdanı olan herkes, yapılan her zulme başkaldırabilir, Madımak’ı unutmaz, Hocalı’yı bilir ve Furkan Doğan’a üzülür. Acının ayrıştırılması böyle bir şey, insanın kalbini de parçalıyor.
Bugün de uçlar farklı olsa da kutuplaşmalar maalesef artarak devam ediyor. Bir belediye başkanı, belediye kamyonunu ağır yük taşıması gerekçesiyle ceza kesme girişiminde bulunan jandarmayı, FETÖ’ye bağlı olmakla suçlaması, son zamanlarda gördüğüm en traji-komik olaylardandı. Buna benzer örnekleri maalesef ki çoğaltmak ziyadesiyle mümkün. Bütün bu kutuplaşma, ayrışma durumları; neredeyse insanımızı ‘Beyaz giyme söz olur’ uyarısını yapacak düzeye getirdi. Çünkü bir şey dile getirmek istenildiği zaman birçok gerekçe ile suçlanabilirsiniz: FETÖ, IŞİD, fitneci, mezhepsiz, itikadı bozuk, ehli sünnet düşmanı vs. diye liste uzayıp gidiyor. Ancak ilgimi çeken bir haberin başlığı tam olarak şöyle idi: ‘AVM’lerde kutuplaşma yok.’ Yani bu demek oluyor ki, insanlarımız maalesef vicdanda, kalpte, adalette değil de AVM’de ortak payda sahibi oluyor.
Üzerinde yaşadığımız topraklar hepimizin ve siyonistler, insanları kendilerinden olan ve olmayan diye sadece ikiye ayırıyorlar. Yani siyonistlerden değilsek, yeryüzünü ifsada uğraşmıyorsak, buluşabileceğimiz en az bir ortak paydamız vardır ki o da kalbimizdir, adalet anlayışımızdır.
Türkünün devamı, ihtiyacımız olanı da dile getiriyor aslında: Gel beraber gezelim, muradımız tez olur.
ÖNCEKİ YAZI
ÇALAR SAATSİZ UYANMAK
SONRAKİ YAZI
DOST
YORUMLAR
YORUM YAPIN
GENEL YAYIN YÖNETMENİ