FİKRİYAT

Haydi Kalk Silkelen!

Haydi Kalk Silkelen!
Bir fırtına kopmakta yaralı gönüllerde, bir alev sarmalı çevrelemekte ülkemizde ve dünyamızda.Tedirginlik ve korku cirit atmakta; telaş ve ümitsizlik üstlere doğru tırmanmakta. Neler oluyor, neler bitiyor muallakta. Cevaplanması gereken onca soru var ki. Sineler daralmakta, diller sus pus olmaktadır. Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…

Çığırtkanlar ülkenin dört bir yanından naralar atmakta, her gün TV ekranlarında senaristler olası savaşın senaryolarını ballandıra ballandıra anlatmakta. Yurdum insanı ne tarafa başını çevirse orada ateş, bomba ayyuka çıkmakta. Allah’ım bu amansız sorunlarımıza çare ver.

Artık dayanılmaz bir hal almaya başladı olanlar. İçimde patlayan volkanlar dışarıya çıkmak için can atıyor. Yalın ayak, yamalı dilimle haykırmak istiyorum: Bu savaş neyin savaşı? Kim için, ne için bu ölümler?Hangi ulvi amaç için bir araya toplandı F-16’lar? Hangi menfaat daha önemli Alya bebeğin sahile vuran cansız bedeninden? Haykır yüreğim insanın iç kulağına, ses tellerini patlatırcasına nara at; belki işitilir sesin. 

Bitmez ki sorular şu dünyanın keşmekeşinde. Beynimin kapılarını zorlar da durur amansız sorular. Kim için elin tetikte? Kim için boynunu vurdurmaktasın? İbrahim misin ki bıçağı tutasın; İsmail misin ki bıçağın altına yatasın? Karar ver artık: Kimsin sen?  Ne yapmaktasın? Ne bu vaveylaları kopartan halin, ahvalin, heyhat şemalin? Dön özüne, silkelen, kendine gel.

Onca sorular sorulurken yok mudur cevapları acep? Elbette ki cevaplarda vardır. Hangi derdin cevabını eksik bırakmıştır ki yaradan? Evet aslında o kadar basit ki cevaplar… Müslüman bir delikten iki kere ısırılmaz derken Peygamber sav neyi kastetmiştir? Elbette ki Müslümanın ferasetinden, basiretinden ve dahi hidayetinden dem vurmuştur. Kuran ve sünnet eksenli yaşayan bir Müslüman için bu olanların açıklaması gayet basit ve anlaşılırdır. Yeter ki bu minval üzerine olsun. Evet gönüllerimizi açarsak kelamullaha hemencecik cevap gelir. İşitedurur kulaklarımız; olay ta ilk insandan beri var ola gelen mücadelenin adıdır; olay Adem’in çocukları olan Habil ve Kabil’in mücadelesidir. Üzerinden asırlar da geçse olayın muhtevası asla değişmeyecektir, şekil değişse dahi habis ruhlu düşünceler var olacaktır. 

Madem batıl bütün şer düşünceleri ve fiiliyatlarıyla mücadelesine devam etmekte, madem zalimler mazlumlara göz açtırmamakta kararlı, madem şeytan kovulduğu günden beri yeminler ederek mücadelesini sürdürmektedir, ya biz ne yapacağız? Biz Hakkın safında yer aldığımızı iddia edenler olarak harekete mi geçeceğiz, yoksa taş mı kesileceğiz? Karara varmak uzun sürmese gerek, haydi cem olmaya, haydi felaha kavuşmaya.

Bu mücadele kıyamete kadar devam edecektir. Bu hüküm kuran ile sabittir. Bu savaş hak ile batılın mücadelesidir. Kimsenin tribünden izlemeye hakkı yoktur. Nemelazımcılık yapıp geri duramayız. Biz varsak Müslümanca kimlik vardır demeliyiz, biz var oldukça Hakkın gür sesi kesilmeyecektir demeliyiz. Kıyıya vuran canlardan, toprağa düşen bedenlerden ben sorumluyum diyerek harekete geçmek durumundayız. Unutulmamalıdır ki zalimlerin diz çökmesi için mazlumların ayağa kalkması gerekir. 

Son olarak yazımızı Necip Fazıl Kısakürek’in gençlere sözleriyle, vasiyetiyle bitirelim: “Kim var? Diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert ‘’ben varım!’’ cavabını verici, her ferdi ‘’ benim olmadığım yerde kimse yoktur!’’ duygusuna sahip bir dava ahlakını pırıldatıcı bir gençlik. Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette strateji ve taktik sahibi bir gençlik. Zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı fark edecek kadar gözü keskin bir gençlik…                                                                                                          

 

YAZAR HAKKINDA
Necmeddin Osman Ayhan
Necmeddin Osman Ayhan
Rabbine kul olmaya çalışan, gönül imbiğinden damlayanları kağıda dökmeye gayret eden, fikir işçisi, sevda adamı.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN