GÜNDEM

İnsan İnsanın Yurdudur

İnsan İnsanın Yurdudur
Toplumsal yapının temelini insanın konumu oluşturur, insana nasıl baktığımızla medeniyet kurulur, kültür inşa edilir. İlk günden bugüne kadar felsefecilerin yoğun gayreti insanı tanımlamak adına olmuştur. Batı felsefesinin temel mottolarından birisi olan "insan insanın kurdudur" söylemi mutlu ki hususiyetle dönemini yansıtıyor. Plautus'a ait olan bu söz Thomas Hobbes tarafından zihinlere kazındığında, Avrupa coğrafi keşiflerden sonra kendi içerisinde sömürge yarışına girmiş bir dönemi yaşıyordu. Aynı zamanda paylaşım rekabetleri Avrupa devletleri arasında 30 yıl savaşlarına sebep olmuştu. Yine, Hobbes bu sözü söylediğinde, Avrupa Rönesans çağında yani aklın ön plana alındığı bir zaman diliminin içerisindeydi. Hobbes'un içinde yaşadığı an'a göre öyle realist bir yaklaşım sergilemesi belki de bundandı. Bir insan karşısındaki insana kalbini bir kenara bırakarak aklı ile yaklaşırsa, orada insan insanın kurdu olur. 

"İnsan insanın kurdudur" düşüncesi insanlığı yok edebilecek kadar büyük tehlike taşıyan bir düşüncedir. Herkesin bir diğerini kurt olarak gördüğü bir ortamda toplumsal yaşam sağlanamaz, hiç kimse güven içinde yaşayamaz. Güvensizlik ise huzursuzluğa götürür ve çatışma ortamını tetikler. Bu sebepten insan insanın kurdudur düşüncesi kendimiz için kabul edebileceğimiz ve tatbik edeceğimiz bir düşünce olamaz.

İyinin, güzelin, doğrunun, faydalının ve adaletin hakim olduğu yerlerde insan insanın yurdudur. İnsan; düşer, kalkar, elem duyar, daralır ve tutunacak bir dal arar. Yurt bir sığınaktır, sağanaklara karşı altına ilişilen şemsiyedir, bütün zorluklar üst üste geldiğinde varılacak ilk adrestir, çalınacak ilk kapıdır. Her insan, hayatının bazı anlarında bu kapıyı çalma ihtiyacı duyar. Her dönemin "yurdu" farklı olsa da, bütün zamanlarda insan, insanın en somut yurdudur. İnsan kötü gün dostudur, kötü gün dostu olan insandır. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde ne yazık ki insan insanın yurdu olmaktan çıkıp kendisine yeni yurtlar bulmuştur. Biri, ötekinin yaralarını sarmaz olunca bu arayış kaçınılmaz hâl almıştır. İnsan, insana gidemeyince insan kırılır, insan bükülür, ezilir, izole olur, çıkış yolu olarak neyi bulursa ona sarılır. Çünkü, "insana" gittiğinde kapı yüzüne kapatılmıştır. İçinden geçtiğimiz yüzyılda bireyselleşmenin had safhaya ulaşmasıyla, insanlar kendilerine tek başlarına yaşayabilecekleri yeni yurtlar edindiler, onlara kaçtılar. Ne yazık ki kucak açan, huzur veren onlar oldu. Bu yurt bazen uyku, bazen sosyal mecralar, bazen avm'ler, bazen şehrin ötesinde kuytular oldu. İnsan, bir insanda bulamadığını onlarda buluyordu. Şayet, insan insana yurt olmayı başarabilseydi o ne güzel yurt olurdu.

"İnsan insanın kurdudur" fikri kapitalizmi/materyalist düşünceyi ayakta tutan fikirken, "insan insanın yurdudur" yaklaşımı yaşanabilir bir dünya kuracaktır. Bilinen meşhur örnek, bu toprakların nüvesinde, insan insanın kurdu olmadığını açığa vuruyor. Fatih Sultan Mehmet dönemi İstanbulu'nda sabah alışveriş yapacak bir kimse, bir dükkâna girdiğinde dükkân sahibi "ben siftah yaptım o malzemeyi yan komşumdan al" diyordu ve her siftah yapan, müşteriyi siftah yapmamış komşu dükkâna gönderiyordu. İnsan insanın kurdu olduğu bir yerde bu durum mümkün değildir. Her ne kadar insan insanın kurdudur yaklaşımı realist bir yaklaşım olsa ve bu düşünce günümüzde yer yer geçerli olsa da, insan insanın yurdudur, insan insanın yurdu olmalıdır. İnsan, huzuru insanda bulamaz, eşyada bulursa bu durum insanlığa ayıp olarak yeter. Su; hayat verir, boğabilir de. İnsan insanın kurdu olabilir ancak, insan insana yurttur. Yakışan budur. İnsan insanın kurdu olur ve insan bugünkü çağdaş yurtlara düçar kalırsa, insan solar.

En sonunda istesek de istemesek de toprak hepimize yurt olacaktır. Varlığımız, düşmüşlere yurt olsun. 

                                         

YAZAR HAKKINDA
Burak İnce
Burak İnce
Kırşehir doğumlu. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Kırşehir'de tamamladı. Üniversite hayatına Kocaeli Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde başladı, şu anda Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ana bilim dalında yüksek lisans yapmaktadır. Türk-Amerikan ilişkileri ve dış politikada söylem üzerinde çalışmaktadır.
YORUMLAR
Gülsen METİN
23-10-2019 - 18:49
Burak bey iyi günler, yazınızın bir kesitini köşe yazımda kullanacağım. Kaleminize sağlık...
Hüseyin Tüccar
06-07-2020 - 17:55
Yazınızı çok beğendim. Özellikle \" yurt \" sorgulaması. Insanın yurdu neresi, öyle bir yer var mı? Yoksa yurt bir yurtsuzluk mu? Yoksa ütopya mı?\nBireyin kendisini özgürce, kendi iradesini gösteremediği bir yaşamda, özne olamadığı yerlerde \" Yurdu \" olabilir mi? Kendi ülkesinde, yaşamında kendini \"sürgünde \" hisseden insanın yurdu neresidir?\nBu bağlamda düşünceleriniz nedir?\nSevgiyle kalın.\n
YORUM YAPIN