GELİŞİM

Liyakatsiz Yerleştirme Sınavı: LYS

Liyakatsiz Yerleştirme Sınavı: LYS
Doğduk, büyüyoruz ve öleceğiz. Hadi biraz daha ayrıntılandıralım. Doğduk, okula gittik, evlendik, meslek edindik, emekli olduk ve öleceğiz. Doğum ve ölüm arasına neyi sıkıştırırsak sıkıştıralım, ona hayat diyeceğiz ve o bizim hikâyemiz olacak. Tüm insanların hikâyelerinin kesiştiği, benzeştiği noktalar olmakla birlikte hepimiz ayrı ayrı var olduğumuz için her okunduğumuzda yeni manaya gelen mısralar gibiyiz. Gözümüzün nuru olan, her biri birbirinden derin manaları kendisinde barındırmakla ümidimizi artıran liseli kardeşlerimizin gündemindeki üniversite sınavına günler kala bu yazıyı yazıyoruz. Yazmaya koyulunca gözümün önüne dershane, okul ve ev üçlüsü arasında mekik dokuduğum o yıl geliyor. Hepimizin birinden diğerine atladığı ama başından atamadığı bir telaşedir sınavlar. Sınavlar bir işgal politikasıdır. Finallerine az kalmış bir öğrenci öfkesiyle söylemiyorum bunu. Dönüp geriye baktığımda hayatımda zaman işgal eden bu sınavlar için en doğru nitelendirmenin “işgal politikası” olduğu konusunda ısrarcıyım. Sbs, ygs, lys, kpss, yds, ales, yazılılar, sözlüler, vizeler, finaller, projeler, jüriler… 

Muhatap olduğumuz müfredat, girdiğimiz sınavlar, okuduğumuz ders kitapları, yaptığımız ödevler yani eğitim sistemi dâhilinde karşılaştığımız tüm mecburiyetler, bizim fıtratımıza uygun bir formatta hazırlanıp önümüze gelmiyor. Liseli kardeşlerimizle muhabbet ederken eğitim sisteminden yana şikâyetlerini dinliyor ve tüm şikâyetlerine hak vermekle birlikte kendilerine birtakım hatırlatmalarda bulunuyoruz. Şunu peşinen ifade edelim ki ne girdiğimiz sınavlar ne de gördüğümüz eğitim, kâmil bir insan olmak noktasında bizi yukarıya taşıyan bir işleve sahip değil. İnsan fıtratına aykırı bu sistemde, işinin hakkını verme becerisi anlamına gelen liyakat kavramını ve işi yapmada yeterliliği ifade eden ehliyet kavramını çoğu zaman özlemle kullanıyoruz. Bu noktada hatırlatmada bulunurken kardeşlerimize diyoruz ki; bazı mesleklere adım atmanın eşiği olan bu sınavlar sonucu, tercih yaparken hakkını verebileceğiniz ve yeterli olmak istediğiniz alanı, mesleği seçmeniz size ciddi bir rahatlama imkânı sağlayacaktır. Bunu dile getirdiğimizde istedikleri meslek grupları için yüksek sıralamalar yapması gereken kardeşlerimiz, bu manada bir başarı sergilemenin söylendiği kadar kolay olmadığından dert yanıyorlar. İstenilen şey üniversite sınavında yüksek dereceler yapmaksa bunun formülü çok basit: doğru meslek seçimi, hedefe kitlenip planlı ve zamanında çalışma.

Kendi hayatımız için mühim gördüğümüz ve geride bıraktığımızda gözümüzdeki ehemmiyetini kaybeden her sınav, bizim için zaman ve enerji bakımından bir kayıp olmakla birlikte ekstra bir gayret ve stratejiyle bir kazanca dönüşebilir. Kendisinden şikâyet edilecek her şeyi, hayatı için bir nimete dönüştürmek genç kardeşimiz için yapılması en mühim vazifelerden biridir. Çünkü hepimizin bildiği gibi içinde cebelleştiğimiz bu eğitim süreci, bir amaç değil araçtır. Yapacağımız mesleği iyi yapabilmek, süreceğimiz hayatı manevi anlamda kıymetlendirebilmek, bir bunalıma girmeden bu süreci atlatabilmek ve sürecin başında, ortasında ve sonunda (yani hayat boyu) kendisinden hayır görülen insanlar olabilmek ancak bunu bir araç olarak görmekle mümkündür. 

“Asra yemin olsun ki insanlar hüsrandadır. Ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.” diyerek salih amellerle müstesna kul olunacağına vurgu yapan Rabbimizin buyruğuna kulak verip bu sınavları, mesleklerimizi salih amel işleme yolunda bir basamak yapmayacaksak bunlar dünya yorgunluğundan başka ne olabilir ki?

YAZAR HAKKINDA
Esra Gül Aydın
Esra Gül Aydın
1997 doğumlu. Lise de dahil tüm okul hayatı İnegöl'de geçti. Anadolu Öğretmen Lisesinden mezun olup Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesine yerleşti. Fakültesinin AGD başkanı.
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN